NE İŞ NE PARA NE DE AŞK

Her insanın ayrı hikâyesi var. Ayrı derdi var.
Kırsalda yaşayanla şehirli insanların derdi bir olmuyor tabi. İhtiyaçları, öncelikleri, zevkleri farklı farklı. Her birine sor, en büyük dert onunkidir. Ve yaşamadıkça bir diğerininkini anlamaktan uzaktır.
Koca dayağı yemeyen kadın bilir belki olayın yanlışlığını, vehametini, fakat yaşamadığı için kadının ruhunda yarattığı  hasarı anlayamaz.
Maddi sıkıntı çekmeyen, yoksulluğun zor olduğunu düşünebilir, fakat nasıl bir şey olduğunu asla bilemez. 
Analı babalı büyüyenler, bu eksikliği hiç tatmamış olanlar, annesizik babasızlık nasıl bir şeydir, yerine koyacak bir şey bulunsa bile yürekteki boşluk ne kadar büyüktür hiç bilemez.
Rahatı yerinde, bir eli yağda bir eli balda yaşayanlar, hayatı boyunca çalışıp didinmiş, tırnaklarıyla kazıyarak bir yere gelmiş kişilerin kazanımlarını koruyabilmek için gösterdiği çabayı anlayamaz.
Hiç âşık olmamış insanlar, aşk için çekilen acıyı anlayamaz.
Bir yakınının ölümünü görmemiş olanlar ölüm acısını yüreklerinde duyamaz.
Hayatta en büyük acının ölüm acısı olduğu söylenir, ama o bile zamana yenik düşer. Ölen unutulmaz, unutamaz da insan, acısını soğutur. Yoksa nasıl yaşamaya devam ederdik kaldığımız yerden?
Her şey geçiyor, her şey bir şekilde yoluna giriyor. Şimdi baktığımızda geçmişe, "Ne sıkıntılar çekmişiz, nasıl da üzülmüşüz, ama bak geçti işte." demiyor muyuz? Hatta bazen, o sıkıntının içinde yaşarken dayanılmaz sandığımız durumlar için şimdi gülmüyor muyuz?
Hiç bir şey dayanılmaz değildir, yeter ki yaşamaya niyetin olsun, yeter ki hayata sevgin olsun.
Tek dert etmemiz gereken şey sağlığımızdır. Parayla bile satın alamayacağımız tek şeydir o.
Pazar günü oğlumun okulunda veli toplantısındaydım. Geçen yıldan tanıdığım bir kadın öğretmenlerin oğlu hakkındaki olumsuz söylemlerini dinledikten sonra kendi durumunu anlatmaya başladı. Yaklaşık bir ay önce teşhis konmuş ve teşhis konur konmaz ameliyata karar verilmiş, sağ göğsü alınmış. Hepsi bir ay içinde olmuş ve şimdi onu bekleyen üç dört aylık bir tedavi süreci varmış. Oğlunun bu yüzden derslerine ilgi gösteremediğini, zaten babası olmadığı için annesini de kaybetme korkusu ile zor günler geçirdiğini söyledi. 
Toplantı çıkışı kısa bir sohbet ettik onunla bir kaç veli birlikte. Güçlü görünüyordu, ilk başta hep olduğu gibi, "Neden benim başıma geldi?" sorusunu sorduğunu, ama psikolojik destekle bunu aştığını, yaşamak için var gücüyle çaba harcadığını anlattı. 
Bunun karşısında hangi üzüntü, hangi sıkıntı durabilir ki? Toz olur, dağılır gider hepsi. 
Önce sağlık!
O olmayınca ne iş ne para ne de aşk...
  




Yorumlar

  1. Çok haklısın canım, ateş düştüğü yeri yakar, kimse kimsenin acısını, ne yaşadığını anlayamaz, o öğretmene de üzüldüm umarım tedavisi başarıyla sonuçlanır da çocuk anasız kalmaz:(((sağlık gibisi yok:((evlerden uzak olsun Nurten'im...
    iyi geceler, öptük:)

    YanıtlaSil
  2. Yazının her cümlesine katılıyorum Nurtenciğim.Hep söyleriz söyleriz de iş icrata geldiğinde de yan çizeriz.Maalesef canım kişi yaşadığını, çektiği acıyı kendisi biliyor ve o yükün altında ezilen yine kendisi. Hal böyle iken, insanın canı yakma açısından hangisi daha öncelikli yaşayan biliyor. Yaşayarak öğrenecektir. Hani" Bir musibet, bin nasihatten hayırlıdır" misali.
    Canım çok hoş bir konu. Kalemine sağlık. Sevgilerimle kocaman öptüm.Mutlu, sağlıklı dostça kal..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar