ÇOCUKLUĞUMUN BAYRAMLARI


Dini bayramlara son derece önem verilirdi evimizde ben çocukken. Hâlâ öyle tabi, ama kardeşler büyüyüp her biri bir tarafa dağılınca her ne kadar çok şükür annem babam sağ olsa da hep beraber toplanmak güç oluyor artık. Biz yaşam şartlarından o eski heyecanımızı çok taşıyamasak da annem hâlâ aynı heyecanla bir hafta öncesinden başlar bayrama hazırlanmaya. Beraber olduğumuz bayramlarda da o heyecanı yaşamayı seviyorum ben.



Önce bayram temizliği yapılırdı; kıyı köşe dip bucak. Yıkanmamış giysi, örtü, silinmemiş döşeme kalmazdı. Sonra gelsin sıra sıra ütüler, ki bu iş genellikle bana düşerdi ve ben hiç sevmezdim ütü işini.
Misafir odaları vardı o zaman; ev sakinlerinin oturmadığı, misafir geldiğinde açılan özel oda. Tabi en detaylı şekilde burası temizlenir ve en son, ütülenmiş el işi dantel örtüler serilirdi. Bayramda açılmak üzere kapısı da sıkı sıkı kapatılırdı.
Mis gibi sabun kokardı ev. Temizlik kokardı. Bizim ev her zaman temizlik görürdü gerçi annem sayesinde. Çalıştığı halde evi bal dök yala durumuna getirmeden rahat edemezdi annem. Ama bayram zamanı bir başka olurdu.
Sonra diğer hazırlıklar, bayram tatlısı, böreği, sarma. İlle börek ve sarma olacak. Bizde sarma genellikle kara lahanadan ya da pazıdan yapılırdı, bazen de üzüm yaprağından. İçine de pirinç yerine bulgur koyardı annem o zaman. Emekli olduktan sonra yemek işine daha çok özen gösterdiğinden şehir işi adetine uygun olarak sarmayı üzüm yaprağından ve pirinçli yapıyor. Ama hâlâ kuş üzümü ve fıstık yoktur annemin sarmasında.
Tatlı ise genellikle revani, çünkü yapımı kolay. Bu da yine annemin çalışıyor olmasından kaynaklanırdı. Baklava falan pek yenilmezdi bizim evde. Gelenler getirirse ancak o zaman. Zaten çok tatlı düşkünü bir aile de değiliz. Ama şimdi, yani annemin emekliliğinden ve Bartın'daki köy evimize yerleşildiğinden beri ev yapımı baklavalar süslüyor mutfağımızı. Köyde bir kaç evde baklava yufkaları açılır, baklavalar hazırlanır, herkes ısmarladığı miktarı alır evine götürür. Bizde ikram edilir sadece, ağız dolusu yendiğini hiç hatırlamam.
Böreği ise annem kendi yapar ve bayağı da iyi olur lezzeti. Peynirli, ıspanaklı ve pazılı, kıymalı pek yapılmaz bizde.
Arife akşamı herkes banyo yapar. Arife suyu der annem buna ve  yıkanmak mecburidir, çünkü sevabı vardır.
Bayram sabahı erkenden, sabah ezanıyla kalkılır, erkekler abdestini alıp camiye gidince biz kadın kısmı, tertemiz evde tekrar elektrik süpürgesini çıkarır başlarız son rötuşa. birimiz bu işle meşgulken bir diğerimiz toz alır, diğeri kahvaltı hazırlığına girişir. Erkekler bayram namazını bitirip fırından yeni çıkmış taze ekmekle geldiğinde kahvaltı hazır olmalıdır.
Hep birlikte kahvaltı yapılır, anne babamın elleri öpülür ve misafir beklenir. Bizim ailemizde bir tek halam yaşça büyük olduğundan onun evine gidilirdi, onun dışında eve gelenleri misafir ederdik ilk gün.
Çok severdim bayram günlerini, çocuktuk ve bayram harçlığı alırdık. Harçlığımızı da sokaklardaki macuncu, pamuk şekerci satıcı amcalara yatırırdık. Hatırladığım en kârlı bayram günüm, ablamla (halamın kızı) hemen bütün komşu ve ahbapları dolaştığımız 70'li yılların ortasında bir bayramdır. Sadece o aklımda kalmış nedense. Eski Üsküdar evleri, ahşap ve bahçeli. Sokaklar arnavut kaldırımlı. Ablamın eli elimde dolaştık durduk o gün, bolca da harçlık topladık. Çingene Leyla'nın evi hatırımda daha çok. Geniş ailesini, bahçesinde kuyusu olan, Selamsız Caddesi'nin başındaki geniş ahşap evlerini unutmamışım. Nedense o kuyudan çekilen ve ikram edilen su hatırımdan çıkmamış.
Evlerimizde olurduk hep, tatil falan düşünülmezdi bayramlarda. En fazla lunaparka falan giderdik babamla. Belki ikinci yahut üçüncü günlerde annemin Ağva'daki köyüne de gidilirdi o kadar. Orada da bir başka olurdu bayram. Her evde mutlaka tavuk kesilir ve misafirlere pilav eşliğinde ikram edilirdi. Tatlı olarak zerde ve mutlaka börek. Ama ben en çok salıncağı severdim. Bayram günleri köyün uygun bir yerine salıncak kurulurdu. Birbirine yakın sayılan iki ağaca kalın urganlarla tutturulan ortasında enli bir kalas olan salıncak. Kalasın iki ucunda, iki genç kız ayakta, urganlara tutunup dizlerini bükerek  salıncağı sallarlardı. Buna kolan çekmek denirdi. Kalasta ise köyün kızları oturur neşe içinde türkü söylerlerdi. Ne güzeldi.
Artık Bartın'daki babamın köyüne gidiyoruz. Oradaki bayramlarda ziyaret ettiğiniz her evde yedikleriniz genellikle aynı şeylerdir ve ikram edileni geri çevirmek gibi bir lüksünüz yoktur. Mide fesadından ölebilirsiniz, o derece yani. Saçta börek yapılır her yeni gelen misafire. Sarma, baklava ve zırva ile servis edilir. İstersen yeme, zorla boğazına tıkarlar. Zırva dedim, ne kadar tuhaf bir tatlı ismi. Zaten tadı da zırva gibi. Bir kez tattım daha da tatmam. Savaş yıllarında yokluk içinde iken ne buldularsa koyup bir tatlı yapmışlar. Kırmızı da renk boyası koymuşlar (nereden buldularsa) adına da zırva demişler.
İşte böyle.
Bu bayram Bartın'a anne babamın yanına gidemediğim için çocukluk bayramlarımı sizinle paylaşmak istedim.
Bayram gibi bayramınız olsun efendim.

Yorumlar

  1. Ne kadar güzel anlatmışsın, gözlerimde canlandı. Ben bir şey yapmadım ama becerebilsem sarmaya bayılırım:))en sevdiğim şey, zırvaya da çok güldüm:))ilk kez duyuyorum. Börek çektirdin canımı:)
    Güzel dileklerine amin diyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)))
      Öpüyorum seni bir de Bücürük'ü. Neriman'ın selamı var, bayramınızı kutluyor:)))

      Sil
  2. Ne güzel bayramlarınız olmuş Nurten Abla. Benim çocukluk bayramları anılarım azdır.....
    İnşallah kızıma güzel anılar bırakıcaz eşimle..
    Bayramınız mübarek olsun öpüyorum sizi Nurten Ablacım.
    Sevgiler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de seni çok öpüyorum canım.
      Eminim ben Umay'a güzel anılar bırakacağına. Çocukluktaki bu anılar hatırlanınca güzel oluyor.
      İyi bayramlar.

      Sil
  3. Bu güzel bayram yazısı için teşekkür eder bayramınızı kutlarım. sağlık ve mutlulukla. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağlık ve mutlulukla hocam. İnşallah.
      Bayramınız kutlu olsun.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar