BİR LİMON KOLONYASI GETİRENİMİZ OLMADI (!)


Ay başında dört günlük bir Karadeniz seyahati yaptım. Döndüğümden beri ağrı, ateş, yatak döşek...
Tam on iki gündür elimi işe süremedim. Bir Mali Müşavir için bu ne demek kimse anlamıyor. 
Hele doktorlar, "işim var, vakit az" sözünü duymak bile istemiyor. Onlar haklı da ben de haklıyım elbet. Süreklilik arzeden bir iş döngüsü içinde tüm sorumluluk üzerindeyse panik olmamak mümkün değil.



Efendim ben geçtiğimiz mart ayında sağ böbrek idrar yolundaki taşı aldırmak için ameliyat olmuştum. Sol böbreğimde  yıllar içinde oluşmuş hatırı sayılır miktarda taş vardı da bu sağ böbrek hem de idrar yolundaki taş yeni çıkmıştı durup dururken. Tehlikeli olabileceği için acil ameliyat gerekiyordu, oldum ve böbreği sağlığına kavuşturdum. Aynı operasyonda sol böbrek idrar yoluna da idrarın akışı rahatlasın diye stent takıldı. Ameliyat sonrası kontrola gittiğimde stentin kaydığını gördü doktor ve almaları gerektiğini söyledi. "Uyutmadan yapacağız" dedi. "Neee? Uyutmadan mı?" diyen bendeniz hemen bir bahane uydurup sonra geleceğimi söyleyerek kaçtım hastaneden. Evet kaçtım. Korku başa bela. Ben öyle korkak bir hastayım ki babam yanımda hiç kalır. Ne yapalım ona çekmişiz işte. 
Doktorla sol böbrek için ikinci ameliyatı da planlayacaktık güya. Çünkü ameliyat olmazsam böbrek yetmezliğine gitme ihtimalim yüksekti. 
Tam altı ay hiç sorun yaşamadım. Ne ağrı sızı ne ateş oldu. Hatta "Allah'ım ne güzel bir dönem bu, çok iyiyim ben" gibi salakça avuntularla da geçirdim gitti bu dönemi. 
Karadeniz gezisi geldi çattı, hatır için gittiğim bir geziydi. Pek de hevesli değildim, ancak çok güzel geçti hatta muhteşemdi diyebilirim. Yalnız, hiç durmaksızın yürüdüğümüz, fazla uyumadığımız, tabiri caizse haldır haldır koşturduğumuz bir geziydi. Gezinin son günü Trabzon Uzungöl'den yukarı, yaylaya çıktık minibüslerle. 2.300 metre yüksekliğe çıkıyoruz. Yol çok dar, hani derler ya, tekerleğin biri dışarıda, işte aynen öyle bir durumda ve hoplaya zıplaya çıkıyoruz yukarı. Bir ara, "Allah'ım gökyüzüne mi çıkıyoruz yoksa" dedim, yol bitmiyordu. Hatta içimizden biri, "Hamile olsaydı aramızda, çocuğunu düşürmüştü" dedi. Aha, işte o ben! Hamile değildim ama idrar yolunda kaymış bir stentim vardı. Sen iyice kay ve mesaneye doğru bir güzel yerleş. 
İstanbul'a geldim, pazartesi işime gittim, günüm rahat geçti. Akşam ise halsizlik ve kırgınlık hissettim, soğuk algınlığına yordum, evdeki ilacı içip yattım. Sabaha zor kalktım, kalkamadım gibi bir şey. Çünkü hafiften ağrım da başlamıştı sol boşluğumda. Ben gene evdeki ilacı aldım. Öğlene doğru ağrı hafifledi, banyomu yapıp, bizim Mali Müşavirler Derneği'nin seçimli genel kurulunda yerimi aldım.

Bakar mısınız, ne kadar aklı başında, sağlığına özenli, okumuş yazmış, üstüne bir de mali müşavir olmuş bir kadınım (!)

Tabi ki genel kurulun yarısında aniden kötüleşip çıkmak zorunda kaldım. O günden sonrası tam bir kabus. İki gece sabahı sabah ettim, ne sağıma ne soluma dönemeden bir dakika uyuyamadığım o iki geceyi unutmama imkan yok. Yıllardır böbrek ağrısı çekerim, ama böylesini yaşamamıştım. Doktora gittim tabi; beni ameliyat eden özel hastanedeki doktorum önce antibiyotik iğneyi verdi, yeni tomografim çekildi, kan ve idrar tahlillerim yapıldı, idrar kültüre gönderildi. Sonuçlar çıkana kadar üç gün bekledik. Bu arada ben Bursa'daki ablamı çağırdım yardım için, koştu geldi. Hastanelerde hep yanımda ne gerekiyorsa yaptı.
Sonuçları almak için hastaneye gittiğimizde tomografiyi inceleyen doktorum stentin iyice düşmüş olduğunu acil almak gerektiğini söyleyince kurbanlık koyun gibi boynumu büktüm, yapacak bir şey yoktu, uyutmadan falan nasıl alıyorsa alsınlar çünkü ağrıdan duramıyorum. 
Fakat Allah onları nasıl biliyorsa öyle yapsın. Ben ne anlarım tıbbi terimlerden? Uyutmadan deyince canlı canlı idrar yolundan girip alacaklar sandım. Sormuştum da halbuki geçen sefer, demediler ki "bir şey hissetmeyeceksin"
Yoksa kaçar mıydım o zaman hastaneden. Meğer sedasyon diye bir şey varmış. Hafif anestezi diyeyim ben size. 
Eni konu ameliyathane hazırlandı, oda verdiler bana, operasyon tamamlandı, yaklaşık beş saat hastanede kaldıktan sonra çıktık. Tabi ek para istemeyi de ihmal etmediler, stenti takıyorlar, bunun süresi bir iki aymış en fazla, beni bilgilendirmiyorlar, kaymış olduğu için çıkarmaları gerektiğini söylüyorlar ve çıkarmak için de  bin lira istiyorlar. İtiraz ettik, ablam sağolsun kibarca fakat aba altından sopa göstererek sorunu halletti. Beş kuruş ödemeden çıktık. 
Bu arada buradan bana bayram sonrasına kadar kullanacağım bir reçete yazdılar, ikinci ameliyat için bekliyorlar.
Reçeteyi kullanmadım. Orada ameliyat olmaktan da vazgeçtim.
Kız kardeşim ve ablam başımın etini yiyordu durmadan devlet hastanesi diye. Ben ise geçen yıl babamla yaşadığımız hastane maceralarından dolayı çekiniyordum. Bu da başka bir salaklık işte. Sonunda kararımı verdim, zaten para yok, borçlanacak halim hiç yok, hop Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde aldık soluğu. Allah razı olsun birlikte çalıştığım arkadaşımın hastanedeki güvenlik görevlisi tanıdığı bizi uzman bir ekibe teslim etti. İşte o andan itibaren şimdiye kadar ne büyük bir yanlış yaptığımı anlamış oldum. 
Nasıl bir ilgi, nasıl bir araştırma görseniz. Hocalar ve çevresindeki idealist genç doktorlar, ellerine tutuşturduğumuz sonuçları eni konu masaya yatırıp ne yapılabileceği konusunda karara vardılar. Bir kere, özel hastanedeki doktorumun söylediği gibi bir kapalı ameliyat imkansızmış. Çünkü böbrekte taşların üzerinde büyüyen ve idrarın geçişine izin vermeyen kısımda enfeksiyon olabilirmiş; eğer kapalı ameliyat olursam bu enfeksiyon vücuda yayılıp Allah korusun beni öldürebilirmiş. Açık ameliyat şart olduğu gibi acilen Nefrostomi uygulanmalıymış. Nefrostominin ne olduğunu öğrenince gözlerimi kocaman açtım da ablamın fırçasıyla kendime geldim. Anında hastaneye yatış işlemim yapıldı. Peşinden Girişimsel Radyoloji bölümüne alındım. Lokal anesteziyle sol boşluğumdan böbreğe iğne sokuldu, kanal oluşturuldu ve buradaki sıvı kanalın ucuna bağlı torbaya aktarıldı. O kadar çok iltihap varmış ki, operasyonu yapan doktor daha önce böyle bir şey görmediğini söyledi. Çıkan sıvıdan bir kısmını da kültüre gönderdiler.
Ateşim çıkmazsa eve göndereceklerdi o gün. Ateşim çıkmadı, ama kültür sonucunun beklenmesi için eve göndermediler. 
Dört yataklı odamıza yerleştik. Bir tek hasta vardı, gencecik Kader. Henüz yirmi yaşındaymış ve doğuştan dar olan idrar kanalları nedeniyle beşinci ameliyatını olmuş. Buradan tamamen iyileşip çıkacak inşallah. 
İki gece üç gün kaldığım hastane için yazacak o kadar çok şeyim var ki fakat onlar başka bir yazı konusu olsun. Sadece şunu söyleyebilirim; acı, korku, hayret, öfke ve de neşeyi birarada yaşadım. Sıkıntılı geçen üç günde hem eğlendim hem öğrendim, yeni ve gencecik bir arkadaşım oldu.

Söylemeyi unutmayayım, yoksa yazının başlığı güme gidecek. Siz siz olun lütfen hasta ziyaretine giderken bir adet LİMON KOLONYASI götürmeyi ihmal etmeyin. Teyzeme hastalığımı bildirmiş olsaydım mutlaka getirirdi canım benim. 

Bayramdan hemen sonra ameliyatım yapılacak. Şimdi evdeyim, sol tarafımdaki kesemle birlikte (ablam bana keseli sıçan diyor, çok gülüyoruz) hem dinleniyor hem de çalışıyorum.

Bu bayram böyle kısmetmiş. Zaten Atalarımız ne demişse doğru demiş. Akılsız başın cezasını çekiyorum ve ben bunu hakettim. Şimdiye kadar her yaptığımın bedelini ödediğim gibi bunu da ödeyecek ve inşallah sağlığıma kavuşacağım.

Yorumlar

  1. Ay Nurten'ciğim neler yaşamışsın, neler çekmişsin :( çok üzüldüm :( ben okurken bile ben de olsam kaçardım dedim hastaneden bayıltmadan olur mu?:( ameliyat için Allah yardımcın olsun, buradan dualarımı göndereceğim sana elimden ancak bu gelecek....ve inşallah çok şahane geçecek ameliyatın eskisinden iyi olacak böbreklerin...bundan sonra da kendine çok iyi bak e mi, ihmal etme sağlığını lütfen....çok çok geçmiş olsun Bücürük'le öptük...:)

    YanıtlaSil
  2. Canım ben de seni ve çok özlediğim Bücürük'ü öpüyorum.
    Sağol, iyi olacağım inşallah.

    YanıtlaSil
  3. Nurten'cim çok geçmiş olsun, Allah şifalar versin canım. Bayramdan sonra olacağın ameliyatta iyi geçer ve sağlığına kavuşursun inşaallah canım.

    Öptüm sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Hanife'cim sağol canım. İnşallah.
    Ben de öpüyorum

    YanıtlaSil
  5. Canım çok geçmiş olsun, sağlık söz konusu olunca ertelemeye gelmiyor. Bende bir kaç amaliyat geçirince panik oluyorum etrafındakiler rahatsızlanınca, inşallah ameliyatın başarılı geçer, bundan sonrada sağlığın öncelik olduğunu unutma arkadaşım, öpüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adını yazmadığın için bilemedim kim olduğunu canım.
      Çok teşekkür ediyorum iyi dileklerin için. İnşallah iyi geçecek ameliyatım.

      Sil
  6. Çok geçmiş olsun Nurten Abla. Allah şifa versin. İyi haberleriniz bekliyorum burdan.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol Gülşah'cım.
      İnşallah.
      Seni ve Umay'ı öpüyorum çok.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar