ORHAN ABİ DE...

Biliyorum çok şaşırmamam gerek, ancak duyunca koptu yine içimde bir şeyler. Oyuk oyuk oyuldu yüreğim.
O kadar fazla giden oldu ki bu aralar, şaşırmak diye bir şey olmaz diye düşünüyordum. Ama işte sıralı ölüm olmayınca gel de engel ol buna.

Dün akşam, tam da doğum günümde gece yarısı söyledi oğlum. Anlamadım, tekrarlattırdım, bir daha bir daha. Her tekrarda gözlerim daha da büyümüş olmalı, doldular, fakat akamadılar. Beklediler, ta ki bu akşam üzeri Nurcan'dan dinleyene kadar.
Çok yakın değildik Orhan abi ile, başlarda sürekli görüşürdük mecburen işyeri yakınlığı dolayısıyla. sonraları herkes dağıldığı için sadece haberdar olduk birbirimizden. Ayrıldığım kocamın dayısının oğluydu. O dayı ki, ayrı bir yazıyı hatta öyküyü hak ediyor rahmet olsun. Eşi Leyla yenge de öyle. Özlemişim onları, neşeli hallerini. Ne yaşanırsa yaşansın kaybolmayan yaşam sevinçlerini.
Uzun yaşayan bir sülalenin kısa bir ömürle hikayesini tamamlayan ferdi oldu Orhan abi.
Rahmet olsun.
Günahları da sevapları da boynuna. Hangimizin günahı yok ki?
Hangimiz yanlış yapmadık ki? Hep kendine zarar...
Nurcan'ın dediği gibi, yaş ilerledikçe metaneti öğreniyor insan. Kolay mı insanın abisini kaybetmesi? Değil elbet. Ama işte kaybedilen bir dolu canın ardından onu da yerleştiriyor kalbinin derinine, bir daha gelmeyecekler arasına.
Geride genç sayılabilecek bir eş, üç çocuk ve bir torun bırakıp gidiliyor bu dünyadan. Bilinmeyen yerde onu bekleyenlerin yanına.
Bir pencere daha kapandı, dilerim diğerleri daha fazla açık kalabilir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar