MARMARİS'TEN DATÇA'YA (!)

   

Ev dandini, tadilat var bir aydır. Yine de o tatile gidilecek. Zaten ne kaldı, bir salon bir de mutfak. Tesisat bağlantıları bizzat Halide hanım tarafından kontrol edildi. Gerisi ustalara ve yardımcı kıza kalıyor. Bir ay sonra döndüğünde yepyeni ve tertemiz bir eve girecek Halide hanım.
Tatilde de kendini yenileyecek; Nuran hanımın dediği gibi: Allah sağlık ve izin verirse!
Ülkü hanıma hava hoş; gidilir de gelinir de, yeter ki bu sene de giyebilsin mayosunu. "çok buruşmuşum kızlar, midem bulandı kendimi aynada görünce" dedi, bastılar kahkahayı. Onun midesi bulanadursun Halide hanım genç kız hevesiyle fırlayıp yerinden yatak odasına koştu. Döndüğünde üzerinde rengarenk, iri çiçekli bir elbise vardı. "Ayol ben de çok şişmanım, ne olacak? Orasından burasından kesip biçip ekleyip oldurdum üzerime işte" diyerek döndü kendi etrafında.
"Aaa, Halide sen mi yapıyorsun bu işleri?" sorusuna "Tabi kii" cevabını alan Nuran, "Reyyan hoca sana bizden fazla özenmiş yaa, çok kıskandım, ben beceremem valla" deyip dudaklarını büzdü.
Halide gene bi koşu gidip döndü yatak odasından, bu kez yeşil yapraklı bir şort ve beyaz üzerine gülleri olan bir tişört giymişti, cuma pazarından almış. Sonra kiremit kırmızısı rengin içinde bol kırmızı güllü, aşağıya doğru etekleri genişleyen bir straplez elbiseyle geldi. Onu da, Datça pazarından aldığı bol şalvarı kesip biçip bu hale getirmiş.
Ülkü yan yan baktı Nuran'dan yana, "Yoksa kız, bu Halide tatile koca bulmaya mı gidiyor? Ay valla deliricem, gölgesinde kalacağız yeminle"
"Kim demiş? Yerleşir yerleşmez gideriz Datça pazarına biz de alırız be" der demez içeriden Halide'nin sesi: "Duyuyorum ben kulağım sağır değil daha, ayol engel olan mı var, gidin alın giyin. Herkese ayrı yakışır tabi de, bir de taşımak lâzım" diye çınladı salonda.
Üstüne başka rahat bir elbise giyip geniş koltuğuna oturdu, ayaklarını da önündeki pufa uzattı. Aralarında mavileri ışıldayan kısa siyah saçlarını eliyle havalı bir şeklide geriye attı.
"Şimdiii" dedi:
"Ben horluyorum, Ülkü'nün de biliyorsun geceleri yatarken huzursuz bacak sendromu var. Böyle pat pat diye vuruyor ayağını duvara, komidine artık nereye gelirse. O beni duymaz uykuda ben de onun gürültüsüne ses çıkarmam. Onun için biz aynı odada kalacağız, sen Nurcan'la kalacaksın" dedi Nuran'a bakarak.
Nuran sanki bunu hiç duymamış gibi:
"Halidee, doktor bana makine verdi nasıl götüreceğim ben onu? Tatile gideceğim götürmesem olmaz mı dedim, yook dedi. Tedavinin devam etmesi şartmış, sonraya kalamazmış. E, ama ben dedim önceden bu tatili ona, uzun sürerse dönünce başlayalım dedim, hemen biter dediydi, bak kaldı bu haftaya"
"Ne makinesi be, nefes mi? Haha ha, sen de mi? Kolay o kolay, bavulun içindeki giysilerin arasına tıkıştıracaksın olup bitecek"
"Olmaz Halide, bavulları uçaktan indirirken yüksekten atıyorlarmış"
"E, ne soruyorsun o zaman? Sırt çantan yok mu senin koy ona, taşı elinde"
Bozuldu Nuran ama, "Öyle yapayım değil mi?" diyerekten kapattı konuyu.
"Uçak kaçtaydı?" dedi Ülkü. Halide kalktı, ağır ağır evraklarının durduğu çekmeceyi açıp notlarını aldı, gene ağır ağır oturdu koltuğuna. Az önceki genç kız seksenine merdiveni dayamıştı birden. Kaç kere de söylemişti yani bunlara. Balık hafızalı şeyler, hem her şeyi hemen unutuyorlar hem organizasyonu Halide'ye yaptırıyorlar hem de maraza çıkartmak için yer arıyorlardı yani. Kesin şimdi bir maraza çıkartacaktı Nuran. Al işte! Havaalanına üç saat önce gidilmeliymiş, ne olur ne olmazmış, görmüşmüş o Havaalanı otobüslerinin sitesinde, trafik durumuna göre gecikme olabilir yazıyormuş. Yahu olsun olsun yarım saat geciksin, gene yetişilir işte.
"Tamam Nuran ya, sen ayrı git bizden, bekleyemeyiz biz orda kapalı yerde iki saat" dedi Halide.
Ama sonra birden telefona sarılıp oğlunun şoförünü aradı ve bağladı işi. Hepimizi Ahmet götürecekti havaalanına. Pek sevinildi bu habere, ama değişen bir şey olmamıştı ki, gene iki saat önce orada olunacaktı.
Ülkü pencereden, güneşte keyif yapan kedilere bakarken bir türkü tutturdu sigaradan tarazlanmış sesiyle. Peşinden diğerleri, 'Marmaaris'ten Datça'yaaaa, ben vurgunuum Hatça'yaaaa' ve sonunda kahkahalar...

Akıl sır ermiyor bu seksenlik kızlara. Ne seninle ne sensiz yaşayıp gidiyorlar yıllarca.
Öyle bir enerjileri öyle bir yaşam sevinçleri var ki, bu yüzden seviyorum ben bu kızları.

Yorumlar

Popüler Yayınlar