FÜREYA

Onu, 1999 yılında Ayşe Kulin'in kitabıyla tanıdım ilk. Biyografi okumaya düşkündüm ve Ayşe Kulin de bu türde çok güzel kitaplar yazıyordu. Kitap, Füreya'nın hayatıyla ilgili tüm detayları kapsayan, ünlü ailesini ve seramik sanatını bana tanıtan bir kaynak oldu. Kitabı bitirdikten sonradır ki, Şakir Paşa ailesinin tüm sanatçı bireylerini, o yılların sanat çevresini araştırmaya başladım. Aliye Berger, Fahrünnisa Zeyd, Nejat Melih Devrim, Şirin Devrim, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat, Adalet Cimcoz ve diğerleri hayatıma girdi bir anda. Ailenin en tanınmış bireyi Cevat Şakir Kabaağaçlı'yı (Halikarnas Balıkçısı) ise orta okulda tanımıştım, ama derinlemesine tanışıklık bu kitap sayesinde oldu. Yıllarca onları araştırdım, okudum. Büyükada'ya her yıl yaptığım ziyaretlerde aile mezarlarına mutlaka uğradım. Yani diyeceğim odur ki, yıllar içinde sanki o ailenin bir bireyi gibi hissettim kendimi.

O nedenle Beşiktaş, Akaretler'deki Sıraevler'de açılan retrospektif FÜREYA  sergisi çok önemliydi benim için. Ha bugün ha yarın derken kapanmasına üç gün kala gezebildim çok şükür.
Garip bir duyguyla gezdim sergiyi. O garip duyguyu anlatmam zor. Ailenden birinin ürettikleriyle gurur duymak ve yıllar sonra aile bireyleriyle yeniden buluşmak gibi diyelim biz buna.
Bir başka sevincim ise, Akaretler Sıraevler'de bir binanın içinde dolaşıp tarihi koklamak oldu. Önünden yıllarca geçtiğim, restorasyon sürecine ucundan kıyısından tanık olduğum bu muhteşem yapıların içini hep merak ederdim. Labirente benzeyen, girinti ve çıkıntıları ile insanı şaşırtabilen, pencereleri geniş pervazlı, yüksek tavanlı binada kendimi tarihin içinde kaybolmuş hissettim.


Türkiye'nin ilk çağdaş, kadın seramik sanatçısı Füreya Koral.
1910 yılında dedesi Şakir Paşa'nın Büyükada'daki köşkünde doğmuş, çok küçükken Atatürk'le bu köşkte karşılaşmış, ikinci evliliğini yaptığı Kılıç Ali ile Atatürk'ün yakın çevresinde bulunma şansına erişmiş bir kadın. İnsan kıskanıyor doğrusu.
Dayısı ünlü yazar Cevat Şakir, teyzeleri ünlü ressam Fahrünnisa Zeyd ve gravür sanatçısı Aliye Berger, kuzenleri tiyatro oyuncusu Şirin Devrim ve ressam Nejat Melih Devrim. Komple sanatçı bir aile. Bu da başka bir kıskançlık sebebi yani.

Füreya, sanatın müzelere hapsolmaması gerektiğini düşünen, eserlerinin 'yüksek sanat' simgesi olarak görülmesine karşı çıkan gerçek bir sanatçı. Bu yüzden dış mekanlarında çokça görürüz onun eserlerini. Unkapanı'ndaki İMÇ bloklarının dış duvarlarından birinde yer alan, öpüşen kuşların olduğu panosunu göreniniz oldu mu hiç? Bir başka duvarında da Bedri Rahmi'nin panosu vardır. Bu çok değerli eserler pek kimsenin dikkatini çekmiyor günümüzde. Elmadağ'daki Divan Oteli'nin pastanesinde de kuşlar konulu bir panosu yer alır. Harbiye'deki Başak Sigorta ve Ziraat Bankası duvar panoları da öyle.
Kırklı yaşlarının hemen başında başlar seramiğe Füreya. Bir kaç yıl önce vereme yakalanmış ve Avrupa'ya tedaviye gitmiştir. Özel hayatıyla ilgili sorunları da vardır. Teyzesi tüm bunlardan soyutlanabilmesi için onu resim ve seramiğe yönlendirir. Hayata böyle tutunmuştur Füreya ve bundan sonra hayatında sadece seramik olur. Çok ciddi ve disiplinli çalışmalarının sonunda bir çok sergi açar. Hayatı tamamen değişmiştir, sanat çevrelerinde bohem bir hayat yaşamaya başlamıştır. Kılıç Ali'nin 'ya ben ya seramik!' restine 'seramik' karşılığını verirken hiç düşünmez bile.
Varsıllığı ve yoksulluğu, sağlığı ve hastalığı, neşeyi, aşkı ve acıyı tatmıştır tüm hayatında. Geçirdiği ölümcül hastalığa, mutsuz evliliklerine rağmen seramikle hayata tutunmuş, cesareti ve kararlılığı ile ödemesi gereken tüm bedelleri ödemekten çekinmemiş bir kadındı o.
Cesur, başı dik ve çalışkan.


Kitapta hikayelerini okuduğum, bir çok yerde fotoğraflarını gördüğüm eserlerini karşımda, tutabileceğim kadar yakınımda görmek anlatılamaz bir hazdı.

Yorumlar

Popüler Yayınlar