YOLCULUK ÇOCUKLARI



Demirkapı'ya gitmek üzere Beşiktaş'tan otobüse bindim dün. 28 numara, Beşiktaş-Edirnekapı.
Tam cuma öğle vakti, trafiğin yoğun olacağını ve kim bilir ne kadar uzun sürede gideceğimi düşünerek şoförün arkasındaki koltuğa yerleştim. Fındıklı'da sıkışan trafikte, yüzüme vuran güneş ışığının da verdiği uyku haliyle gözümü kapadım. Uyandığımda Zeyrek'teydik. Bundan sonra gözümü dört açtım. O kadar uzun zaman olmuştu ki bu yol üzerinden geçmeyeli. Sağ tarafta Zeyrek Pantokrator kilisesi, çay bahçesi, SGK binaları, sol tarafta İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) diğer adıyla Unkapanı Plakçılar Çarşısı. Bu çarşıda Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun duvar panoları var, ne seyrettim onları yıllarca, her gün işe gidip geldiğim bu yolda.



Bozdoğan su kemerinin altından geçip İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasını da arkamızda bırakıp Fatih'e doğru yol aldık. Otobüsteki yolcu profili değişti birden. Duraklardan binen kadınların hemen hepsi türbanlı yahut kara çarşaflıydı. Erkekler çember sakallı, şalvar pantolonlu ve takkeli. Bir kadın bindi, bir elinde üç tane torba, diğer elinde sımsıkı tuttuğu üç dört yaşlarında bir oğlan çocuğu ile. Sağ ön tek koltukta oturan adam yer verdi kadına. Kadın elindeki torbaları yere bırakıp çantasından zar zor çıkardığı akbilini bastı elektronik alete. Çocuğunu da o tek koltuğa oturttu güzelce. Biraz dikildi başında, sonra hiç almayacak sandığım torbalarını bıraktığı yerden alıp çocuğun ayaklarının dibine sıkıştırdı ve dikilmeye devam etti. Ufacık ve hafif toplu bedenine giydiği çarşafıyla neredeyse bir topu andırıyordu. Gözündeki gözlükleri ise yüzünü oldukça sempatik gösteriyordu. Bir süre sonra çocuk konuşmaya başladı. Mütemadiyen sorular soruyordu. Çevresindeki her şeyi merak ediyor, soruyor, annesi de usanmadan yanıtlıyordu. Kadına bu konuda hayran oldum doğrusu. O kadar çok anne-çocuk görüyorum ki yollarda vasıtalarla giderken; çocuklarının sorularına kayıtsız kalan hatta kızan anneler var. Ondan sonra özgüven bekle bu çocuklardan, hadi bakalım.
Fakat bu çocuklar hele şimdikiler bir alem. Bir gün önce de Kadıköy'e geliyorum minibüsle; önümüzdeki yolu kapatan bir kamyonla karşılaştık. Şoför, kamyonun yolu açmasını beklerken arkamdaki koltukta bir çocuk konuşması duydum. "Kamyon, yolu aç. Çabuk kamyon. Bak sana diyorum, o yolu aç. Çık oradan. Kamyon, duymadın mı sana diyorum. Çabuk git, yoksa... Bak gitmezsen lastiklerini patlatırım. Kırarım bak, çok fena yaparım seni."
Allahım, ne güldüm. Bunun annesi de hiç sesini çıkarmadı mesela. Çocuk o kadar laf söyledi, bana mısın demedi. Kamyon yolu açınca ise çocuk birden bire sustu nedense.
Güzeldi, iki yolculuk ta güzel ve keyifliydi. Aylar sonra etrafındakilerin farkında olmaya başlayınca her şey güzel geliyor insana doğrusu.

Yorumlar

  1. Bir İstanbul klasiğini anlatmışsınız bir solukta okudum.
    Yazın dünyasına tekrardan hoş geldiniz.
    İyi bir hafta sonu diliyorum.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar