ŞEMSİ YASTIMAN SAZ EVİ

 
Yıl 1975 olmalı, ilkokuldayım henüz, 4.sınıfta. Kulakları çınlasın, öğretmenimiz Şaduman hanım hevesli öğrencilerine evinde mandolin dersi vermek istediğini söylemişti. Ben de o hevesli öğrenciler arasına katıldım hemen. Yaklaşık iki yıl boyunca ders aldık öğretmenimizin evinde. Çok iyi bir mandolin çalar olmuştum sayesinde. Bize nota bilgisini en ince detaylarına kadar vermiş, müzik zevkini aşılamıştı.
Derslerde kullandığımız mandolini nereden alacağımızı hiç düşünmemiştik, Şaduman hanım bize Şemsi Yastıman Saz Evi'ni önermişti. En iyi, en hesaplısını orada bulacağımızı söylemişti. Babamla gidip renk renk, desen desen mandolinler arasından bir tanesini seçip almıştım. Satıcı amca, yaşı ilerlemiş, beyefendi bir insandı, babamla biraz da sohbet etmişlerdi bu arada ve ben bu satıcı amcayı çok sevmiştim. Önce ismini sevmiştim, Şemsi diye bir ismi ilk kez duyuyordum, Yastıman soyadı ile birleşince ise müzikal bir isim haline dönüşüyordu.
Bu dükkan Üsküdar'da cuma pazarının şimdiki Hükümet Konağı'na inen sokağındaydı, ahşap, içi bir sürü müzik aletiyle, en çok da saz ile dolu küçük bir dükkan. Yıllar yılı önünden her geçtiğimde ilkokuldaki mandolin derslerim hatırıma gelirdi. İş hayatıma başladıktan sonra pek yolum düşmez oldu bu sokağa. Bir gece arabayla tesadüfen geçiyordum ki, dükkanın yerinde durduğunu ama, Şemsi Yastıman Saz Evi tabelasının yok olduğunu gördüm. Çok üzüldüm, aklıma Şemsi beyin ölümünden başka bir şey gelmedi malesef ve aklıma gelen de doğru çıktı. O güne kadar fazla bir şey bilmiyordum hakkında. Son zamanlarda bir iki kez önünden geçtim, yiyecek satan bir işyeri olmuş şimdi. Çocukluğumun bir parçası olan bu dükkanın sahibi hakkında araştırma yaptım internette ve bu değerli insanı tanımakta bu kadar geç kaldığım için kızdım kendime.
İnternetten derlediğim bilgiyi aynen alıntılıyorum aşağıda:
 
Şemsi Yastıman, Türk Halk Müziği'ne ''kaynak kişi'', ''derleyici'' ve ''aşık'' kimliği ile emeği geçmiş bir usta halk sanatkarıdır. Asıl adı ''Mehmet Galip Şemsettin'' olan Şemsi Yastıman, Şekerci Ahmed Ağa ve İlhamiye Hatun'un oğlu olarak 10 Temmuz 1923'de Kırşehir'de doğdu. Saza ve söze ilgisi Ortaokul yıllarında başladı. Önce Kırşehir ve çevresinde ki ustalardan etkilendi. Ankara'da bulunduğu yıllarda Yağcıoğlu Fehmi Efe ve Genç Osman'ın müzik meclislerine girerek kendini ve sazını geliştirdi. Bu yıllarda sahneye çıkmaya haşladı. Bir süre İzmir'de bulunan ve burada evlenen Şemsi Yastıman, daha sonra İstanbul'a yerleşti ve san'at hayatını burada sürdürmeye başladı. Kısa sürede şöhreti arttı, gazinolarda çalışmaya başladı. Dönemi içinde basın-yayın organlarının en çok bahsettiği sanatçılardan biri oldu. Onlarca plak doldurdu ve pek çok kez Türkiye Radyoları'nın emisyonlarına davet edildi.

       Şemsi Yastıman, özellikle halk müziği geleneğinin çalıp-söyleme tarzını benimsemiş bir halk sanatkarı olarak adından söz ettirdi. Aşıklık geleneğinin çeşitli türlerinde seslendirdiği eserlerle ve bilhassa dönemi içinde unutulmaya yüz tutmuş olan ''destan'' ve ''taşlamaları'' ile sevildi.

       Ayrıca, memleketi Kırşehir'in müzik potansiyelinin geniş kitlelere tanıtılmasına, ''mahalli sanatçı'' kimliği ile ön-ayak oldu. Sanatçı kişiliği yanında, kendi adını taşıyan dükkanında saz dersleri vererek pek çok sanatçı yetiştirdi. Türk Halk Müziği konusunda çeşitli kitaplar ve notalar yayınlayarak kültür-san'at hayatına hizmetlerde bulundu. Şemsi Yastıman, doğduğu gün ve ay'a tesadüf eden 10 Temmuz 1994 tarihinde Lapseki'de vefat etti.
 
Yaa, Üsküdar'da bir zamanlar bir saz evi varmış ve bu saz zevinin sahibi bu kadar değerli bir sanatkârmış.
Şimdi her yer kebapçı, kuyumcu, banka...
 
MEMLEKET HASRETİ 
Ölmez, sağ olursam bu yaz inşallah
Sılayı bir daha görmek istiyom
Çugun'a varınca ya ağşam, zabah
Topraklara yüzüm sürmek istiyom

                             Ey Şemsi Yastıman, ümitli kulsun
                             Kısmet ise gayen yerini bulsun
                             Hemşeriler buna vasıta olsun
                             Kırşehir'e selam vermek istiyom
 
                                    ŞEMSİ YASTIMAN

Yorumlar

  1. Nurten Hanım, vefanın böylesi yüreği ısıtıyor okudukça...Bir kere yazılarınız akıcı. Milliyet blogda da okuyorum. Lakin yorum yapmıyorum çoktandır. Sanmayın ki okun muyorsunuz. Çocukluk anılarınızı ve akıcı üslübunuzu büyük bir dikkatle takip etmekteyim. İyi bir okuyucuyum yani.
    Neyse bu kadar laf yeter sanırım. Bu güzel yazıyla rahmetli Mehmet Galip Şemsettin'i tanıtmanız ne güzel.
    Saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beni onurlandırıyorsunuz Hüseyin bey, teşekkürler.
      İyi bir okuyucu olduğunuzu biliyorum ve saygı duyuyorum. Keşke sizin kadar yazmaya da zamanım olsa, anlatacak ne çok şey var...
      Zamanın çemberi beni öyle daraltıyor ki, yeteri kadar okuyup yazamıyorum, size gıpta ediyorum.
      Selâmlar.

      Sil
    2. Kültürümüzün ve bu güzel insanların yok olması çok üzücü malesef...

      Sil
    3. Malesef Birgül hanım. Zaten her şeyi yok etmeye çalıştıkları gibi kültürümüzü de yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Sevgiler.

      Sil
  2. Nurten'im bu değerli insanı tanıttığın için çok sağol, dükkanını yerinde bulamamak, oraya başka bir dükkanın açıldığını görmek nasıl bir hayal kırıklığı tahmin edebiliyorum...:(((insan bu tür insanları, onların dükkanlarını, evlerini vs. yıllar geçse de yerli yerinde dursun, hiç bozulmasın, yıkılmasın istiyor...ne yazık ki, tersi oluyor:(((rahmetli annemle o yüzden hani blogcuda yazmıştım hatırlarsın yıllar sonra da olsa Beylerbeyi'nde kiracı oturdukları, Efi dedemlerin evine gitmiştik, hala orada olması şu anda bile beni rahatlatıyor umarım hiç yıkılmaz...unutmadan Allah rahmet eylesin...
    canım sevgilerimi bıraktım, öptüm..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hatırlıyorum Beylerbeyi'ndeki evi:) Gerçekten insan sevdiği şeyler hiç bozulmasın, hatta sevdiği insanlar hiç ölmesin istiyor. Malesef, hem her şey bozuluyor, yıkılıp yok oluyor hem de ölüm bir gün kapıyı çalıyor:(
      Ben de sana kucak dolusu sevgilerimi bıraktım, Bücürük'ü de ayrıca öptüm:)))

      Sil
  3. acaba şunu mu düşündün: çocuklukta olan her ne varsa akılda kalan o hep orada olmalı, eğer yerinde değilse hayal kırıklığı hissi..
    hatıraların bir nebze yok olması mıdır bizi bu kadar etkileyen..
    belkide ben böyle düşündüm..Allah rahmet eylesin böyle bir üstadın ismini sadece senden öğrenebilirdim, yüreğine sağlık son istasyonum, sevgilerimle, öpüyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu şekilde düşünmedim Gülçin'ciğim, ama genel tavrım budur evet, çocukluğumdaki her şey hep kalsın, yok olmasın istiyorum. Ne yazık ki olmuyor doğal olarak. Çocukluk yılları hep güzeldir insan için. Çünkü sorumluluk olmadan, rahatça yaşanan biricik zamanlardır.
      Sevgilerimle canım, öpüyorum.

      Sil
  4. Cocuklugumda bir aksam Bursa'daki Kirsehirliler Dernegi'nin konugu olarak sahne almisti. Memleket Hasreti isimli uzun siirini ustanin kendi ellerinden almistim. Ruhu Sad olsun.

    YanıtlaSil
  5. Kendisinden dinlemeniz ne güzel

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar