KADIKÖY İSKELESİ VE VAPURLAR


Oğlumun okulunda veli toplantısı vardı bugün. Genellikle sevmem bu toplantıları, ama hiç de aksatmam. Bu kez kısa sürdü ve çıkışta arkadaşımla buluştuk.
Nereye gidelim sorularını ardı ardına sıraladıktan sonra Kadıköy'deki tarihi Beşiktaş iskelesinin üstünde bulunan Denizyıldızı kafesine gittik. Burayı hep görürdüm, fakat hiç gitmemiştim. 2000 yılında İTÜ Denizcilik Fakültesi mezunlarının da desteği ile yenilenip hizmete açılmış. Giriş merdivenlerinden yukarı çıkarken sanki Büyükada iskelesinin üstündeki Turing kafeye çıkıyoruz sandık. Aynı ortam, aynı hava; galiba bu tür yerlerin özelliği bu. Aslında bir lokantaymş burası, cuma ve cumartesi günleri de canlı müzik ve solist varmış.
Hava güzeldi, dışarıya oturalım dedik, deniz kenarında bir masa bulduk şansımıza. Tam karşımızda Eminönü'ne giden vapurlar, inenler, binenler. O kadar çok vapur yanaşıp kalktı ki ve o kadar çok insan kalabalığı oluştu ki. Pazar günü ve açık hava insanları evlerinden dışarıya atmış.
Vapurların isimlerine baktım, Şehit Mustafa Aydoğdu, Şehit Necati Gürkaya. Bunlar 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında şehit olan askerlerimiz. Bir de yeni vapurlar var tabi, onların isimleri daha farklı, Caddebostan, Fahri Korutürk gibi. Caddebostan küçük, Farhri Korutürk ise en son yapılan büyük ve konforlu vapurlardan.
Yirmi altı yıl önce işe ilk başladığımda Üsküdar'dan Eminönü'ne vapurla geçerdim. Her gün beklerken iskelenin bekleme salonunda gözümü uzaktan yaklaşan vapura dikerdim, adını tahmin edebilmek için. Genellikle de doğru çıkardı tahminlerim. Her vapurun kendine has özellikleri var çünkü. Kiminin bacası ve direği birleşik, kiminin ayrı ama direği önde, kiminin de ayrı ama direği arkada. Kimi kocaman, sanırsın transatlantik, kimi de küçücük, sanırsın tekne:)
Çok eğlenirdim isim tahmin ederken kendi kendime.
Bugün o kafede vapurlara bakarken bunlar aklıma geldi. Sonra daha uzaklara, karşı kıyıya, Topkapı Sarayı ve Ayasofya ile Sultanahmet camilerine bakıp ne kadar şanslı olduğumuzu dillendirdim arkadaşıma. Bir deniz şehrinde yaşıyorduk ve istediğimiz zaman deniz kıysına inip güneşin ışığının vurduğu çıpıl çıpıl dalgacıkları seyre dalıyorduk. Hiç kalkmak istemedim yerimden, ama evde de bir dolu iş beni beklediğinden mecburen ayaklanıp evin yolunu tuttuk.
Fiyatları çok da ucuz değildi, ama sevdim bu kafeyi. Manzarası yeter, eni konu yiyip içecek değilim ya, arada bir çay kahve içmeye gidilebilir. Ben hep böyle yaparım, fiyatları uçan bir işletmeye bile sırf görmek için gider (görülecek bir yerse tabi) bir çay ya da kahve içip dönerim. Eski Sultanahmet Cezaevi, şimdiki Four Seasons Otel gibi, eski Çırağan Sarayı, şimdiki Çırağan Kempinski Otel gibi.
Aslında işe gidip çalışmayı planladığım, veli toplantısı nedeniyle iptal ettiğim, böylece bir kaçamak yaptığım güzel bir pazar günüydü.  

Yorumlar

  1. Blog çevremde gerçekten zevkle okuduğum blog yazarlarındansınız, pazar gününü çok güzel geçirmişsiniz imrendim, 1 ay kadar İstanbulda kalmıştım ama bir türlü böyle tadını çıkarta çıkarta gezemedim bu yüzden hep içimde bir heves vardır böyle istanbulu anlatan taşını sokağını anlatan yazıları özelliklede sizin yazılarınızı okurum o boşluğu doldurmak için, iyi ki yazıyosunuz çok teşekkür ederim, sevgi ve saygılar efendim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol sevgili BUROÇ. Yazdıkların beni motive etti. İnşallah bir gün daha uzun süreli kalmak için gelir gezersin İstanbul'u. Sevgilerimle canım.

      Sil
  2. Ne iyi yapmışsın, dediğin gibi fiyatları uçuk olsa da çay, kahveden bir şey olmaz, arada o kadar da lüksümüz olsun değil mi? :))afiyet olsun canım, 2000 yılında açılmış o yüzden bilmiyorum ben, ama iskeleler çay kahve için harika yerler, tam deniz kıyısı daha ne olsun değil mi?:)Nurten'im benim İstanbul'da en sevdiğim deniz kıyısı çay bahçesi Kanlıca vapur iskelesi, İstanbul'u pek sevmem ama orası başka bir de Beylerbeyi o da rahmetli anneanne,dedenin ahşap evlerinin bahçelerinin hatırasından...Kanlıca'ya gidip benim için pudra şekerli yoğurt da yiyeceksin tamam mı?:))))sevgilerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söz hayatım, senin için Kanlıca'ya gidip yoğurt yiyeceğim ve fotoğraflayacağım:) Anneannenle dedenin evi Beylerbeyi'nde idi demek. Ne güzelmiş, hem de bahçeli. Tabi o zamanlar hemen tüm evler bahçeliydi. Keşke kalsaydı o güzelim yapılar, yazık. Sevgilerimle canım.

      Sil
  3. Nurten Ablacım ne güzel yapmışsın. :)
    Evet o mekan güzel ama dediğin gibi fiyatlar biraz uçuk. Ama dışarı manzarası harika.
    Alkım Kitapevinin Cafesine bir gün git derim harika bir manzara var. Fiyatlar daha uygun. Hatta birgün buluşup bir çay içelim Kafka Cafe'de. :)) Sakıncası yoksa senin için tabi.
    Tarihi Moda İskelesinin fiyatları daha uygundur, hele yaz akşmalrında o mis gibi deniz kokusu ve tairhin kokusu....
    Değerini bilmek gerek.

    YanıtlaSil
  4. Gülşah'cığım, ne kadar memnun olurum, sakıncası olur mu hiç. Yoğun olmadığım günlerden birinde sana mesaj atayım, sen de uygunsan buluşuruz canım. Alkım kafeyi biliyorum, ama hiç oturmadım. Gideriz, sen de kitapsever olduğuna göre bol bol kitaplardan bahsederiz:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olur Nurten Abla, çalışmadığımdan genelde müsait oluyorum ben, sana uygun bir zamanda, akşam olur gündüz olur uygun zamanda görüşürüz.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar