CABARE (Üsküdar sahnesi)


Harika bir müzikal seyrettim bu akşam.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın sahnelediği KABARE müzikalindeydim. Üsküdar'da Musahipzade Celal sahnesinde.
Tiyatrodan ayrılırken müzikalin bende bıraktığı lezzet o kadar fazlaydı ki, eve gidene kadar müziği mırıldandım durdum. Yıllar önce yine aynı sahnede Melisa Gürpınar'ın İstanbul Bir Masaldı müzikalini seyretmiştim, sanırım doksanlı yılların ortalarında. O günden beri müzikal seyretmedim. Denk gelmedi herhalde hep normal oyunlara gittim.
Cabare müzikali 1966 yılında ilk kez Broadway'de sahnelenmiş, 1972 yılında filme çekilmiş, Liza Minelli'nin de başrolünü oynadığı film tam sekiz dalda Oscar kazanmış. Tam kırk üç yıl dünyayı dolaşan müzikal 2009 yılında Türkiye'ye gelmiş ve ilk kez Üsküdar'da sahnelenmiş. Yönetmenliğini Yücel Erten'in yaptığı müzikalin oyuncularına gelince hepsi genç ve dinamik. Sunucu rolünde Mert Turak, baş kadın oyuncu, Kabare şarkıcısı rolünde Senan Kara Tutumluer, erkek oyuncu, ABD'li yazar rolünde ise Can Başak oynuyor. Hepsi rollerinin hakkını veriyor. Müzikler ise bir harika; müzikal, dönemin toplumsal ve siyasal durumunu çok abartmadan ama çarpıcı bir biçimde önümüze seriyor.
Dönem, 1930'lu yıllar, yer Almanya'nın Berlin kenti. Büyük ekonomik kriz sonrasında yaşanan sıkıntılı dönemde geçen kısa ve kırık bir aşk hikâyesi. Kabare şarkıcısı Sally ile romanının yazabilmek için Berlin'e gelen ABD'li yazar Cliff bir yılbaşı partisinde tanışıp âşık olurlar. Buna paralel bir aşk hikâyesi daha vardır, pansiyon sahibi Schnieder ile yahudi manav Schulz'un aşkı.
Nazilerin yeni palazlanmaya başladığı bu dönemde yaşam şartları o kadar korkunç ki, bir dilim ekmek için insanların yapamayacağı şey yok. Fuhuş yuvası haline gelen pansiyonlar, barlar ve kabarelerde hiç bir şeyi umursamadan sabahlara kadar içip eğlenen aymaz bir grup ve beş parasız, bir dilim ekmeğe muhtaç yoksul bir kesim. O kadar zor hayat şartları içindeler ki, yılbaşı hediyesi olarak verilen meyveyi değerli taşlarla bezeli bir yüzüğe asla değişmiyorlar. Çok korkunç bir dönem; hayatımda asla yaşamak istemediğim dönemdir İkinci dünya Savaşı öncesi ve sırasında Almanya'da olmak. Hele bir yahudi? Allahım sen aklımı koru.
Daha fazla içinizi karartmayayım, müzikale geçeyim..
Daha oyun başlar başlamaz keyiflendim ben, çünkü müzik kıpır kıpır içinize işliyor adeta. Sunucu Mert Turak'a bayıldım, sahne performansına, sesine, yeteneğine şapka çıkartıyorum. İlk sahnede bizi güldürürken son sahnede neredeyse ağlatacaktı.
Bir de sürpriz vardı bana bu akşam; Mertcan. Komşumun oğlunu tiyatro orkestrasında  trompet çalarken izlemek büyük keyifti. Benim bildiğim müzikal oyunlarda orkestra çukuru denen bir yer vardır ve müzisyenler orada seyirciye görünmeden çalarlar, artık değişmiş anlaşılan, orkestra sahnenin tam orta yerinde biraz geride seyircilere dönük  yüzü ile çalıyor, bence çok güzel. Bu sayede Mertcan'ı da görmüş oldum işte, fena mı?
İyi ki karar verdim, bilet aldım, seyrettim.
Her şeye değdi doğrusu.

Yorumlar

  1. Ne güzel olmuş Nurten'im valla imrendim, buraya da gelseler keşke:)))yıllar önce televizyonda izlemiştim (film olarak Liza Minelli başroldeydi)ama o kadar uzun yıllar önceydi ki, konusunu hayal meyal hatırlıyorum, hatta hiç hatırlamıyorum sadece Liza'nın Kabare şarkısı aklımda kalmış, kafasında şapkayla:)))dediğin gibi o yıllarda Nazi işgali yerlerde Yahudi olmak uuuu!:((kabus!:((turne yapsalar da buraya da gelse yaa:((iyi ki gitmişsin hakikaten
    öpüyoruz canım, iyi geceler iyi uykular:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amma geç kaldım yorumunu yanıtlamakta:) Yazıyı yazıp hemen uyudum çünkü.
      Liza Minelli'nin oynadığı filmi ben de çok küçükken izedim ve hatırlamıyorum tam olarak. Tiyatroyu seyredince karar verdim, filmi bulup izleyeceğim.
      İnşallah turne yaparlar, çünkü gerçekten görülmeye değer bir oyun.
      Canım, çok ama çok öptüm.

      Sil
  2. Yıllar oldu...Ne tiyatro, ne müzikal ne de sinema, ve ne de diziler...Yaklaştırmadım yanıma...Lakin sanatın her çeşidini izlemek, bilmek lazım...Sanatın içine tükürüldüğü bir memlekette.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaklaştırın biraz hocam. Niye?
      Hazır şimdi İstanbul'dayken daha rahat ulaşabilirsiniz bu tür sanatsal etkinliklere.
      Yaklaşık 1 senedir yoğunluktan ben de uzak kaldım, ama artık kendime zaman ayırmak gerektiğine karar verdim. Zaten çok pahalı özel tiyatrolara falan gidemiyorum, zırt pırt sinemaya da gidemiyorum, onun da bir maliyeti var çünkü. Ama gerçekten değeceğine inandığım film ve oyunları seçiyorum, iyi de oluyor.
      Selâm ve sevgiler hocam.

      Sil
  3. Merhaba Nurten ABlacım.
    2 sene evvel Muhsin Ertuğrul Sahnesinde izlemiştik arkadaşlarla...
    Dediğin gibi tek kelime ile harika bir oyundu. Bende nlatan kişiye hayran kalmıştım. Birde Şark Dişçisi'nde ki anlatan kişiyi çok beğeniyorum....
    İyi akşamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şark Dişçi'sine gitmedim, oynuyorsa gitmeyi isterim doğrusu.
      İyi akşamlar canım.

      Sil
    2. Henüz oyunlara bakamadım, :(
      Ama oynuyorsa kaçırma derim naçizane Nurten Abla.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar