KADER'İN GÜCÜ (öykü)


-Kahvaltıııı. Kalkın hadi, çabuk! On dakkaya bitirin, temizlik yapacam.
Daaannn diye açıldı kapı. Ne oluyor demeye kalmadan anladık ki saat altı olmuş. Eciş bücüş kahvaltımızı etme zamanı gelmiş. Ama on dakika da ne be kardeşim? Daha tuvalet faslı var, elimizi yüzümüzü yıkayacağız. Kolay mı benim bu takım taklavatla yatağımdan kalkmak? Böbreğine takılı nefrostomi tüpünün torbasını yatağın altındaki kancasından çıkar, kemerini beline cırt cırtla. Tependeki serum torbasını eline al, koridorun sonundaki kadınlar tuvaletine kaplumbağa adımlarıyla yürü. İki tuvaletten alafranga olanını hemşireler kendilerine tahsis edip anahtarını da gasp ettiği için, alaturka tuvalette bütün bu takım taklavatla çömelip işini görmeye çalış.



Bütün bunları yalnız başıma yapmıyorum tabi, ablamın refakatinde hallediyoruz, ancak yine de on dakikada olacak iş mi? Neymiş efendim, yedide doktorlar geldiğinde her yer temiz olmalıymış. Biz hastayız sen sağlamsın değil mi, yarım saat yeter de artar bile sana. Bari bize yarım saat ver değil mi?
Neyse biz ona söylendik o bize söylendi yarım saati kaptık.

Allah'tan bugün hastanede son günüm. İdrar kültürü sonucu belli olunca bırakacaklar beni. Bayram sonrasına kadar evimde rahat olacağım inşallah.

Ben gideceğim ama küçük Kader dört gün daha burada, yazık. Odamız dört yataklı ancak, iki hastayız Kader'le burada.  Rahat sayılırız aslında yani.
Kader'cik henüz yirmi yaşında ve bu, beşinci ameliyatıymış. Doğuştan dar olan idrar yolları genişletilmiş. Benim gibi taş sorunu da varmış, onları halletmiş. İlk geldiğimiz gün ablası vardı refakatçi olarak, sonra kuzeni geldi. O da küçücük, tecrübesiz bir şey. Her sabah babası gelip ziyaret ediyor. Gece çalışıyormuş adam. Kader altı çocuğun en küçüğüymüş, "Annem yaşlı benim, hasta da, onun için gelemiyor" dedi. Akranı kuzeninin refakatinde adeta kendi kendine bakıyor gibi. Ağrılar acılar içinde kıvranıyor bazen, nefessiz kalıyor oksijen veriyorlar, fakat kıkır kıkır kıkırdamaktan da geri kalmıyor. Odaya gençlik havası dolduruyor.
İlk gün yataklarımız karşılıklıydı, bol bol konuşup destek veriyorduk birbirimize. İkinci gün yatağımı değiştirdim, üzüldü, "Ne güzel yüzyüzeydik, niye gittin?" dedi. Yatağım bunaltıcıydı, kapıya yakın pencereden uzak, mecbur hissettim. Hem çalışmam da gerekiyordu, buradan hemen çıkamayacağımı anlayınca evden bilgisayarı getirttim. Buna da ayrıca şaşırdı Kader.

Kahvaltıdan sonra bölüm sorumlusu Dr.Feridun bey ekibiyle geldi, içtima yapılıp raporum okundu. İyice anladım ki bugün buradan çıkacağım.

Bu hastanenin en güzel yeri bahçesi. Üroloji bölümümün kapısından çıkar çıkmaz çamlarla dolu avlu gibi bir bahçesi var. Eski taş binalarla çevrili bu avlunun banklarına oturup ablamın kantinden aldığı kahveyi içerken sanki bambaşka bir dünyadayız. Ameliyat korkum yok oluyor, iyileşeceğime olan inancım artıyor burada. Kaçamak bir de sigara içiyorum, oh değme keyfime. Doktorlar sigara içme demedi. Şekerimi kontrol altına almak için tatlı yedirmiyorlar, yemeklerim diyet. Önceleri berbat geldi ama şimdi alıştım tatsız ve tuzsuz yemeye.
"Ah!" diyorum hep, "Ah kafam! Akılsız kafam. Yıllar önce taşlar ilk ortaya çıktığında ufacık bir operasyonla halledilecek olan sorunumu korkum yüzünden büyüttüm de büyüttüm, neredeyse böbrek yetmezliğine gidiyormuşum." Hadi bakalım işte, şimdi açık böbrek taşı ameliyatı olacağım. Artık korksam da faydası yok, ameliyat şart.

Kahvemizi içip odamıza geldik ablamla. Serum bitti çok şükür, nefrostomi aparatımla yatağıma yattım. İlk geceki gibi değildi rahat uyumuştum ama, uykum vardı, biraz uyusam iyi gelecekti. Tam uykuya dalacaktım ki içeriye anneleriyle birlikte iki çocuk hasta girdi. Biri altı diğeri on bir yaşında iki erkek çocuk. Annelerin ikisi de genç, başörtülü, şık ve cerbezeli. Birisi tıpkı, Yabancı Damat'taki Gaziantepli Nazire. Sanki Binnur Kaya, yeni rolü için hasta annesi.
Nazire'nin (!) çocuğunun yumurtalıklarından biri içerideymiş, diğer çocuk ise idrar yollarındaki sorunu gidermek için sünnet olacakmış. Sünnet olacak çocuk odaya adım attığından beri ağlıyor. Annesinin yatıştırmak için söylediği hiç bir söz kar etmiyor. Pek de güzel şey doğrusu, ama susmuyor bir türlü. Allah'tan ilk onu aldılar ameliyata da oda sessizleşti. Hastane tecrübesinin çok olduğunu söyleyen annesiyle sohbet başladı. Geldiğinde dikkatimi çekmişti, rengarenk çiçekli hafif dar bluzunun altında türkuaz renkli, paçalarında süs düğmeleri olan dar pantolonuyla ilgi çekiciydi. Fakat düz, kavissiz bir vücudu vardı. İki ay önce estetik operasyon geçirmiş. Öyle böyle değil, dizi dizi de değil, hepsi bir anda. Ölüm riskini göze alıp gitmiş Konya'ya tanıdığının bulunduğu hastaneye. "Yüz küsur kiloydum, etlerim sarkıyordu, psikolojik bunalıma girmiştim. Hırs yaptım." dedi. Henüz otuz beş yaşında, dört çocuğu var. Çocukları çok sevdiğini, bu dünyaya çocuk bakmak için geldiğini söyleyip çocuklarını umursamadan ölümü göze alıp estetik ameliyat olmak! Mutlaka daha geçerli bir sebebi vardır, ben anlayamadım ama. Kocası, ailesi kızmış, istememiş, ölürsün demişler. Nasıl bir hırssa dimdik karşımızdaydı iki ay önce tüm vücuduna estetik uygulanan kadın. "Boydan boya dikişli karnım. Göğüslerim küçültüldü, karnımdan on sekiz kilo yağ alındı, basenlerimden yağ alındı. Hepsi bir ameliyatta oldu, sekiz saat sürdü. Çok mutluyum, iyi ki olmuşum ameliyatı"dedi. İstanbul'da yaşıyorlarmış, ama Bursa Gemlik'tenmiş. Öz Bursalıyım diyor, gülmem geldi bu Öz Bursa lafına.

Ufaklık ameliyattan çıkmış, odaya getirdiler. Dut yemiş bülbüle dönmüş bizimki. Ameliyattan önce zır zır ağlayan çocuktan eser yok. Fakat anne de doğru söylüyormuş yani; çocuğuna öyle iyi bakıyor, besliyor ki maşallah.
Nazire'nin (!) ise umurunda değil sanki oğlu. Durmadan telefonla konuşuyor, bir ziyaretçisi geldi karı koca gitmek bilmediler. Gitmedikleri gibi kadın çocuğun yatağına bir yayıldı görmeniz lazım. Kader'i kontrole gelen hemşire çıkıştı kadına. "Erkekler geçiyor kapının önünden, böyle yatman hiç yakışık almıyor, kalk. " deyince kadın da ona çıkıştı iyi mi? Hemşire bu kez hijyen sorunu olduğunu anlatmaya çalıştı da zorla kalktı kadın. Bütün hastanelerde hep böyle yayılırmış efendim, kimse de ona bir şey demezmiş. Kafaya bak sen. Gencecikler bunlar, şimdiki genç nesil hep böyle ise yandık demektir. Nazire'nin (!) oğlu da ameliyata gitti ve çabucak geldi. O zaten çok metanetli maşallah, hiç sesi çıkmadı çocuğun. Bir ara üşüyorum deyince annesi battaniye almaya gitti geldi; geldiğinde ilk işi çalan telefonuna bakmak oldu. Çocuk orada üşüyor yahu, önce battaniyeyi örtsene üzerine.

Reşat Nuri Güntekin'in Anadolu Notları kitabında okumuştum; Tren yazısında ne güzel anlatmıştı. Kompartımana senden sonra gelen yolculara kötü kötü bakarsın, nereden çıktı şimdi bunlar diye. Saatler ilerledikçe zorunlu ahbaplık başlar, yemeğini paylaşırsın, derdini dökersin. Ayrılık saati geldiğinde sanki kırk yıllık ahbapsındır. Bana da aynısı oldu bugün. Bu kadınlar sabah geldiğinde aynı tepkiyi göstermiştim, son günümü rahat geçiremeyeceğim diye düşünmüştüm. Akşam saat dört olduğunda çıkış işlemlerim yapılırken hepsiyle sanki kırk yıllık tanıdık olmuştuk. Hatta ablama, "Ameliyat sürecinde tek oda tutmayalım, eğlenceli oluyor böylesi" dedim de güldük.
En çok Kader'den ayrılacağıma üzüldüm, sonuçta üç günümüzü aynı odada geçirdik. Neyse ki teknoloji çağındayız, facebook adresimizi aldık birbirimizden.
Aslında bana çok şey öğretti küçük Kader. Ablam olmasaydı ne yapardım bilmiyorum, kardeşlerim, annem, arkadaşlarım bir şekilde işlerini güçlerini bırakıp birer gün refakat ederlerdi bana ama, Kader kadar güçlü olabilir miydim bilmiyorum. O küçük kız kendi kendine baktı adeta.
Hastalık gücümü kaybettiriyor, hemen hiç bir şeyden korkmayan ben hasta olunca korkağın teki olup çıkıyorum. Birinin elimden tutmasına ihtiyacım oluyor,
Ameliyat sürecimde Kader'i hatırlayacağımdan eminim. Bana güç vereceğinden eminim.
Bayram bir geçsin...

Yorumlar

  1. Nurten'im çok ama çok geçmiş olsun, kendin de yazmışsın zaten ilk teşhis konulunca erkenden tedavi ettirmek en iyisi, neyse ama olmuş artık, Allah bir daha göstermesin, en kısa zamanda acil şifalar canım.
    Sevgilerimle öptük.
    Not: İçme lan şu zıkkımı :)))))))))))

    YanıtlaSil
  2. :)))))))))))

    İnşallah bırakacağım gün gelecek diyorum.
    Kendimi de inandırmak istiyorum.
    Öptüm canım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar