DEVLERİN AŞKI

Havaalanına girer girmez ilk yaptığım iş gazete bayiine uğramak olur. Bazen gazete yahut dergi bazen de ilgimi çeken bir kitabı alırım. Bu kez ne kadar şanslıymışım! Daha önce ne Naviga diye bir yayınevinin ne de HALDUN SEVEL diye bir yazarın olduğunu bilmiyordum. Sadece kitabın ismi ile müthiş kapak resmi çekti beni ve tereddüt etmeden aldım. Ne iyi etmişim, ama ne iyi etmişim anlatamam. Uçakta başladım, bugün de gün boyu elimden düşürmedim. Gerçekten, 'bitmesin' denen kitaplar vardır ya işte öyle bir kitap bu.

Tatillerde yanımda mutlaka bir kaç kitap götürürüm, ama biri mutlaka o tatilin izini bırakır bende. Kitapla tekrar buluştuğumda o tatili hatırlarım ya da tatili düşürdüğümde aklıma o kitap gelir hatırıma. Eğer çok güzel bir kitap okuduysam o tatili hiç unutmam. Ve o tatil benim en güzel tatilimdir.

Olağanüstü iki insanın müthiş aşkını okuyorum.
Ege ve Akdeniz'in uygarlık tarihindeki yerini, ülkemizde turizmin ilk mavi yolculukla nasıl başladığını, sürgün diye gidilen bir Ege kasabasından nasıl cennet yaratıldığını okuyorum.

Bilenler anladı; evet, Cevat Şakir ile (namı diğer Halikarnas Balıkçısı) Azra Erhat'ın mektuplara sığmayan aşkını okuyorum satır satır. O mektuplar ki, en azı 15-20 sayfa, her biri aşk ve hasretin yanısıra düşün yazısı aynı zamanda. Sanat Tarihi dersi adeta. Ders çalışır gibi okunup sindirilmeli.

Cevat Şakir'i (Kabaağaçlı) ilk kez orta okulda Türkçe öğretmenimiz Sevgili Nurhan Karal ile tanıdım. Okuma derslerinden birinde onun 'Aganta Burina Burinata' adlı ünlü romanının başından on on beş sayfa okudu, sonra "Devamını merak eden okumaya evinde devam edebilir" dedi. O nasıl sözdü? Elbette çok merak etmiştim, hemen o gün aldım Üsküdar'daki tek kitapçı Gençler'den. Bir çırpıda okudum ve hayran oldum.
İkinci ve derin tanışıklığım, Ayşe Kulin'in 1999 da çıkar çıkmaz alıp okuduğum Füreya biyografisi iledir. Şakir Paşa ailesinin de anlatıldığı bu kitap bana bambaşka ufuklar açtı. Ben bu ufuklara yelken açmakta meğer ne çok gecikmişim. Arkasından başka bir kitap, arkasından bir başka kitap daha derken Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun oğlu Mehmet Eyüboğlu'na mektup yazıp aileyle tanışmaya kadar vardı bu iş. Yıllarca Kalamış'taki o eve taşındım her haziranın ilk haftası Yazma Şenliği'ne.

Balıkçı, bir gönül adamıdır. Hayat onun için sanat, kültür ve sevgiden ibarettir. 'Son Bin Fen' derler ona. Antik tarihin son filozofu, son bilimadamı unvanını taşır. Dev gibi cüssesi ve gümbür gümbür sesiyle 'MERHABA!' dediğinde etkisi altına almadığı kimse yoktur.

Azra Erhat ise genç bir sanat tarihçisidir. İlyada'nın çevirisini yapmaya hazırlandığı yıl tanışır Balıkçı ile. Bu çeviri ile ilgili kavgayla başlar tanışıklık. Sonrası büyük bir aşk!


Merak eden okusun efendim, kitabın adı DEVLERİN AŞKI, Halikarnas Balıkçısı'ın izinde denemeler...

Ben de ilk fırsatta Bodrum Gümbet'teki mezarına ziyarete. Bu kez farklı bir duyuş ve bakışla...

Yorumlar

Popüler Yayınlar