HEP VE HİÇ

Kaç yaşında olursa olsun, insan o yaşa gelinceye kadar bir çok şeyi defalarca yapar.
Her gün yaptığı yaşamsal ihtiyaçlarının dışındakileri de keyfe keder tekrarlar. Bu keyfe keder durumu da insandan insana değişir tabi. Benim için keyfe keder olan başkası için zorunlu olabilir. Yapmazsa rahat edemez, artık yaşamsal sayılır onun için.
Bir de kaç yaşında olursa olsun, o yaşa kadar hiç yapmadığı şeyler vardır insanın. Kimisi ister de yapamaz, kimisi bile isteye yapmaz. İsteyip de yapamayanlar, o her ne ise istedikleri, oluncaya kadar kendilerini mutsuz hissedebilirler. Uzun zaman sonra olduğunda ise, sandıkları kadar mutluluk duyarlar mı, orası da ayrı. Yaşamadan bilemiyoruz bazen, istediklerimizle mutlu olup olamayacağımızı. Kimimiz gerçekten mutlu oluyor, kimimiz ise bu isteğinde direnmenin yanlış olduğunu anlayıp hayıflanıyor.
Bile isteye, kararlı bir şekilde bazı şeyleri hiç yapmayanlar mutlu olma konusunda daha şanslı galiba. Çünkü zaten yapmıyorlar ve bundan da mutsuzluk duymuyorlar. Dolayısıyla mutlu sayılırlar.
Düşündüm de, ben neleri yaşamsal sayıyorum da yapıyorum ve neleri çok gereksiz bulup hiç yapmıyorum?
Şunlar çıktı:
Her gün mutlaka Türk kahvesi içerim, ama iki fincanı geçmemeye çalışırım.
Her gün mutlaka evde kahvaltı ederim, zorunlu olarak edemediğim ender zamanlarda müthiş rahatsızlık duyarım.
Her gün mutlaka kitap okurum, ama bir iki satır ama yüz elli satır, fark etmez, ille okumalıyım.
Her gün mutlaka yazarım, ama blogda bir yazı ama kısa bir günce ama yarım da kalsa bir öykü taslağı.
Her hafta cuma günleri akşam yemeğim mutlaka balıktır. Oğlumla yaşadığım en büyük keyiftir cuma akşamları.
Hayatımda hiç saçımı boyatmadım, boyatmayı da düşünmüyorum. Boyatırsam başka bir ben olacakmışım gibi geliyor ve ben başka bir ben istemiyorum.
Hiç fondöten sürmedim yüzüme. Maske gibi geliyor ve ben maskeleri sevmiyorum.
Hiç spor salonuna gitmedim. En keyif aldığım spor açık havada tempolu yürüyüştür. Şanslıyım ki yaşadığım yerde deniz var ve ben yürüyüşlerimi sahilde yapıyorum.
Doğduğum yer dışında başka bir yerde hiç yaşamadım, seviyorum Üsküdar'ımı. (Allah mecbur etmesin)
Bir de, siteleri hiç sevmiyorum. Maddi gücüm olsa bile o kilometrelerce uzak, lüks, izole evlerde yaşamayı asla istemem. Şehir merkezinde olmalıyım ben. Otomobile bağlı olmadan evimden çıkıp rahatça gidebilmeliyim her yere.
Düşündüm, bunlar çıktı işte.
Niye düşündüm durup dururken?
Bir televizyon reklamı yeni bir site projesini tanıtıyordu, mutlu görünen insanlar kapalı spor salonuna doluşmuş, deli gibi spor yapıyorlardı. Birden, hiç spor salonuna gitmediğim aklıma geldi. Ne iyi yapmışım da gitmemişim derken bunları ekledim düşünceme:)
Esen kalın.

Yorumlar

  1. Nurtenciğim, ne iyi etmişsin de eklemişsin..:) Laf lafı açar misali, sende de düşünce düşünceyi açmış.Ben de sevmiyorum, eklemeleri saç boyası dışında ki düşüncelerine katılıyorum. Saçımı mecburen boyadım..sevgiler canım, öptüm..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))) Evet, laf lafı açtı vallahi. Ben de öptüm seni canım.

      Sil
  2. Nurten'im çok güzel, çok doğru ve o yüzden de çok keyif alarak okunası bir yazı yazmışsın eline sağlık, haklısın canım hayat herkesi bir tarafa savuruyor, kimi savrulduğu yönde mutlu oluyor, kimi mutsuz...o siteler bana da çok ruhsuz geliyor, fondöten konusunda aynen katılıyorum çamur gibi yaa:)))yalnız ben saçlarımı boyatıyorum ve haklısın bir süre direndim ben de boyatmayacağım, böyle doğal kalsın diye çünkü her şeyin doğal olanını severim ama kızkardeşim çok ısrar etti abla kendine bakmıyorsun deyince gittim boyattım:((ama eğer Allah ömür verirse daha ileri yaşlarda asla boyatmam beyaz pamuk gibi olsun istiyorum hani yazmıştım ya bıdıbıdı o da öyleydi:))
    sevgilerimle, öpüyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar seviyorum pamuk saçlı teyzeleri biliyor musun? İnşallah Allah ömür verir de biz de pamuk teyze oluruz:))) Valla şimdilik idare ediyor saçlarım, doğal meç gibi, bir kaç yıl sonra ne olur bilemem de boyaya direneceğim galiba. Ben de öptüm canım.

      Sil
  3. Çok şey düşündüren bir yazı...

    YanıtlaSil
  4. Yazını okurken kendimden parçalar da buldum Nurten Abla.
    Hergün bir Türk kahvesi içerim, yürüyüşü severim ama spr salonlarını da severim, zamanında yapmışlığım var yakınımda olsa yine giderim. Gerçi oturduğum muhit çok şükür ki ağaçlıklı, caddeye çıkana kadar sağlı sollu ağaçları, yeşilliklerii görüyorum. Hele sabah uyanırken duyduğum kuş seslerini hiç bir şeye değişmem.
    Kitapsız bir gün ve dünya düşünemiyorum hatta düşünmek bile istemiyorum :)))
    Balkonsuz evleri hiç sevmiyorum. Zamanında böyle balkonsuz bir evde oturmuştuk, nasıl insanı daraltıyor. Ama o zamanlar öyle olması gerekiyordu. Kira olarak uygundu çünkü.
    Sohbet etmekten büyük bir keyif alırım.
    ......
    Bir sürü şey var ama yazını fazla bölmek istemem. Ne güzel bir yazı.
    Keyifli haftasonu Nurten Abla.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar