KADIN PAZARI


İstanbul,
Gez gez bitmiyor. Her seferinde de bir sürprizle karşılaştırıyor.
Görüp bildiğim, daha önce defalarca gittiğim yerlere tekrar gitmek de güzel oluyor ama, ben en çok hiç görmediğim yerleri keşfetmekten büyük mutluluk duyuyorum.
Bu pazar günü de öyle yaptım. Ablam gelmişti Bursa'dan, bir televizyon belgeselinde öğrenmiş. Fatih'te Kadın Pazarı (yahut Kadınlar Pazarı) diye bir yer olduğunu ve çok da ünlü olduğunu, hatta ününün dışarılara taştığını. New York Times seyahat ekine konu olduğunu. On yıl önce hayvanların kesildiği açık bir mezbaha gibiymiş oysa.



Havanın çok sıcak, üstelik yolların kalabalık olmasına aldırmadan evden çıktık. Fatih İtfaiye durağında otobüsten inince sorduğumuz insanların tarifiyle kolayca bulduk burayı. Aslında İtfaiye'ye gitmemize gerek yokmuş, bir önceki Vefa durağında inerek daha kolay ulaşabilirmişiz.

Ablamın zaten biraz bilgisi vardı, yine de gitmeden önce internetten araştırıp bilgilendik.

Adıyla hiç ilgisi yok Kadın Pazarı'nın, önce bunu söyleyeyim. Şimdilerde tamamen Güneydoğu yöresel ürünlerinin, en çok da Siirt ürünlerinin satıldığı, sıra sıra ve karşılıklı dükkanlardan oluşan bir pazar. Sonra sırayla Van, Diyarbakır, Gaziantep ve Bitlis geliyor.
Bölge, yerleşim bakımından da çoğunu Siirtlilerin oluşturduğu bir yer olmuş. otuz kırk yıldır burada yaşayan Siirtliler var.

Dükkan sahipleri çok konuşkan ve güleryüzlü, aynı zamanda yardımsever. İşporta tezgahında Siirt fıstığı (menengiç) satan bir satıcıya önünde durduğu caminin yıkık minaresinin neden onarılmadığını soracak olduk, maşallah sanki dünya tarihinin başlangıcından son bulacağı güne kadar hikaye etti bize. Fakat adı Hüsambey Tezgahçılar Cami olan bu cami de ufacık tefecik bir mücevher gibiydi.

Neler satılıyor Kadın Pazarı'nda?
Öncelikle bütün Güneydoğu'ya has kuruyemişler ve baharatlar. Sonra bal, otlu peynir, mumbar (yahut bumbar), karpuz çekirdeği, bir yıl küflenmeyen ekmek.


Ve kebapçılar!

Büryan kebabı. Adım attığınız her yerde büryan kebapçısı var. Hayatımda yememiştim, ablam, buraya gelinir de büryan kebap yenmeden dönülür mü dedi tabi ki ve biz de İsmet Büryan Sofrası'na oturduk.
Bilen bilir ben sebzeyi, karpuz kavunu bile çatal bıçakla yerim. O kemikli büryan kebabını iki elimle kemiklerini sıyıra sıyıra bir yedim ki inanılmaz. Çok da güzel çay ikram ettiler, kaçak çay.

İstanbul'daki küçük bir Siirt mahallesi gibi olan bu pazarda herkes birbirini tanıyor, rekabet tatlı tatlı yapılıyor. Sosyalleşme müthiş, Değişik semtlerden hatta değişik illerden gelen Siirtliler için bir buluşma yeri gibi. Memleketten haberlerin alındığı bir iletişim ağı sanki.

Kendimize ahbap bile yaptık bu kısa ziyaretimizde. Önce Suriyeli Ahmet. Çok güzel Türkçe konuşuyor, iki yıl önce gelmiş, günde on beş saat çalışıyor ve bin lira para alıyormuş. İstanbul çok pahalı diyor.
Yan masamızda tek başına oturup kebap yiyen, sonra tanışıp masamıza davet ettiğimiz Nurhayat hanım. Aslen Elazığlı, Diyarbakır'da büyümüş, Bursa'ya gelin gitmiş. Üniversiteyi kazanan kızlarıyla birlikte İstanbul'a gelmiş. İstanbul'da mumbar dolması nerede yenir diye internette araştırırken burayı bulmuş, üçüncü gelişiymiş. Büryan kebabının yapılışını dinledik ondan.
Diğer ahbabımız ise (!) biz Nurhayat hanımla muhabbet ederken onun kalktığı masaya oturan Vanlı bir yaşlı karı koca. Şirinevlerden geliyorlarmış buraya sık sık. Onlardan da akpancar otunu öğrendik, keledoş denen bir yemeğin malzemesiymiş. Halbuki biz tezgahlarda poşetler içinde görünce otlu peynirin içine konan ot sanmıştık. Yabani sarımsak otuymuş meğer peynirdeki.

Bu kadar anlatıdan sonra merak etmişsinizdir herhalde neden Kadın Pazarı buranın adı ve hangi tarihlere dayanıyor buranın oluşumu?

Hangisi doğru bilmiyorum, araştırdığım bazı kaynaklarda bu bölgenin tarihinin Romalılara kadar uzandığı, o zamanlar burada kadın kölelerin satıldığı yazıyor. Böyle bir pazarın (avrat pazarı adıyla) aslında Fatih Haseki semtinde olduğu da okuduğum bilgiler arasında. Bazı kaynaklarda ise-ki bu daha fazla- buranın geçmişinin 1908 yılına uzandığı, Balkan savaşları sırasında İstanbul'a göç edenlerin barındırılması için seçilen yerlerden biri olduğu, geçici olarak burada barındırılan bu göçmenlerin mağduriyetlerini gidermek için özellikle kadınların kendi el emeği ürünlerini satabilecekleri bir pazar yerine dönüştürüldüğü yazıyor.
Esas olarak düzenli bir pazar yerine dönüştürülmesi 1950'li yıllarda Saraçhane düzenlenirken oluyor. 1980'li yıllarda ise İstanbul'a doğru yaşanan yoğun göç dalgasıyla pazarın yüzleri, satıcıları ve alıcıları değişiyor. Adına Siirtliler Pazarı diyenler bile oluyor.

Son derece değişik, son derece ilginç bir yer. Biz müthiş keyif aldık, çok mutlu döndük. Görülmesi gerekir bence. Hele Doğu veya Güneydoğu kökenli iseniz ve görmediyseniz henüz, mutlaka görün.

Yorumlar

  1. Hiç duymamıştım bu pazarı. İlginçmiş. Özellikle bir yıl küflenmeyen ekmek.

    Yalnız büryan kebabını eşim anlatır. Askerliğinde nasıl da elleriyle kaptırıp yediğini. Şimdi siz de aynı şeyi anlatınca yiyesim geldi ne yalan söyliyim. :) O halde İstanbul'a gidince bi uğramalı.

    Teşekkürler paylaşım için. Sevgiler. :)

    YanıtlaSil
  2. Takibe de aldım sizi. Merak ederseniz bana da beklerim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merak ettim ve size uğradım :)
      Ancak takibe alamadım, site hata verdi, tekrar deneyeceğim.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar