ZAMANDAN ÇALDIĞIM BİR İKİ SAAT

Düşünmeye o kadar çok  fırsatım oldu ki bugün.
Oysa hiç planlamadığım bir durumdu.



Sabah erkenden Vergi dairesine gitmek üzere Vatan Caddesi'nin yolunu tuttum. Vapurdu otobüstü derken gidip erkenden işimi hallettim. Çok muhteşem bir bina yapmışlar, daha doğrusu grup binalar. Burası yıllar önce yine bir grup vergi dairesinin bulunduğu bir yerdi. Sonra Topkapı Cevizlibağ'a taşıdılar. Yıkıp yeniden yapmışlar, çok da güzel olmuş. Vergi dairesi binası için çok güzel demek biraz tuhaf kaçabilir, ama durum böyle. Yalnız, muhteşemliği ürkütücülüğü de beraberinde getiriyor ne yalan söyleyeyim.
Oradan çıktıktan sonra tramvaya binip Eminönü'ne giderken Sultanahmet durağında şeytan dürttü beni. Tarihi hava, tepede parlayan güneş, eski günlerimin anıları çekti beni. Dedim ki kendime, "Kızım, çok zor zamanlar geçirdin, daha da geçireceksin. Önünde yoğun ve sıkışık çalışma günleri seni bekliyor. Şöyle bir iki saat çal zamandan, keyif yap, çünkü buna çok ihtiyacın var." Der demez indim tramvaydan. Oturmayı her zaman sevdiğim, Sultanahmet Camii'nin duvarına bitişik kafenin dışarıdaki masalarından birine yerleştim. Az şekerli bir kahve söyleyip sigaramı yaktım. Daha sorgulamalarım, kendimle hesaplaşmam bitmemişti, çantamdan defterimi çıkarttım, başladım yazmaya. Karşımda, tadilat perdeleri içindeki Alman Çeşmesi'ne bakıp bakıp düşündüm, düşündükçe yazdım. Kahve bitti çay söyledim. Sayfalar sayfaları izledi. Yazdıkça rahatladım, yazdıkça netleştim, kafamın karışıklığını giderdim.
Birden ezan başladı, öğle olmuş meğer. Yazmayı bırakıp ezanı dinledim. Tam caminin dibinde, üstelik de güzel okunan bir ezan duyunca değişik hissettim kendimi. Huzurlu hissettim.
Bir süre boş gözlerle meydana baktım. Yıllar öncesinin sorunlu sandığım, ama aslında sorunsuz olan ve bunu benim ancak şimdi anladığım günlerini geçirdim aklımdan. Böyle günlerin tekrar geleceği ve eskisinden de mutlu olacağım inancı yükseldi içimde. Hesabı ödeyip kalktım.
İndiğim istasyondan tekrar bindim tramvaya. Normalde Eminönü'nde inip vapura binmem gerekiyorken yine ani bir kararla bir durak öncesi Sirkeci'de indim. Kırtasiye, kartuş, toner ihtiyaçlarımı en uygun şekilde hallettikten sonra bir büfede bir şeyler atıştırıp vapura bindim. Asıl şölen orada başladı. En sevdiğim şeydir, soğuk kış günlerinde vapurda salep içmek. Ama ille vapurda olacak. Büfenin karşısındaki masaya oturup salebimi söyledim. Pencereden görünen İstanbul manzarasını seyre dalıp keyifle içtim.
Hava buz gibiydi, eve döndüğümde ısınmak için oldukça fazla çaba harcamam gerekti.
Ama değdi.


Yorumlar

  1. Bu anlatımınız çok güzel. Cümle kuruluşlarınızı seviyorum. Bir solukta okutuyor kendisini. Sıkıcı değil.
    Salep soğuk kış günlerinde içimizi ısıtan en güzel içeceklerden biridir. Ben de severim.
    Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar