BİR DAHA MI? ASLA!


Akşam bir yere çıkalım dedik arkadaşımla. Ondan hiç beklenmedik bir teklif yaptı, "Sultanahmet'e gidelim" dedi. Hemen kabul ettim, heyecanı doldu içime bir anda. Bayağı bir zaman olmuştu Sultanahmet'e gitmeyeli, sanırım en son soğuk bir kasım ayıydı ve donmuştuk. Ramazanda ise hiç gitmemiştik, bir deneyelim dedik. 



İftar saatine denk getirmek için 20:30 vapuruna bindik Üsküdar'dan. Oruçlu değildik, ama oradaki iftar ortamı yaşamak istedik. On beş dakika sonra vapurdan indiğimizde ezan okunmaya başlamıştı. Tramvaya atlayıp Sultanahmet'e vardık. Duraktan indiğimizde gördüğümüz manzara hayret vericiydi. İğne atsan yere düşmez insan kalabalığı içinde kaybolmuştuk. Biraz ilerleyince Sultanahmet Köftecisi Selim Usta'nın önündeki kuyruğun metrelerce uzadığını görüp yemek faslımızın pek de kolay olmayacağını anladık. Selim Usta'nın kapısının önü bile böyleyse daha orta halli lokanta ve büfelerin önü kim bilir nasıldı? 
Öğle yemeği yememiştim ve var olan şekerim etki etmeye başlamış elim ayağım titriyordu. Epey yürüyüp bir dolu yere baktıktan sonra sonunda önünde kuyruk olmayan bir büfe gördük. Bu saatten sonra normaldi tabi, insanlar iftarını açmış, yemeklerini bile bitirmişti. Yiyeceklerimizi alıp oturacak bir yer aramaya başladık. Ne mümkün! Sultanahmet'te bırakın banklara oturmayı parktaki tüm yeşil alanlar santimetre karesi kalmayıncaya kadar dolmuştu. İnsanlar sanki pikniğe gelmiş gibi tüm teçhizatlarıyla, piknik tüpü, çaydanlık, hatta tencere tavalarıyla sermişler örtüleri tüm yerleri işgal etmişler. Bilgisayar açanları bile gördük inanın. Orada mı burada mı, yoksa şuradaki küçücük boş çimenliğe mi oturalım derken hayret, bulduk boş bir bank. Şanslıymışız deyip, birileri kapmadan koşup oturduk. Yemeğimizi yiyip etrafımızdaki insanları gözlerken bir genç kız oturmak için izin istedi bizden ve oturdu. Buradaki kafelerden birinde çalışıyormuş, burnundan soluyordu. Bir sigara yaktı ve başladı anlatmaya. Ramazan gireli beri gündüz boş boş oturuyorlarmış, iftar olur olmaz bir koşuşturma, bir telaş, eve gidince ayakta duracak hali kalmıyormuş. Bugün erken çıkmış da dinlenecekmiş. Konuşması ilgimi çekti, tuhaftı, tıklım tıklım yerine tıklım tıkaç diyordu ve bunu bir kaç kez yineledi. 
Önümüzde çocuklar koşturuyordu, ellerinde oradaki satıcılardan aldıkları ışıklı oyuncaklar vardı. Bunları satan satıcı geldi sonra; aynı zamanda pamuk helva da satıyordu. İki elinde, iki büyük sopaya tutturulmuş naylon poşetlerdeki pamuk helvalar ve onların üzerinde de ışıklı oyuncaklar vardı. Ne oldu biliyor musunuz? Çocuğun biri ışıklı oyuncağını yere düşürmüş, satıcı da onu gördü. Çevik hareketlerle elindeki pamuk helva dolu sopalardan birini onun üzerine bastırdı, sonra kimse görüyor mu diye etrafa bakarak yavaşça yerden alıp, sattığı oyuncakların arasına yerleştirdi. Gözlerimize inanamadık. Aylardan Ramazandı, nefislerin terbiye edildiği ay, üstelik iftar vakti. 
Kalktık. 
Tezgahında dilimlediği karpuzları satan satıcının, haşlanmış ve közlenmiş mısır satıcısının, elindeki makine ile köpük balonları çıkarıp havaya salan satıcının ve daha bir çoğunun önünden zor bela geçip Asırlık Tatlar ve Sanatlar Çarşısı'na girdik. Aman Allah'ım, bir giren bir girmeyen pişman. Girmiş bulunduk tabi, insan seli içinde başladık stantları tek tek gezmeye. Ne arasanız var. Bakırcı, sedefçi, çinici, ebrucu, cam üflemecisi, takıcı, şile bezi işlemecisi, leblebici, lokumcu, baklavacı, bastoncu vs. Çinici tezgahından bir yüzük beğenmiştim, arkadaşım hediye aldı bana onu. Sonra onun annesine sedefçiden işlemeli güzel bir saç fırçası aldık. 
Çıkmaya yakın ortalığın tenhalaştığının farkına varmıştık, çıkış kapısında anladık neden olduğunu. Girişi kapatmışlar bir süreliğine, izdiham olmasın diye.
Ayasofya'nın duvarının dibindeki çay bahçesinde ikişer de çay içtikten sonra artık dönmek için tramvaya doğru yollandık. Tramvay istasyonu bir faciaydı desem yeridir. Kalabalıktan insanlar birbirini ittiriyor. Tramvay da bir türlü gelmek bilmiyor. Belediyenin seferleri sıklaştırması gerekmez miydi, Ramazan boyu her gün böyle olacağı biliniyor. Sonunda geldi tramvay, biz de bindik, ama balık istifi mübarek. Kabataş'a kadar ayakta ve insanlarla dip dibe. Kabataş'ta inip de motordaki koltuklara kendimizi atınca anladık ne kadar yorulduğumuzu. 
Gece yarısını bulmuştu eve gelmemiz. Değişik bir macera oldu bizim için.
Ama, bir daha mı? Asla!

Yorumlar

  1. Ay Nurten'im okurken bile fenalık geldi:)))))geçmiş olsun diyeyim o yüzden:)))Sultanahmet meydanını gözümün önüne getiriyorum çok tenhaydı, yazın turistler olsa bile kalabalık hiç olmazdı, seyyar satıcı da o kadar azdı ki, ne hale getirmişler! Her Ramazan mı böyle yapıyorlar artık? Çaktırmadan oyuncağı alan adama şaşırmadım ençok üçkağıtçılık, hile hurday cumaya gidenlerden, camiden çıkmayanlardan başıma geldi:))hele son perdeci olayından sonra türbanlıların dükkanlarına girmiyorum. Yüzüğünü güle güle kullan canım, sevgilerimle öpüyorum.

    YanıtlaSil
  2. :)))
    Her Ramazan böyle oluyor. Duyuyordum, ama bu kez gözlerimle gördüm. Ben en çok, parklardaki çimenleri görünmeyecek kadar dolduran insanları görünce turistlerin ne düşündüğünü merak ediyorum. Aralarındaki konuşmaları duyduğumuzda çoğunun çok uzak semtlerden geldiğini de öğrendik. Değer mi bilmem bu kalabalığa ve itiş kakışa bu nemli yaz sıcağında?
    Neyse biz boyumuzun ölçüsünü aldık:)
    Bücürük'le seni çok öpüyorum. Ne yapıyor yaramaz? Artık tamamen eski haline dönmüşür değil mi?

    YanıtlaSil
  3. Amanıııın....hiç bana göre değil kalabalık, çığlık çığlığa bağırırım herhalde aralarına düşsem :))
    Nurten siyah zeminde beyaz yazı okudum ya, hala gözümün fonu beşiktaşlı gidiyor :)) Ne işin var siyahlar içinde ,değiştir şu zemin rengini ama yaaaa....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)))
      Bak hemen değiştirdim sevgili Banuca. Bundan sonra gözlerinin yorulmayacağını umarım. Yeşil dinlendirici renktir zaten.
      İyi ki söyledin, farkında bile değilim, öööyle gidiyordu işte.
      Sevgilerimle.

      Sil
    2. Oooh, iyi olmuş işte, çayır çimen geze gezeeee oooy oy oy :)) Öptüm seniii :)

      Sil
  4. Çok renkli bir akşam geçirmişsiniz, ne kadar güzel... Senin bu renkli akşamından biz de nasibimizi aldık. Öyle güzel anlatmışsın ki, kendimi orada o mekanda hissettim...Bence arada yapın yine..:)) Bu arada sayfan çok güzel olmuş. Yeşil yakışmış sayfaya.
    Öptüm canım, sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arada yine yapalım değil mi, iyi olur:))) Aman Allah saklasın.
      Banuca sağolsun, söylemese hiç farkında değildim göz yorucu olduğunun. Yeşil güzel oldu evet, en sevdiğim renktir zaten.
      Ben de seni öpüyorum canım, sevgilerimle.

      Sil
  5. Değişik bir akşam olmuş işte canım tıklım tıkaç gezmişsiniz:))))
    Öptüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tıklım tıkaç:)))
      Haklısın çok değişik bir akşam oldu.
      Sevgilerimle, ben de öptüm.

      Sil
  6. Bir istanbul sevdalısı olarak üzülerek okudum. Aynı durum İzmir Konak meydanı - saat kulesi için de geçerli Nurten HANIM ! Maalesef...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazık. İzmir de bile böyle demek? Şaşırmadım desem yalan olur.
      Sevgiler Petek hanım.

      Sil
  7. Nurten abla bende okurken yaşadım o ortamı :))Çünkü bikaç sene önce bizde aynı hataya düştüydük Allahım neydi o anlatılmaz yaşanır:))İyi ki aklına çay içmek için PIER LOTİ ye çıkmak gelmemiş onuda deneseydin tam olurdu:))Feshane denemesi falan da yapma sakın.Açık havada olsa resmen nefes alcak hava kalmıyor kalabalıktan..Bu arada Banuca hanıma teşekkürler sayesinde gözlerimiz yorulmayacak.. o siyah beyaz ekranda yazıları okuduktan sonra gözlerime şişek çakması gibi birşey oluyordu ben kendimden sanıyordum sorun senin fondaymış meğer:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok, zaten Feshane'yi hayatta düşünmem. Pier Loti'yi çok severim, ama ona da Ramazanda gitmenin akıl işi olmayacağını tahmin ederim. Bir tek Sultanahmet'i akıl edememişim, onu da yaşayarak tecrübe ettik:)
      Evet, Banuca hanıma epey bir teşekkür gelecek galiba:)
      Öptüm Nazan'cım.

      Sil
  8. Ne güzel gezmişsiniz :)) Bizim burada doğru dürüst gezilecek bir yer bile yok.. Aslında var da,gel de gez..Neyse hediyeniz hayırlı olsun,güle güle kullanın..

    Bir de abla anasayfanız çok uzun yazılardan oluşuyor. PC'im böyle şeyleri kaldırmıyor..Müjde ablanında böyleydi..Anasayfasını kısaltması için bir öneri vermiştim..Gerçekten güzel oldu..:)) Sizde düşünürseniz,( http://bilgedunyamiz.blogspot.com/2013/07/anasayfamz-ksaltalm_3.html ) burada anlattım..İyi günler,sağlıcakla kalın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana çok güzel bir şey öğrettiniz:)
      Çok teşekkür ediyorum size. Uyguladım ve oldu.
      Tekrar teşekkürler, sevgiler.

      Sil
  9. Yardımcı olabildiysek ne mutlu bize..:)) Elinize sağlık gerçekten çok güzel olmuş anasayfanız.. Rengide yeşim yeşim olmuş :)) Güle güle kullanın nurten abla..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar