DİMDİK!


Dolmuşa bindim Kadıköy'den, Doğancılar'dan Üsküdar... 
O kadar yorgun, o kadar bezginim ki, on beş yirmi dakika sürecek bu yolculukta dinlenebilecek olmam mutlu ediyor beni. Kafamda elli bin tane soru, yığın yığın iş. Hangi sırayla yapılacaklar? Kucağımda evrak dolusu koca dosyayı unutup, gözümü kapatıp uyumak istiyorum.



İşte o an çarpıyor gözüme, ön koltukta oturan yaşlı kadın. 
Fönlü, bakımlı bembeyaz saçlarını görünce kısa bir an pişmanlık geçiyor yüreğimden; çabuk atlatıyorum.
Öyle asil duruyor ki, öyle dimdik oturuyor ki ve öyle şık giyimli ki... 
"Kesinlikle hiç bir şeyden korkmuyor bu kadın" diye geçirdim içimden. "Muhtemel gençken de korkmamıştı." 
Yıllar sonra, yıllar yıllar sonra bu kadının yaşına geldiğimde "Keşke yıllar önce daha cesur olabilseymişim; daha korkusuz..." diyeceğimi düşünmekten alamadım kendimi.
Korkak değilim elbet. Hayatımın hiç bir döneminde korkak davranmadım. Fakat bazen "Dur bakalım, bekle! Öfkeyle kalkma, sabret, vardır bir hayır" diyoruz ya (Ki ben çokça derim); böyle yaparak belki kaçırdığımı, ıskaladığımı düşündüğüm çok oluyor. İşte bu anlarda fazla düşünmeden harekete geçip ne olduğunu görmek, belki daha güzel bir yola daha çabuk girmek isterdim. Korkaklık değil de temkinli olmak diyen çok çıkar bu duruma, ama ben korkaklık olarak düşünüyorum bazen. işte o anda, dolmuşta, ön koltukta oturan kadına gözüm değdiğinden beri de başka şey düşünmez oldum inene kadar. 
İteledi beni, dürttü, heyecanlandırdı. 
Şimdi, her gücümü kaybeder gibi olduğumda, en ufak bir korku duyduğumda yaşadığım ve yaşayacağım şeylerden; gözümün önünde o bembeyaz saçlı yaşlı kadın. 
Dimdik! 

Yorumlar

  1. Nurten'im hoşgeldin sayfana:)özlemiştim o güzel yazılarını, Doğancılar, Üsküdar yine gözümün önüne geldi sayende:)))yalnız hiç pişmanlık duyma dolmuştaki o kadın gençken çok cesur olabilirde ama olmayabilirde bilemezsin inan...belki de tam tersiydi:) bak mesela benim aynı apt. bir alt katta oturan bir komşum var, dış görünüşü, konuşması, ses tonu, hele söz siyasi konulara geldi mi uuuuu öyle bir konuşur ki, mangalda kül bırakmaz, hep kızardı şu millet ne zaman uyancak filan diye...bir akşam yürüyüş için çağırdım, hani oturduğu yerden vatan kurtarmaya çok meraklıydı! hemen bir bahane buldu...bir daha da çağırmadım...biliyorum ki, hepsine bir bahane bulacak:) bazen de dışarıdan ezik, yorgun, bitkin biri görürsün ama sokakta karşısına başbakan çıksa o ezik kişi aslan kesilir, oracıkta onu karşılaştığına pişman eder...tabii gerçekten çok cesur biri de olabilir...ama üzülme diye söylemek istedim:) önemli olan şu ki sen dnun kadar yaşlanınca da imdik duracaksın biliyorum..
    sevgilerimle öpüyoruz canım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazıyı yazalı tam 10 gün olmuş. Maşallah bana, ancak sayfaya dönüp yorum yazabiliyorum.
      Bu, beni benden eden yoğun ve sıkıntılı günlerimin bir an önce bitmesi ve bu sayfaya eskisi gibi her gün uğrayabilmek tek dileğim.
      O kadar özledim ki yazmayı ve sizleri. Ancak tarif edilemez bir durumda olduğumu bilmeni isterim.
      Canım haklısın, o kadın belki de benim düşündüğüm gibi gençliğinde cesur değildi kim bilir? Fakat ben öyle olduğunu düşündüm. Belki de kendimde kaybolmaya yüz tutan gücü geri getirebilmek için yaptım bunu:)
      Çok öpüyorum seni ve de tabi ki Bücürük'ü.

      Sil
  2. Diklenmeden dimdik durabilmek çok güzel Nurten Hanım...Ama yerinde ve zamanında !

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen Petek hanım.
      Yerinde ve zamanında'
      Sevgi ve saygılarımla.

      Sil
  3. Yazınızdan her okuyucu mutlaka kendine göre bir sonuç çıkaracaktır. Çıkarılması da gerekir diye düşünüyorum. Yazınızın özellikle "İşte bu anlarda fazla düşünmeden harekete geçip ne olduğunu görmek, belki daha güzel bir yola daha çabuk girmek isterdim. Korkaklık değil de temkinli olmak diyen çok çıkar bu duruma, ama ben korkaklık olarak düşünüyorum bazen" satırlarını kendimce dikkate değer bulduğumu ifade etmeliyim. "Temkinli" olmak. Bence "doğrusu" budur. Olayların yaşanması sırasında "müdahil" olmadan, olayın gelişimini anlamak için "temkinli" olmak "korkaklık" değildir bence. Temkinli olanı aceleci olandan ayıran da budur. Bakınız belki konuyla alakası yok ama, facebook da yaşadığım (geçen hafta) bir durumu kısaca anlatayım ben. Şimdi biliyorsunuz toplumda herkes aynı konuda benzer düşünmüyor. Düşünmesini beklemek de abesle iştigaldir. Şimdi. Son günlerde meydana gelen olaylar hepimizin malumudur. Bir arkadaşın sayfasında paylaştığı bir iletiye yapılan (bana göre yanlış olan) bir yorumcunun yorumuna (kendisini tanımıyorum) karşı yorum yazdım. Hani derler ya . Bazen ve sıklıkla "adam Nuh diyor'da Peygamber demiyor" diye. İşte öyle biri adamcağız. Koşullanmış bir kez. Dediğinden milim şaşmadığı gibi bir de "cümle" aralarında "inceden inceye" hakaret ediyor. Baktım olmadı o sayfadan ayrıldım. Sayfa sahibi ise saygı duyduğum biriydi. Sayfasında yapılan yorumlara karışmadığı gibi. Ki bence bir açıklama yapması lazımdı diye düşünüyorum. Ayrılınca bana "uğurlar olsun" diyebilecek kadar da sözcükleri yazmayı sonunda yorum olarak eklemeyi unutmadı. Tabi burada olan nedir? Sayfasından çıkmamın verdiği durumu sanırım kendine yediremedi. Yani gururuna. İyi de kardeşim madem bir ileti ekledi
    n. Karşı yorumlar yapılabilir. Baktın yorumcu hakaretvari konu dışına çıkan yorum yapıyor. Onu ikaz etsene. Yok etmez. Dediğim dedik arayışında devam eder. İşte bu durumda çalıyı dolaşmak icap ediyor. Bu korkaklık değildir. Temkinli olmaktır. DİMDİK ayakta kalmanın yolu kendi aklımızın süzgeciyle mümkündür bence. saygı ve sevgiler. Çalışmak yorgunluğu getirir. Havaların boğuculuğu da bunu biraz daha ağırlaştırır. Keşke ben de hala çalışıyor olabilseydim. Emekli oldum lakin pişmanlık hala içimde bir uhdedir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam inanın yazmayı olduğu kadar sizin güzel yorumlarınızı da özledim.
      Çalışmak yorgunluğu getiriyor, evet. Fakat yorgunluk iyi de sayılır aslında. Çalıştığımızın, bir şeyler yaptığımızın göstergesidir. Allah çalışmaktan ayırmasın, ancak benim son günlerdeki yoğunluğum kadar da olmasın tabi. Hiç bir şeye zaman ayıramadığım gibi, keyif, haz, tat kalmadı bende.
      Hocam siz emekli olduğunuz için pişmansınız belki, ama çok güzel şeyler yapıyorsunuz. Üretiyor ve paylaşıyorsunuz. Anlıyorum elbette, öğrencilerinize verdiğiniz emeğin, onlarla yaptığınız paylaşımın yerini hiç bir şey tutamaz. Öğretmenlik bence mesleklerin en saygını. İnsan yoğuruyorsunuz, kolay mı? Topluma bireyler yetiştiriyorsunuz.
      Saygı ve sevgilerimle.

      Sil
  4. Bence "sabret, her şeyde bir hayır vardır" diyerek gerçekten çok şey ıskalıyoruz. Her şeyde bir hayır olmaz efem :) Bazen böyle kendimizce yora yora nice şeyleri kaybederiz; belkide farklı davransak bazı durumlarda; çok farklı yerlerde olacaktık her birimiz...

    YanıtlaSil
  5. Abdullah bey, teşekkürler.
    Valla bilmiyorum ki, "Her şeyde bir hayır vardır" diye yetiştirildik:)
    Ancak gerçekten geçmişi düşününce farklı davransaydım her şey daha iyi olurdu diye düşünmüyor değilim.
    Sevgi ve saygılar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar