YIL 2005

İnsan hayatında bazı yıllar önemlidir. Evlilik, çocuğun doğumu yahut ayrılık gibi.
Bir de hatırladığın zaman yüzünde bir gülümseme oluşturan yıllar vardır. Çok iyi geçmiştir o yıl, çok gülmüş, çok eğlenmiş, çok gezmiş, maddi manevi bolca tatmin duygusu yaşamışsındır. Şimdi hatırına geldikçe, "Ah" dersin, "Bir daha yaşayabilsem o yılı."
Benim böyle güzel bir yılım oldu. 2005 hayatımın en yaşanılası yılıydı.
Ne çok gezdim, ne çok eğlendim ve hatta yeni yeni başladığım yazı maceramda ne çok öykü yazdım.
Çalşma hayatım iyiydi, yirmi yıla adım atmıştım ve maddi olarak hayatımın en iyi dönemini yaşıyordum. Dört yıl önce yeni bir arkadaş edinmiştim, daha doğrusu şimdi düşündüğümde Allah özellikle yollamış onu bana diyorum. Benim hiç böyle gerçek bir dostum olmamıştı, hâlâ bunun keyfini sürmekteyim.
İşte bu arkadaşım, oğlum, kardeşim, arkadaşımın kardeşleriyle bir dizi gezi yaptık bu yılda. İstanbul içi ve İstanbul dışı fark etmedi, nereye istediysek gittik. Bu kadar iş yoğunluğum da yoktu tabi o zaman.
Hemen her hafta İstanbul'un bir semtinde, tarihi bir mekanda olurduk. Hem gezer hem de yer içerdik. Canımız Ankara'ya mı gitmek istedi, ver elini Anadolu Ekspresi. Haydarpaşa'dan cuma akşamı yirmi iki otuzda biner sabah yedide inerdik Ankara'ya. Kompartmanda bazen dört bazen altı kişi olurduk. Ne eğlenceliydi, evden getirdiğimiz kumanyaları açar gece boyunca çay kahve eşliğinde sohbet ederdik. Uykumuz gelince de yatak haline gelen koltuklarda, tren tekerleklerinin rayda çıkarttığı niniye benzer sesle mışıl mışıl uyurduk.
Sabah ilk iş Gar Dinlenme tesisinde kahvaltı edip Anıtkabir ve Müze gezilirdi, sonra Atakule'de yemek, sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Resim Heykel Müzesi derken akşama doğru pestilimiz çıkardı. Yine aynı saatte trene biner İstanbul'a dönerdik.
Bazen de canımız Denizli'ye gitmek isterdi. Bu sefer yine Haydarpaşa'dan saat onyedide Pamukkale Ekspresi'ne biner yine aynı zevkli yolculukla sabah sekiz otuz civarı Denizli'ye inerdik. Bir farkla, kahvaltımızı trende yemek vagonunda yapardık bu yolculukta. Sonra Denizli çarşısını gezer, Buldan bezi işlemeleri satan mağazalarda dolaşır ve Pamukkale'ye çıkardık, travertenleri gezmeye.
Aynı yıl arkadaşımın Çanakkale Ayvacık'taki yazlıklarına da gittik, bizim Bartın'daki yazlığımıza da.
Bir dolu filme de gittik, tiyatro oyunu da izledik, konser de seyrettik.
Kendimi en özgür hissettiğim yıldı.
Ne kadar dolu dolu yaşamışız. İyi ki yaşamışız.
Neden hatırladım 2005 yılını?
Son bir kaç yılım o kadar yoğun ki, eskisi gibi sosyal hayatıma zaman ayıramaz oldum. Şimdi artık zamanı geldi diyorum, yoğunluğun içinden bir fırsat yaratıp kendime zaman ayırmanın.

Yorumlar

  1. Nurten'im hatırlanmayacak gibi değilmiş ki, şöyle okudum da anlattıklarını yeminle imrendim, herkes de imrenmiştir:)))ama ne iyi etmişsin, hakikaten şahane bir yıl geçirmişsin, o zaman tanışmıyorduk seninle Ankara'ya geldiğini bilmiyordum, bilsem bizde de ağırlardık seni hem annem ve Bücürük değil ama şimdi melek olan uslu kızım Prenses'le:)))kısmet değilmiş demek ki...trende kahvaltıyı çok severim ne keyifli olur:)))dilerim yine böyle unutamayacağın, keyifli bol gezmeli çok yılların olur...:)
    sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Ankara'ya çok geldim, hep günübirlik ve trenle. Her seferinden büyük keyif aldım. Sürekli yaşayabileceğim değil, ama gidip bir süre kalabileceğim, sevdiğim bir yer oldu. Tanışıyor olsaydık o yıllarda kesinlikle görüşürdük.
    Evet muhteşem bir yıldı benim için. Dilerim olur yeniden.
    Seni çok öpüyorum canım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar