HAFTA SONU RESMİ GEÇİDİ (!)


Epeydir böyle sıkılmamıştı içim.
Çok sıcak, ama berbat sıcak günlerden sonra serin ve hafif yağışlı bir güne uyanınca ne kadar mutlu olmuştum. Tek üzüntüm sabah, arkadaşlarımla Beylerbeyi Saray'ının bahçesinde yapacağımız kahvaltının yağmur nedeniyle kapalı kısımda olacak olmasıydı.



Kahvaltının yarısında kız kardeşim aradı, annem arayıp "Buralar çok kötü" demiş ve telefon kapanmış, bir daha da ulaşamamış. Oraların kötü olmasının nedeninin bir kaç gündür süren aile-arazi sorunları olduğunu düşündük tabi. Ben de hemen annemi, babamı, ablamı aradım, hepsinin telefonu kapalı. Bir tek halamın telefonundan ulaşabildim, ablamla konuştuk. Meğer akşamdan beri aynı şiddette yağan yağmur sele dönüşmüş, dere taşmış her yer perişan olmuş. Çarşıdaki esnafın tüm malları denize sürüklenmiş. Arabalar ve küçük-büyük baş hayvanlar dahil. Denizin fotoğraf ve videolarını gönderdiler, inanın denizin suyu görünmüyordu telef olan eşya ve canlılardan. Yıllar önce Bartın merkezde de olmuştu büyük sel, ama bizim köyde ilk kez oluyor.
Elektrik ve sular kesik, telefonların şarjı bitiyor. Vericiler de tam çalışamıyor ki telefonlar çekmiyor, ablamla konuştuktan sonra ertesi öğlene kadar (pazar) haber alamadık kimseden. Tek bildiğimiz sağ salim oldukları, evde bir hasar olmadığı idi.
Fakat ilginçtir, sel sayesinde birlik ve beraberlik sağlamak zorunda kalmışlar. Saçma sapan mal mülk hırslarına gem vurmuşlar. Şimdilik (!)

Akşama doğru oğlum aradı, Neriman'da bir tuhaflık varmış, sağ ayağı topallayıp arada da çekiyormuş. O kadar telaşlıydı ki hemen çıktım ofisten, doğru eve. Ah benim güzel kedim, gerçekten ayağını yere basarken titrer gibi yapıyor sonra topallayarak yürüyordu. Durmadan da ayağının altını yalayıp duruyordu. Bir şey mi battı dedik, büyüteçle baktık ayağının altına, hafifçe elimi değdirdim, canı yandı hemen çekti hayvan. Biraz bekleyelim, geçmezse veterinere götürürüz dedik. Ama aklıma binbir türlü şey geldi. Ya kırıldıysa? Arada bir sağ gözünü de kısıp duruyor, sağ tarafında bir bozukluk mu var, felç mi geliyor yoksa? Deli deli senaryolar işte. Küçük çocuğun hasta olur da telaşla ne yapacağını şaşırırsın ya onun gibi bir şey. Aşırı yaramaz kızım hastayken pek bir munis oldu, bol bol başını okşayıp gözlerinin içine bakarak konuştum onunla, Yatana kadar aynıydı durumu, neyse ki sabah kalktığımda onu koştururken görünce bir sevindim bir sevindim sormayın. Tüm yaramazlıkları yapsın kızmayacağım modundaydım.

Akşam arkadaşlarımla buluşacaktık, arkadaşımın biri hastalandı, diğeri işten eve gidince kendini pek bir yorgun hissetti. Yalan oldu bizim buluşma. Sabahtan başlayan aksiliklerin üstüne akşam planım da bozulunca pek bir sıkıldım. Daraldım daraldım, içim dışıma taştı. Boyut'un Bir Yudum İnsan serisinden Can Yücel'i bir kez daha izlemeye karar verdim. Bir gün önce ölüm yıl dönümüydü zaten. Eh, fena da olmadı, daha önce atladığım yahut unuttuğum parçalar varmış, yerleşti,.
Gözüm hep telefonda, Turkcell'in Cep açık servisi ne zaman haber verecek acaba?
Öğlene doğru ablamın telefonu açıldı, hemen aradım, oh çok şükür sonunda! Elektrik ve su hâlâ kesikmiş, ama iyilermiş. tek dertleri telefonun çekmeyişi ve şarjlarının bitmesiymiş. Çok az konuşup kapattık.
İşte, rahatladığım an! Oh, dünya varmış.
İlk iş kendime gidecek bir yer ve kişi bulmalıyım derken Hatice ablam aradı. İşlerimi toparlayıp çıktım. Güzel bir öğle yemeği, kedisi Sarı ile sarmaş dolaş bir öğle uykusu ne güzel geldi. Akşam üzeri Salacak Balıkçı Barınağı'na gidelim dedik. Aaaa, ne göreyim Ata bey de orada. Başka masalarda yer olmadığından onun masasına oturduk. İki eski Üsküdarlı, hatta iki eski Tunusbağlı neredeyse akraba çıkacaklardı. Koyu sohbetimiz Ata beyin kalkışına kadar sürdü. Boşalan başka bir masaya, denizi de önümüze alarak geçtik. Ekmek arası balıklarımızı yerken arkadaki masada gördüğüm tuzluğu istemek için döndüm, (yeniden) bir de ne göreyim?  Ortaokuldan arkadaşım kocası, çocuklarıyla oradalar. Hadi bakalım, başka bir koyu sohbet daha. Uzun yıllardır kocasıyla görüşmemiştim, sorular, cevaplar derken ülke gündemi ve Hatice abla da sohbete dahil oldu. Onlar da kalktı, biz hâlâ oradayız, güneşi batırmaya kararlıyız. Daha öne geçip ufak taburelerden ikisini çekip oturduk. Beş on dakika içerisinde batacak olan güneşi seyre daldık. aklıma Yahya Kemal'in Hayal Şehir şiiri geldi. Ne güzel anlatır şair, Üsküdar'da gurup vaktini o şiirde. Hadi, dedi Hatice ablam, dilek dileyelim; hemen diledik tabi ve güneşi de batırdık.

Artık ne sıkılan içim ne daralan yüreğim vardı.
Mutlu mutlu döndüm evime.

Yorumlar

  1. Nurten'ciğim öncelikle ailene ve Neriman'a çok geçmiş olsun, Karadeniz'in biliyorsun en büyük sorunu bu seller:( ağaçları kesip toki yapanlar duysun!!! Yıllar önce PRenses, duvar ile radyatör (eski tip radyatör)arasına sıkışmıştı, çığlık attı, ben çıkartırken sanırım daha da acıttım istemeden, tam 2 aya yakın topalladı sonra kendiliğinden geçti:) yine de korkup doktorumuza götürmüştüm ama orada iyice canını yakmıştı:( kırık olup olmadığını anlamak için bacağını tutup eğip büküyorlar :(((kırık yok olsa olsa çatlaktır o da genç olduğundan kendi kendine iyileşir deyip göndermişti bizi, bilsem götürmezdim, seninki de büyük ihtimal siz görmediğini bir anda bir yere sıkıştırmıştır..kendini kurtarmak isterken de incitmiştir..kendiliğinden geçer inşallah ama için rahat etmezse yine de götür...(ya da acıdan inliyor, miyavlıyorsa filan)
    sevgilerimle:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar