SARAYDAN SÜRGÜNE


TRT Türk'de çok güzel belgeseller yayınlanıyor. Bu akşam tesadüfen denk geldiğim muhteşem bir belgesel izledim.
Programın adı Yaşayan Bellek, bu akşamki konu ise Osmanlı'nın Küçük Hazinesi Kenize Murad idi. Kenize Murad'ı uzaktan takip ettim yıllar boyunca. Çok ama çok güzel bir kadın, soylu bir aileden geldiği her halinden yansıyor. 1987 yılında yazdığı 'Saraydan Sürgüne' kitabını okumak kısmet olmamıştı, artık bu belgeselden sonra almam şart oldu.
Kenize Murad, Osmanlı'nın kimilerine göre 33.padişahı, Reşat Ekrem Koçu'ya göre ise 35.padişahı V. Murad'ın torunu. Daha doğrusu torun çocuğu. V. Murad'ın kızı Hatice Sultan'ın torunu. Annesi Selma Sultan 1924 yılında diğer hanedan mensuplarıyla birlikte sürgüne gönderilirken sekiz yaşındaymış. Geri çağırılacaklarını sanarak fazla uzaklaşmamış, Beyrut'a gitmişler. Fakat elam sultan bir daha ülkesine dönemeyeceğini anlayınca ve on sekiz yaşına da gelince evlenmeye karar vermiş ve bir Hint Raca prensiyle evlenmiş. Hindistan'a gidene kadar evleneceği adamı hiç görmemiş. "Annem şanslıymış" diyor Kenize Murad, çünkü babası hem yakışıklı hem de entellektüel bir adammış. Annesi ou çok sevmiş, ama oradaki hayatı hiç sevememiş. İki yıl sonra hamile kalınca çocuğunu Paris'te doğurmak bahanesiyle ayrılmış Hindistan'dan. Kocası da doğumda yanına gelecekmiş, ama o sırada Avrupa'da sava patlak verince gelememiş ve Kenize Murat 1940 yılında Paris'de küçük ve sefil bir otel odasnda doğmuş. Annesinin yanında yaşlı ve sadık haremağası Zeynel de varmış ve o bakıyormuş onlara. Bir yıl sonra annesi yoksulluk ve sefillikten ölünce Zeynel onu İsveç Büyükelçiliği'ne götürmüş. İsveç Büyükelçisi ve eşi onun ilk ebeveyni olmuş. Savaş bittiğinde Venezuela'ya tayin edilen büyükelçi, Kenize'yi yanında götürmek istemişse de Kenize'in babası ile irtibat kurulduğundan ve babası onu geri istediğinden götürememiş. Bir rahibe okuluna yerleştirmiş onu babası gelip alana kadar. Babası kendi gelememiş, iki kadın göndermiş Kenize'yi almak için, bu kez de rahibeler onu vermek istememiş, çünkü çok seviyorlarmış, saklamışlar. Daha sonra Fransız bir aileye verilmiş. "Bir kimlik bunalımı içindeydim, yeni aile benim tam bir Fransız gibi olmamı, tüm geçmişimi unutmaı istiyordu, oysa ben bir Osmanlı prensesi anne ile Hint Raca prensi bir babanın kızıydım. Köklerimi bulmak, öğrenmek istiyordum. Büyük bir bunalıma girdim, kendimi öldürmeye çalıştım." diyor Murad.
On sekiz yaşına gelince her şeyin çözümü olacağıı düşünerek evlenmesini istemişler, kabul etmemiş. Yirmi bir yaşına gelip reşit olduğunda ise babasının yanına Hindistan'a gitmek istediğini söylesini Fransız ailesi mecburen kabul etmiş.
Kenize Murat bunları anlatırken öyle bir edası var ki hayranlıkla izliyorsunuz. Sıcak ve samimi ve nüktedan da aynı zamanda.
Hindistan'a gitmeden önce psikoloji okumak üzere Sorbonne üniversitesine kaydolmuş, hem okuyor hem de küçük işlerde çalışıyormuş. "Çok mutluydum." diyor o günler için.
Hindistan'da babasıyla tanışması, onu çok sevmesi ise yetmemiş, çünkü çok kapalı ve dar bir hayat yaşıyormuş, iki yıl dayanabilmiş ve Paris'e geri dönmüş.
Sonrası gazetecilik.
Bangladeş, Pakistan, Beyrut, Lübnan gibi ülkelerde yaşamış yıllarca, çeşitli kitaplar yazmış. Savaş ve çatışmaların içinde kalmış.
Gazeteci olunca kendi ülkelei olan Hindistan ve Türkiye'yi yazarak Avrupalılar'a doğu insanının da kendileri gibi insan olduğunu, iyi olduğunu, fakat farklı olduğunu anlatmak istemiş ve bunu yazdığı kitaplarla yapmış.
Türkiye'ye geldiği 1968 yılında Topkapı Sarayı'nı bir rehber eşliğinde gezerken çok duygulandığını, ailesinin oturup kalktığı eşyalara dokunmak istediğinde izin verilmediğini ve bunun üzerine yaşlı rehbere kendisinin Osmanlı soyunda olduğunu anlatmak zorunda kaldığını söylüyor. Yaşlı rehber bunu öğrenince kendisine büyük saygı gösterip ellerini öpmüş. "Bu, benim kendi ülkeme sonunda kabul edilmem demekti." diyor.
'Saraydan Sürgüne' kitabını bu ziyaretten sonra yazmaya karar vermiş. Bir çok dile çevrilen kitap büyük ilgi görmüş.
Kenize Murad hayatını ve Osmanlı'yı anlatırken, gerçek bir vatansever gibi Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptıklarını da övüyor. Ailesinin, sürgüne gönderilip zor şartlarda başka ülkelerde yaşamak zorunda kalmalarına rağmen ülkeyi kurtardığı için Mustafa Kemal'i çok sevdiklerini söylüyor.
Büyük dedesi V.Murad Osmanlı'nın en bahtsız padişahlarından biri. Abdülmecit'in en büyük oğlu olan padişah sadece 93 gün kalabilmiş tahtta. Çünkü öldürülme korkusu ile sık sık cinnet geçiriyormuş. Tahttan indirildikten sonra Çırağan sarayı'na kapatılıp ölümüne kadar geçen yirmi yedi yıl dışarı çıkmasına izin verilmemiş. Ancak bunun dışında tüm istekleri yerine getiriliyormuş, sevdiği içkiler gibi.
Kenize Murad, büyük dedesinin aslında deli olmadığını, bu cinnet halinin de tahttan indirildikten sonra geçtiğini söylüyor.
Yarıdan fazlası kimlik arayışı içinde geçen bir hayatın belgeselini izlemek oldukça ilginçti. Bu tarihi sevdiğim için ayrıca keyif vericiydi.
Ve 'Saraydan Sürgüne' kitabını kesin olarak almaya karar verdirecek kadar etkileyiciydi.


Yorumlar

  1. Masal gibi, yok yok masal az kalır, harika bir dizi film olur bu hayat öyküsünden değil mi Nurten'im? Çok duyduğum halde almamıştım kitabını ama şimdi bana da farz oldu:)))bu arada Tayyip Radyo Tv olduğu için hiç açmıyorum ama bu programı kaçırdığıma üzüldüm:(((
    sevgilerimle öpüyoruz canım...

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten öyle Müjde'cim.
    TRT 1'i falan ben de hiç izlemiyorum, ama bu kanalda çok güzel belgeseller oluyor, böyle güzellerine denk gelince de harika bir tat bırakıyor ruhunda insanın.
    Ben de sizi çoook öpüyorum canım.

    YanıtlaSil
  3. Yazınızı ilgiyle okudum.
    Bu bağlamda emeğinize sağlık diyorum.
    Ben 25 yıl okullarda tarih ve coğrafya öğretmenliği yaptım.
    Osmanlının doğru ya da yanlış yaptıklarını bilirim az çok.
    Doğru kararların yanı sıra "insan" haklarını "acımasızca" ihlal etmelerini de...
    Adı Yavuz olanın on binlerce insanı yok etmesini, kırdırmasınıda...
    Ünvanı Fatih olanın kardeşlerini katletmesini ve katletme fermanını çıkarmasını da...
    Eleştirmiyorum....
    Lakin bilinmesinde de yarar var diyorum...
    Kimilerinin ecdadı olabilirler...
    Lakin geçmişin acısını yaşayan insanların hiç de ecdadı filan değildirler...
    Geçmiş hiç bir zaman unutulmaz...
    Yaşatılan acılarda...
    Misal "Kuyucu" Murat paşa'nın yaptıkları gibisini ise asla...Asla bu toplum unutmaz.
    Tarih okuttum lakin tarihin bu yüzünü hiç sevmedim...
    Bir padişahın 135 çocuğu varsa eğer...
    Ve bunlardan sağ kalan 20 sinden 19 unu katlediyorsa...
    Dahası var mı ...
    Neresini savunacaksın bunun...
    At sırtında geçen zamandan çok...
    Kimilerinin haremde zaman geçirdiğini görmek, bilmek de şaşırtıcı değil...
    Kenize Murad adını duydum daha önce...
    Lakin inanın umurumda bile olmadı bir tarih öğretmeni olarak...
    Yine de bir gerçeği bilmek adına yazınızı severek okuduğumu belirtmek isterim....
    Anlatımınızın akıcılığını en azından...
    Yeni yılın kaleminize güç katması dileğiyle...
    Böbrek taşlarının da daha az sorun çıkarması dileğiyle...
    Sağlıklı, mutlu, huzurlu, bol kazançlı bir 2013 diliyorum...
    Yeni yazılarınızı okumak dileğiyle de tabiii.
    Saygılar.



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam merhaba,
      Söylediklerinizin tümüne katılıyorum. Benim kişisel düşüncem de budur. İstanbul'da padişah türbelerini ziyaret ediyorum mesela, insanlar ellerini açmış dua ediyorlar, hatta gözyaşı döken var. Onlara dönüp, "niye ağlıyorsun, bunların müslümanlıkla uzaktan yakından ilgisi yoktu ki, yüzbinlerce de kan döktüler"demek isiyorum.
      Fakat, hanedanın son üyelerinin kendi vatanlarından uzakta nasıl yaşadıkları da benim için merak konusu. Hemen hepsi yoksulluk içinde yaşamış yahut böyle dağılıp gitmiş.
      Kenize Murad ülkemiz aleyhinde hiç bir şey yapmamış, bilakis doğu insanını tanıtmak için çalışmalar yapıp kitap yazmış.
      Onda takıldığım tek şey var, neden Türkçe öğrenmemiş? Hiç Türkçe bilmiyormuş, isteseydi öğrenirdi.
      Saygılarımla.

      Sil
    2. Mutlu yıllar hocam, İstanbul'da geçireceğiniz yılların sizin için verimli geçmesini diliyorum. Sağlk ve mutluluklar.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar