HIDIRELLEZ, YAĞMUR, BÜYÜKADA


Artık gelenekselleştirdiğimiz Aya Yorgi  ziyaretimizi yaptık bu pazar.
Hem Hıdırellez hem doğum günüm hem de tatil günü. Buna karar verdiğimizde yağmur yoktu tahminlerde.
Belki gitmeyiz diye düşünüyordum. Akşam arkadaşımla konuştuğumda, "Islanıver hayatında bir kere de ne olacak?" dedi. Sabahın sekizinde üstümüzde yağmurlukla, şemsiyesiz vaziyette düştük yola. Kadıköy'den 8:50 vapuruna bindik.
Tahminimizin ötesinde kalabalıktı vapur, hani yağmur yağacak ya, belki gelmez insanlar demiştim. Ama herkes bizim gibi düşünmüş olacak ki oturacak yeri zor bulduk. Yağmur ancak Heybeliada yakınlarında yağmaya başladı, Büyükada'ya indiğimizdeyse şakır şakırdı mübarek. İskelenin karşısında kahve içelim önce dedik. Bir yandan da iskeledeki hediyelik eşya dükkanının sahibini takip ediyoruz. Vapurdan inenlerin eline 10 lira karşılığında renk renk şeffaf naylon şemsiyeleri tutuşturuyor. Yağmurun şiddetine bakıp acaba demedik değil. Bu havada Aya Yorgi'ye tırmanmak zor, peki neresini gezebiliriz ki adanın başka? Müze, sergi salonu vs, google'da aranırken hadi dedik, yaparız biz, hele bir yola düşelim. Artık neredeyse sabahın erkeninde günlük cirosunu ikiye katlamış olan dükkanın kârına biz de katkıda bulunalım deyip aldık birer şemsiye. Ben hayatımda şemsiyesiz gezmemişim, arkadaşımsa ilk kez şemsiye kullanıyor.
Her sene karar veriyoruz, seneye sahilden, uzun ama yokuşsuz yoldan gideriz diye. Olduramıyoruz bir türlü. Bu sene olduralım dedik ne oldu anlamadım gene şaşırdık. Yukarı yukarı sürüklüyorum arkadaşımı. Bir tuhaflık sezince karşımıza çıkan ilk insana sordum. Ellerinde bavullar oğluyla evinden çıkan kadın "Yook" dedi, "Gelin benimle, yolumuzun üzeri, göstereyim." Geldiğimiz yönden geriye dönüp soldaki bilmem kaçıncı sokağı gösterdi, tarif etti, mezarlık tarafına çıkar dedi. Allah'ım, biz biliyoruz zaten mezarlığı, istemiyoruz ki oradan gitmek. Yapacak bir şey de yok, geri dönecek değiliz ya, devam ettik. Git git, tırman tırman geldik bir düzlüğe. Önümüzde uzun bir yokuş daha, hatırladım mezarlık yolu bu. Arkadaşımın, "Sakıınn" ihtarını bitirmesini beklemeden aşağıdan gelen elektrikli aracın şoförü kadına sordum mezarlık yolunda olup olmadığımızı yine de. Doğruymuş devam ettik. Bir iki dakika sonra aynı araç, arkasındaki yükünü atmış karşıdan geliyor. Bu kez kadın bize sordu tam olarak nereye gittiğimizi. Öğrenince, "Yook" dedi, "Burası çok uzun, atlayın arkama götüreyim sizi, evim yolun üzerinde. Verdiği bezle arka koltuğun yağmur izlerini silip kuruttuk. Ellerimizde şemsiyelerle kadının arkasında konuşa konuşa yolculuk yaptık bir kaç dakika. Evin önüne gelince tarifi aldık; girdiğimiz patika yolu dümdüz yürüyecek ve en geç 15 dakika sonra Panayır Meydanı'nda olacakmışız. Dönüşte kahve içmeye çağırdı bizi bir de. O nasıl bir 15 dakikaymış anlamadık, git git bitmedi, tam yarım saat sürdü. Patika yol çamur içinde, ellerimizde şemsiyeler kafamızı koruyoruz ama pantolon paçaları dizden aşağı ıslak. En berbatı, gittikçe uzayan yol öyle bir ıssız ki; önceleri hiç dert etmezken içimden içimden üç buçuk atmaya başladım bir süre sonra. Arkadaşıma da bir şey söylemiyorum. Hatta dönüp dönüp, "Sakın bir daha kimseye yol sorma" dediğinde "Aman canım hayatımızda ilk kez adada elektrikli araca bindik işte, böyle baksana." deyip normal davranmaya çalışıyorum. Sonunda Panayır Meydanı uzaktan göründüğünde derin bir "Ohh"  çekerken içimden, "Amma korktum bir ara ıssızlıktan" diyen arkadaşımın sesini duyunca kahkahalarla gülmeye başladık. Hayır, sabah iskelede de ablamla yıllar önce yaptığımız Kınalıada macerasını anlatmıştım, bütün bir adayı baştan başa yürüyerek girdiğimiz ıssız yollardaki korkumuzu yani.
Hemen, faytonların da dinlenmek üzere etrafında park yaptığı çay bahçesine daldık, acilen çay ve tost istedik. Peşinden esas yola başladık besmele ile. Her defasında yokuşu bitirdiğimizde birbirimizi tebrik ederiz, yine aynı performansı sergilediğimiz için. Fakat bu kez elde şemsiyelerle çok da emin değildik doğrusu. Çok yanılmışız, şimdiye kadar ki en rahat tırmanışımızı yaptık. Sanki hiç yokuş çıkmamış gibiydik; ya yılların tecrübesi ya da artık gözümüzde büyütmediğimiz için. Tebrik merasimimiz de daha hararetliydi tabi böyle olunca:)
Her seferinden daha çok Rum'a rastladık bu kez orada, hatta neredeyse Müslüman yok denecek kadar azdı. Özel bir gün müydü onlar için bilmiyorum. Ayrıca 23 nisandaki dilek tutma kalabalığından kalan iplikler her yerdeydi yokuş boyunca. Burada makara açıp hiç konuşmadan yokuş çıkılınca kısmet açıldığına inanılıyor. Ayrıca yolun sonundaki iki ağaçta da dallarına taze bağlanmış dilek çaputları vardı. Ve bu ağaçların karşısındaki duvarda da "Ağaçlara bağlanan dilek çaputları çevreye ve bazı ada hayvanlarına zarar vermektedir." yazısı okunuyordu. (?)
Acaba ile başlayan yolculuğumuz müthiş bir enerji ve mutlulukla sona erdi. Aşağıya, şarkı söyleyip dans ederek indim ben. Bu sefer, "Acaba hep yağmurda mı gelsek?" dedik vallahi.

Öğleyle akşamı birleştirdiğimiz yemeğimizi Kadıköy'de Yanyalı Fehmi Lokantası'nda yedik. Burası mübadelede Yunanistan'ın Yanya kentinden gelen Sönmezler ailesine ait tarihi bir lokanta. Tartışmasız lezzeti ile yıllardır Kadıköy'ün bir numarası. Hani ölmeden önce şunu yapın burayı gezin derler ya, bence ölmeden mutlaka burada yemek yemelisiniz. Yalnız, Vakıflar'a ait olan güzelim bahçesi kapanmış artık haberiniz olsun.

















Yorumlar

  1. Selam Nurten Abla.
    İyi cesaret vallahi yağmurda ada da yokuş çıkmak:)))
    Ama her mevsimin ayrı bir tadı oluyor adanın. Nedense ruhum çok seviyor adayı.
    Kadıköy'de dediğin lokantayı hiç görmedim yada gördüm ama dikkat etmedim. Aklıma yazdım. İlk fırsatta gideceğim.
    Öperim çok iyi haftalar canımmm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatımızda yıllarca konuşacağımız bir ada gezisi oldu Gülşah. Adalar'a ya Aya Yorgi ya da edebiyat müzelerini gezmeye gideriz hep. Kış hariç değişik mevsimlerde gittik, ama ilk kez yağmurluydu. Yanyalı Fehmi Lokantası Ağa Camii'nin balık çarşısına giden köşesinde. Biraz pahalıcadır ancak hakkını verir. Ben çok seviyorum. Senede bir de olsa gidiyorum işte. Bu arada seni unutmadım, görüşeceğiz. Ara sıra böyle nefes alsam da tahmin edemeyeceğin kadar yoğunum. İnşallah yaz başı hayatım. Ben de seni öpüyorum.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar