GÜNLER, AYLAR, HAFTALAR...


Bir arkadaşımla sohbet ederken tamamen tesadüf eseri, uzun zamandır içimi bir kurt gibi kemiren şüphemin doğruluğunu öğrendim bugün. Taşları da yerli yerine oturttum, ohh ne rahat, ne güzel! Değil işte. İnsan bazı gerçekleri öğrenmemeli  galiba. Öğrense bir dert, öğrenmese başka dert.
Neyse canım, konum bu değil; ben bunu öğrenir öğrenmez aldım elime günlüğümü başladım yazmaya. Yazım süreci epey sıkıntılı oldu, ama yazdım sonunda. Bilgisayarımdaki müzik de bana eşlik ederken önceki yazılarımı bir okuyayım dedim sonra. İnanın çok eğlendim, sıkıntım dağıldı bir anda. Unuttuğumu sandığım bir çok şeyi yeniden yaşadım sanki.
Günlük yazmalı insan, yaşadıklarını unutmamak, bugüne nasıl geldiğini görmek açısından çok faydalı. Betül Mardin bir söyleşisinde anlatmıştı, her gün yazılamasa bile hiç olmazsa küçük küçük notlar alarak o günü kayıt altına almak gerektiğini. Ben de böyle düşünüyorum. Genç kızlığımdan beri yazarım. Çok eski defterler malesef yok oldu gitti, keşke sahip çıkabilseydim onlara. Bana ne çok şey anlatıyor olurlardı şimdi.
Bazı defterler ise yarım, bırakmışım öyle, devam etmemişim. Kimbilir neden?
Eskiye dönüp sayfaları çevirdiğimde sanki hayatımın romanını okuyorum. Her gün yazmışım, arkası yarın gibi. Birden kesiliyor sonra, bir ay, üç, beş ay hatta bir yıl sonra yeniden başlıyor. O da ilginç tabi, uzun aranın ardından geçmişi kısa kısa aktarıp o güne geçiş yapmışım hemen. Tabi bu arada duygular güme gitmiş; sık yazınca fiziki hal ve hareketten daha çok duygulara yer vermişim. Beni asıl duygu kısmı ilgilendiriyor oysa, okurken kâh gülümsememe kâh gözümün yaşarmasına yol açarken, neler yaşayarak nerelerden geçip bugüne geldiğimi gösteriyor.
O kadar saçma şeylere üzüldüğümü görüyorum ki bazen, nedense dert edip durmuş eni konu ağlanıp sızlamışım. Fakat şimdi bunları okuyunca gülümseyebilmek güzel. En azından bugün dert ettiğim şeyler için dayanma gücü veriyor. "Ben neler atlatmışım, bunu mu atlatamayacağım?" diyorum.
Bir de okurken kahkahayla güldüğüm bölümler var, bana aslında ne güzel bir hayat yaşadığımı anlatan. İnsan bazen gerçekten salak olabiliyor, Ferhan Şensoy'un Şans Kapıyı Kırınca filminin son sahnesinde söylediği gibi: Şanssız insan yoktur, şanslı olduğunu bilmeyen salaklar vardır. (Tam olarak böyleydi galiba) İşte o kahkahayla okuduğum yerlerde bu sözü hatırlıyorum hep.
Güzel yani, günlük yazmak çok güzel, hatta harika. Gerçekte asla söyleyemeyeceğin duygularını, sakladığın sırlarını o sessiz sırdaşınla paylaşmak da cabası.
İki satır okuma alışkanlığının bile olmadığı ülkemiz insanına otur günlük yaz diye salık vermek pek akıllıca değil, ama...

Yorumlar

  1. Ah Nurten'im o salaklardan biri tam karşında duruyor:)))(sanal olarak da olsa:))Ferhan Şensoy ne kadar doğru söylemiş, neyse nasıl salaklıklar yaptığımı anlatmayayım uzun hikaye:))bu arada günlük tutardım ben de ama sonradan huyum kurusun hep yırttım attım:))blog yazılarımı bile bazen tamamen sıfırlıyorum neden bilmiyorum böyle tuhaf huylarım var..
    neyse canım sevgilerimle öpüyorum

    YanıtlaSil
  2. Günlük tutmakla geçmişini zamanın gri akışına bırakmamış oluyor insan. Severek ve düşüncenizi benimseyerek okudum.

    YanıtlaSil
  3. Bir dönem ben de günlük tutmak hevesiyle başladım. Sanırım orta okul dönemim de.. Devamını getiremedim.Bence de eğlenceli olabilir geçmişini kayıt altına almak..:) O dönemlerde yazmayı pek sevmediğim için olacak sanırım devam ettiremedim. Bırak günlük tutmayı, arkadaşlarımdan gelen mektuplara bile zorlana zorlana cevap yazardım..:) Nurtenciğim hoş bir yazı idi, keyifle okudum.Sevgilerimle öpüyorum canım..Hoşçakal.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar