BEKARET

Erkekler bekaret istiyor.
İster şehirli olsun ister köylü, ister okumuş olsun ister kör cahil farketmiyor. Yüzde doksan dokuzu böyle.
O zaman ne oluyor, kadınlar yalana başvuruyor.
Erkekler her türlü haltı yiyor, bir bir tedrisatlarından geçiyorlar kadınları, sonra da hiç el değmemiş kız oğlan kız istiyorlar. Namus kavramını iki bacak arasına indirgiyorlar.
Namus kafadadır oysa, dürüst olmaktır namuslu olmak. Hangi haltı yiyorsan çıkıp insan gibi "Ben yaptım." demektir. Bedeli ne olursa olsun.
Öyle kızlar tanıdım ki evlenene kadar sürüyle erkekle çıkıp, cinsel ilişki yaşayıp evleneceği adama bakire diye kendini satan. Beceriyorlar vallahi, bin bir türlü numara var bunlarda. Ama bu numaraları yapmaya zorunlu hissediyorlar kendilerini, çünkü başka türlü evlenemeyeceklerini düşünüyorlar. Oysa dürüst olsalar, kendilerini olduğu gibi kabul eden erkekle evlenip belki daha mutlu olurlar. Kızmıyorum onlara, kolay değil böyle bir toplumda bu konuda dürüst olmak.
Ben erkeklere kızıyorum ve onları yetiştiren kadınlara. Erkekler ne kadar düşüncesiz, duyarsız, şiddet yanlısı ve geri kafalıysa bu biraz da annelerinin kabahati. Ağam, paşam, aslan oğlum diyerek yetiştirilen, her şey ayağına getirilip hizmet üstüne hizmet edilen erkek çocuktan büyüyünce nasıl olması beklenir ki?
Duygu Asena nesliyim ben. Kadınca dergisindeki yazılarının tiryakisiydim. Gerçi oldum bittim bu konudaki düşüncelerim böyleydi hiç değişmedi, ama Duygu Asena pekiştirdi, çaktı koca koca çivilerle beynime.
Bekaret karşıtı değilim, kadının bedeni kendinindir. İster dinsel nedenlerle ister kişisel sebeplerle bekaretini korur yahut korumaz, kendi bileceği iştir.
Sadece bekaretin kadının namusunun tek göstergesi olmasına karşıyım. Öyle örnekler var ki, kadın bakire olsa bile gerdek gecesi kan göremeyen erkek çılgına dönüp cinayet bile işleyebiliyor. O kadar cahil ki, kadınların yüzde yirmisinde elastik zar olduğundan haberi bile yok. Kadınların bir kısmının da yok tabi, orası ayrı bir konu. Cinsel eğitim alamıyor ki gençler, anne baba anlatmıyor, okulda öğrenmiyorlar, o zaman yalan yanlış etraftan, ondan bundan duyduklarıyla yetiniyorlar. Kitap okuma alışkanlıkları olsa belki okuyup öğrenecekler de o hiç yok.
Böyle gelmiş böyle gidecek gibi görünüyor. Şehirlerde belki yavaş yavaş değişiyor yargılar, ama devede kulak misali o da.
Yani erkekler daha çok uzun zaman bekarete takılı kalacak. Kadınlar yine yalana başvuracak.

Yorumlar

  1. Ben de anlamıyorum Nurten'im, kendileri ne kadar çok kadını -çok affedersin- becermişse o kadar övünüyorlar, iş evliliğe hatta sevgili olmaya gelince kızoğlankız istiyorlar, ben şuna bağlıyorum bu erkek milleti kendisini yarı ilah görüyor, herhalde ondan, "ben yarı ilahım,her şeyin el değmemişine layığım!ben çok önemliyim,ben çok değerliyim" ya halbuki düşünsene mesela ayı gibi, maymun gibi adamla evlenmiş,veya evlendirilmiş ne yapsın kocasıyla sevişirken Brat Pitt'le seviştiğini düşünüyor:))bu bence aldatmanın alası:)adamın da ruhu duymuyor:)manyak bir tür işte:))
    sevgilerimle öptüm..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle hayatım. Bunlar kendilerini yarı ilah sanıyor. Çok önemliler, çok değerliler, her şeyin en iyisine layıklar.
      Ve evet, sevişirken kadının başkasını düşünmesi bile hayal ötesi geliyor onlara.
      Aldatma beyindedir, haklısın.
      Ben de seni öpüyorum ve Bücürük'ü.

      Sil
  2. Namuslu insanların kahredici bir karabasanı var.
    Aldatılmak.
    Evlilik öncesi hoyrat bir yaşamla
    Kendini kaybedenlerin
    Toplumca kabul edileni beyinleri yerine
    Bıngıldaklarıyla düşünenlerin
    İçine düştükleri açmazı
    Evlendikten sonra bırakacakları
    Kaygısı
    Çoğu erkeğin de açmazıdır.
    Namus kavramı “kafadadır” ya da
    “Dürüst olmaktır” namuslu olmak.
    Bekâretini evlilik öncesi birine bırakanın
    Evlendikten sonra
    “Ben falancayla zamanında yattım” demesinin
    Eşi üzerinde yaratacağı “travma”yı düşünmek bile akıllara ziyan bir yaklaşımdır.
    Kabul edilemez bir durumdur.
    Kaldı ki,
    Benzer konum erkek için de geçerli olmalıdır.
    Evlilik öncesi ya da sonrası
    Bir başka kadınla olmak eşini aldatmak
    Sonra da çıkıp
    “Ben seni filancayla aldattım” deyip dürüst olmak.
    Bunu neresi kadının yaşayacağı “şok”u hafifletir.
    Bekâret konusunda toplumun yaşadığı yazıda anlatılanların ötesinde tam bir çıkmazdır aslında.
    Bekaretini erkek yada kadın
    Olması gerekenden farklı yaklaşımla bitirmişse, bitirmekteyse eğer
    Söyleyecek pek bir şey yok aslında.
    Lakin
    Kuşkusuz bu sahneyi
    Yaşayanlarda azımsanmayacak derecededir.
    Bu yaklaşım "yani" bekâret konusunu hiçe saymak
    Aldatmak
    Sonra da çıkıp
    Bakir birini istemek
    En hafifinden insana ve yaşamına karşı
    Açık bir saygısızlık göstergesidir.

    YanıtlaSil
  3. Ne zaman gelsem ,ne zaman yazılarını okusam hay ağzın bal yesin:)) deyip gidiyorum öptümm.

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel bir konuya parmak basmışsın Nurten Ablacım.
    Bende anlamayanlardanım bu bekaret konusunu. Ve ne yazıkki annelere çok iş düşüyor bu konuda. Aslında babalara da. Çünkü ben çevremdeki ailelerden şunu duymuş biri olarak; " evlenecek kız vardır, eğlenecek kız... ayırt etmek gerek" diye öğüt veren babalar....
    Ve bende kınamıyorum bakire olmadığını saklayan kızları...
    Ama cinselliğin özel bir duygu olduğunu ve herkesle yaşanmaması gerektiğini savunuyorum. Yani nasıl olsa bakire değilim deyip yeni ilişkilerinde bile hemen yatağa gidilmesinden yana değilim.
    Sonuçta evleniyoruz ama ömür boyu birlikte olacağımızın da garamtisi yok. O yüzden sadece evlenince gitsin bekaretim mantığına da karşıyım ama özel olmalı bazı duygular...
    İyi haftasonları ablacım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar