HÜNER EV YEMEKLERİ


Bugün menüde etli taze fasulye ve pilav var. Çorba, her zaman.
Ayran ister miyim? Su istedim. Gelmedi. Israr etmedim, susuz yedim yemeğimi. Çayım gelir birazdan.
Hava serin, üşütüyor. Eylülün başı, sonbahar geldi galiba artık. Çok kalmam, giderim eve.


Annem aradı demin, köyde yağmur fenaymış, hem de fırtına ile birlikte.
Halamın çiçekleri büzüşmemiş, şayan-ı hayret. Rezil olmaktan kurtuldum. Bir ay oldu iki adım ötedeki eve gidip sulamayalı, bir bilse…
Şu karşıdaki yaşlı kadın Mehmet’in annesi mi yoksa? Kader’le pek sıkı fıkı, adı İnci’ymiş. Yaşlı bir kadına gitmeyecek kadar genç isim İnci. Kader ona kaynanam diyor.
Masama bir kadın oturdu, teklifsiz. Sigara içiyor, sessiz, yan dönük. Ses etmedim, otursun, masalarda yer kalmamış.
Hepsi tanıdık yüzler. Sanki her dakika buradalar. Evlerinde yemek pişmiyor, kesin. Akşamüstü oldu mu kocaları da geliyor. Bütün yaz her gün gördüm onları. Hele Ramazan’da, sahura kadar oturdular. Oruç da tutmuyorlar, sabah akşam çatır çatır yiyorlar, ama sahura kadar da oturuyorlar.
Canımlar cicimler, nasıl zayıfladınlar, bugün sessizsinler, senin için üzülüyorumlar, sen neden yemiyorsunlar, bu da artık kadınlaştı canımlar.
Sevgi hanımla, Aydın bey hakkındaki dedikodumuz yarım kaldı dün. Merak etmiyor değilim, evlilik işi ne oldu?
Sevgi hanım Hüner Ev Yemekleri’nin sahibi.
Bir sene olmuş burayı açalı, ben yeni müdavim oldum. Her gün önünden geçip de kafamı çevirip bakmazken, Brezilya dizilerinin uyuşturuculuğuna kapılmış kadınlar gibi ille bir sebep yaratıyorum gelmek için şimdi. Sıtkı Hoca sağ olsun, kaç sokak ötede oturuyorken biliyormuş. Buluşmak için burayı seçmeseydi ben gene kafamı çevirmeden geçecektim aylarca belki.
Ay, gene geldi bu kadın. Kafa ütüleyecek, kurtuluş yok. Şu sevimli çocukları olmasa çekilir dert değil. Zavallı çocuklar!
Psikopat annelerinin elinde travmatik kişilik geliştiriyorlar, yazık. Elçin’le Erçin, biri bir buçuk öbürü iki buçuk yaşında. Büyüğünü hiç sevmiyor kadın, varsa yoksa küçük kız. Bir de yüzüne söylüyor, senden nefret ediyorum diyor. Babaannesi kılıklı diyor. İkinci evliliğindenmiş bu kızlar. İlk evliliğinden de üç çocuğu varmış, askerde oğlu, evlenmiş iki kızı. Şimdiki kocası da kendinden epey küçük, at kuyruklu saçlı, pizza dağıtıcısı. Kadın gibi geveze o da. Bir gün yanılıp sohbete katılayım dedim, nasıl kurtulacağımı şaşırdım.
Neyse kadın bana uzak, boşalan masalardan birine oturdu da sadece selamlaşmakla yetindik.
Sevgi hanım pek dertli bu aralar. Manyağın biri mahallenin bütün esnaflarına dedikodusunu yapıyormuş, onu burada barındırmayacağını söylüyormuş. Aldırmamasını söyledik, seni bilen bilir dedik. İstemeyen gelmesin dedik.
Bir de kocası, ondan dertli. Hangi kadın kocasından dertli değil ki?
Evi Fikirtepe’deydi, kentsel dönüşüm denen şey başlayınca bizim sokağa taşındı. Kocası gelmedi on gün kadar, iyi mi? Neymiş efendim, baba evini nasıl terk ederlermiş? Evi yıkacaklar tepesine, hâlâ inat ediyor. On gün dayandı işte. Kadın olmadan ancak o kadar kalabildi yalnız. Kadının da burada tek başına, işten ayrılan elemanının yokluğunda anası ağladı.
Amaaan diyor, erkek mi? İllallah!
Sorun bitmiyor ki, biraz önce de mal sahibi geldi. Bahçeyi kapatacaksın dedi. Allah Allah, bahçe olmazsa kimse gelmez ki. Hem daha önce buradaki pastane de bahçeyi kullanıyordu, ona bir şey dememişlerdi. Sen bahçeyi kapatırsan ben de kirayı yarım veririm dedi Sevgi hanım.
Üst katta oturuyor mal sahibi kadın. İki basamaklı bahçe merdivenini parçalamış geçen gün çekiçle. Allah akıl versin.
Kadın kadını çekemez derler ya, doğru mu ne?
Şu adamın da adını hep unutuyorum, beyaz at kuyruklu saçlı, uzun boylu yaşlı adam. Her sabah görürmüş beni işe giderken. Mesleğimi merak eder dururmuş. Maliye, adliye memuru yahut öğretmen olduğuma kanaat getirmiş. Amaaa, demiş bir de; devlet dairelerinde bu kadar güzel kadın olmaz. Bak sen, üstü kapalı iltifat. Yok canım ne üstü kapalısı, açık açık iltifat.
İnşallah bahçeyi kapatmazlar, havalar soğuduğunda bile oturulabilir tente altında.
Eski mahalle havası var burada. Komşuların kapı önlerindeki muhabbetlerinin modern hali.
Çok şenlikli hatta, curcunalı.
Neden daha önce keşfetmemişim diye hayıflanıyorum.

***
NOT: Yıllardır her doğum gününde benden hediye olarak öykü alan arkadaşım içindir bu yazı. Yazamayacak, anlatamayacak kadar sıkıntılıyken bile onu hediyesinden mahrum etmek olmazdı. 
Umarım yazabilecek duruma geldiğimde, en kısa süre içinde, yine burada buluşuruz sizinle.

Yorumlar

  1. Nurten'im sıkıntılarınının en kısa zamanda bitmesini diliyorum canım, yazıyı görünce öyle sanıp sevinmiştim ama sebep arkadaşının yaşgünüymüş:(olsun yine de sevindim yazını görünce, bu arada çok güzel bir yazı, Hüseyin Rahmi'nin anlattığı hikayelere benzettim, dediğin gibi curcuna:))bu arada hikayede çocuğuna seni sevmiyorum diyen anneye kızdım, yapılır mı böyle şey? Ruhunda nasıl bir yara açacak? Kardeşini kıskanmasına ve nefret etmesine yol açacak ayrıca ve ömür boyu annem beni sevmiyordu diye kahrolacak:( lanet olsun böyle annelere...
    bir gün belki kendisi de pişman olur ama çok geç olur:(

    canım sevgilerimle öpüyorum, aramıza dön özledimmmm

    YanıtlaSil
  2. kadın kadını çekemez :)
    ego eğitimi şart...
    iyimisin Nurten ablacım, sadece merak ediyorum eskisi gibi olacak mısın mutlu, musmutlu, huzurlu...
    öpüyorum..

    YanıtlaSil
  3. " Yazamayacak, anlatamayacak kadar sıkıntılıyken "...
    Bu cümlen üzdü.
    Sorunları çözmek için #diren demekten başka ne yapılabilir ki?
    Saygılar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar