BABAM


Herkesin babası kendine özel, kendine güzel.
Hele kız çocukları için bir başka güzel.
Benim babam da bana özel ve güzel.



Onu yazmak ihtiyacı hissettim bu akşam.Durup dururken değil tabi; gerçi durup dururken de yazılabilir, ama sebebi var. Facebook'ta Hüseyin hocamın halasının oğlunun hastanedeki fotoğraflarını görünce içim buırkuldu. Hocamın yaşadığı duyguları içimde hissettim. Aynı şeyleri geçen ay ben yaşadım çünkü.
İnsanın, babasını bir anda sanki yirmi yıl yaşlanmış gibi görmesi çok acı verici.
Annemle babam yaklaşık yedi sekiz yıldır Bartın'daki köy evimizde yaşıyorlar.
Yetmiş yaşında sigarayı bırakan babam, o güne kadar hiç şikayeti yokken ve neredeyse hiç doktor yüzü görmemişken birden bire kötüleşti. Bacakları hareket etmekte zorlanıyordu. Tahlil, röntgen,anjiyo  vs derken şeker teşhisi kondu babama. Meğer şeker hastasıymış haberimiz yok. Bacakları da şekere bağlı damar harabiyetinden yürüme güçlüğü çekiyormuş. Doğal damar açıcı yollarla ve tabi ki şeker ilaçlarıyla düzelmeye doğru gitti. Köye gittiklerinde ise daha da iyi olduğunu görünce yerleşme kararı aldılar.
Her şey iyi güzelken geçtiğimiz yılın sonuna doğru şikayetleri arttı. Bu kez baş dönmesi ve buna bağlı dengesizlikler, düşmeler baş gösterdi. Hemen doktor ayarlandı, randevu alındı ve anjiyo oldu. Bacak damarlarındaki daralmanın yanında bir de boynunda beyne giden damarlarda daralma tespit edildi ve acilen stent takıldı. Yaşı dolayısıyla riskli bir operasyondu, doktor masada kalabileceğini söyledi. Ama çok şükür sağ salim çıktı ameliyathaneden. Daha sedyede iken sorduğu ilk soru, "Köye ne zaman gidebilirim?" oldu. Aslında hiç bir yere gitmemesi ve dinlenmesi gerekiyordu. Israrları karşısında doktor, dinlenmesi şartıyla izin verdi. Zaten İstanbul'da kalsa iyi olmayacaktı biliyorum; apartman dairesine tıkılı kalmak ona göre değil, oksijeni az şehir havası da iyi gelmiyor.
Babacım iyidir hoştur, hatta çok iyidir, ama inatçıdır da aynı zamanda. Kendini iyi hissedince doktorun sözlerini unutup Allah ne verdiyse işe girişmiş. Toprağı çapalamaktan, odun kırmaya, kayığında tadilat yapmaya kadar dur durak dinlemeden çalışmış. Kendi deyimiyle insanüstü (!)
Sonrası...
Sonrası kötü.
Halsizlik, iştahsızlık, dengesizlik, yollarda düşmeler falan. Önce grip sanmışlar, köydeki sağlık ocağı doktoru da grip ilacı vermiş. İyileşeceğine daha da kötüleşince bize haber verdiler. Erkek kardeşimle hemen yola çıktık.
Babamı gördüğümüzde ikimiz de şok yaşadık diyebilirim. Adeta yirmi yıl yaşlanmıştı. Yerinden kalkamıyor, desteksiz yürüyemiyordu; konuşması bile ağırlaşmıştı. En kötüsü morali bozuktu. Sanki bir daha iyileşemeyecekmiş gibi konuşuyordu. Köydeki eş dostların bazılarının çok yaşlandığını söylemesi de iyice moralini bozuyordu.
Ertesi gün Bartın Devlet Hastanesi'nde muayene, tahlill ve tetkiklerini tomografi dahil yaptırdık. Yeni ilaçlar verildi ve dinlenmekten başka çaresi olmadığı anlatıldı. Bu yaz sadece dinlenecekti.
Hayatı boyunca hareket etmeden, çalışmadan duramayan babam için bu durum ölümden beterdi.
Hele denize çıkamayacak olmak hepsinden beter.
Deniz babamın hayatı demek; kayığı, oltaları ve  tuttuğu balıklarla nefes alıyor o. Bir tek denizde özgür olduğunu hissediyor. Karadeniz'in fırtınası, hırçın dalgaları vız geliyor ona. Annemin, elinde dürbün denizi gözlerken yaşadığı ve yaşattığı isyan da.
Şimdi hiçbirini yapamıyor, belki hiç yapamayabilir. Gözlerinde, o hiç bir zaman umutsuzluğunu görebiliyorum ben. Ne kadar moral versem, ona hissettirmemeye çalışsam boş, ben de o umutsuzluğu içimde yaşıyorum.
Yaşlandığını hiç kabul etmeyen babamı çok seviyorum.
Umuyorum ve Allah'tan diliyorum; onunla daha çok yıllar geçirmek şansına sahip olurum.

Yorumlar

  1. Kız çocuklarının ilk aşkları babaları. :)
    Allah şifa versin Nurten Ablacım.
    İyi geceler.

    YanıtlaSil
  2. Çok üzülerek okudum Nurten'im..:( Bartın'da temiz hava, bol oksijenle inşallah iyi olur, Allah'tan şifalar diliyorum, ne olur söyle iş yapamıyor diye üzülmesin, oturduğu yerde de bir şeylerle meşgul olabilir, bulmaca çözmek, kitap okumak, müzik dinlemek, film izlemek, söylesen belki kızar ama dünyaca ünlü film yıldızı vardı şu an ismini unuttum örgü örüyordu oturduğu yerde...doktor demiş çok da keyf almış...ne bileyim aklıma bunlar geldi hani oturup bir şey yapamamayı kafasına takmasın diye...
    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  3. Nurtenciğim ben de çok üzüldüm. Babana acil şifalar diliyorum canım. İnşaallah en kısa zamanda tekrar sağlığına kavuşur. Yoğun yaşayanlar yatağa bağlı kalmayı ya da birine bağımlı yaşamayı asla kaldıramıyorlar...
    Bu arada bloğa dönmene de sevindim. Hoş geldin canım, sevgiler..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar