AH! O SOKAKTAKİ GEÇMİŞ...

Bütün bir sonbahar HATIRLA SEVGİLİ adlı televizyon dizisini izledim You Tube kanalından.
Yayınlandığı dönemde çok izlenen, çok beğenilen bir dizi idi. Ben ise hiç izlememiştim. Yıllar sonra nereden aklıma geldi, neden geldi bilmiyorum. İlk bölümünden 68.ve son bölümüne kadar izleyip dün akşam bitirdim. Geceleri uykusuz kalmak uğruna bazen bir kaç bölüm üst üste hem de. 40.bölümden sonra arada bölüm içinde atlayarak izlediğimi de itiraf etmeliyim. Hem sonunu artık çok merak etmeye başlamıştım hem de bazı sahnelerin tekrar ve gereksiz olduğunu düşünüyordum. 
Sonra bu akşam dizi hakkında hazırlanmış bir dosya buldum internette. Ekim 2014 tarihinde Hatırla Sevgili'nin ilk yayınlanışının 8.yıldönümü dolayısıyla kutlama anlamında bir dosya hazırlanmış. Yayın ekibi ile, yönetmeninden oyuncularına bir çok kişi ile röportaj yapılmış. Hepsinin birleştiği tek ortak nokta Türk televizyon dizi tarihinde Hatırla Sevgili'den öncesi ve Hatırla Sevgili'den sonrası diye bir zaman aralığı olduğuydu. Çok katılıyorum, gerçekten hem naif hem suya sabuna dokunan kaliteli bir iş kotarılmış. Bütün deneyimli oyuncuların yanı sıra Beren Saat'i çok genç haliyle de izlemek ayrı bir keyifti. Hele müzikler...
Son bölümde Yasemin (Beren Saat) Büyükada'da bir bankta Necdet'in (Okan Yalabık) omzuna yaslanmış, "En güzel günlerimizi bu adada geçirdik, keşke hep burada kalsaydık, keşke hiç büyümeseydik" diyordu derin bir hüzünle. 
Bugün çok dolaştım iş için, Karaköy, Osmanbey, Mecidiyeköy ve en son Demirkapı. Mecidiyeköy'den bindiğim Topkapı otobüsünden Şehitlik durağında inip bir iki kilometre yürüyerek sokağın başına geldim. 
Hacı Bilgin Sokak. Sokağım! On yılımı yaşadım ve bitti.
Taşlar, binalar dile gelip söylese, "Keşke hiç bitmeseydi bu hikaye" dese.
İlk geldiğim gün de ağladım, orada geçirdiğim son gün de. İlkinde de "Neden?" Sonunda da "Neden?" Nedenleri farklı iki "Neden?"
Sokağın başına geldiğimde durup baktım ileriye, "Şimdi" dedim, "Keşke şimdi beni bekliyor olsalardı orada. Hüseyin bey, Ahmet abi, Kahraman, Veysel, İsmail, Hakkı, Fikret, Halit, Gülten hanım, Vahide hanım, Mevlude hanım ve Sema. 
Yoktular, hiçbiri...
Yok artık hiçbir şeyin eski tadı, özlemin bile. 

Cağaloğlu gibi tarih kokan bir yerden bu sokağa geldiğim ilk gün ne şaşırmıştım. Sokak sakinleri de keza. Göğsünden fışkıran kıllarla ortalıkta dolaşan beyaz atletli, koca göbekli adam hâlâ hafızamda. Beni gören, "Nerden düşmüş buraya bu sosyetik?" demiş, duydum sonradan. Elinde Cumhuriyet gazetesi, mini etek, topuklu ayakkabılı sosyetik kadın alıştı onlara sonra, onlar da sosyetik kadına. Zaman geldi dost oldular, sırdaş oldular, birlikte gülüp birlikte ağladılar. 
Ne de güzeldi her şey. 
Ara sıra geçmişi düşünüp özleyen, ama yüzü hep geleceğe dönük olan kadın bugün ilk kez, "Keşke" dedi. "Keşke hiç geçmeseydi o yıllar." 

Tesadüf müydü acaba beni bugün o sokağa götüren? Yoksa, dürtü mü?

Yorumlar

  1. biz ne kadar birbirimize benziyoruz Nurten hanım sevgiler..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar