32 YIL SONRA


İki ayağımın bir pabuca sıkıştığı gündü.
Aman Allah'ım ne gündü!
Hafta başından itibaren dört gün izin kullanacağım diye her zamanki telaşe memurluğum katlanarak arttı. Yapılacak işlere yetişmeye çalışırken ve bu arada sık sık program değişikliği yaşarken bir sürpriz geldi beni buldu.
Lisedeki kız arkadaşlarımdan bir grup toplanıyormuş. Hem de tam müşterimle görüşmemin olduğu saate yakın. Arada kilometreler var, nasıl yetişirim diye düşünürken müşterim arayıp saati erkene çekelim deyince öpesim geldi kadını vallahi.



Liseden mezun olalı tam otuz iki yıl oldu. Bu kadar yıl içinde bir teki hariç hiç birini görmedim. Ne yapıyorlar, nasıllar bilmiyordum. İki yıl önce beni Facebook'tan bulan arkadaşım kanalı ile onu ve dört beş arkadaşı sadece takip etme imkanım oldu. Arada bir toplandıklarını görüyordum fotoğraflardan. Ha bugün ha yarın aralarına katılırım derken bugüne geldim. Sonuna da yetişsem mutlaka gitmeliyim bugün dedim. Şans benden yanaymış başına yetiştim.

Otuz iki yıl sonra hayatının üç yılını birlikte geçirdiğin insanları karşında görmek heyecan verici; hiç birinin ifadesinin değişmemiş olduğuna tanık olmak ise şaşırtıcıydı. İlk karşılaşma ile birlikte bana ve yukarıda bir teki hariç dediğim arkadaşıma soru yağmuru başladı tabi. Ne iş yapıyoruz, nerede oturuyoruz, evli, bekar ya da boşanmış mıyız, çocuğumuz var mı, varsa kaç tane vs. (Diğerleri zaten birbirlerini biliyorlar.)
Aynı şekilde biz de onlara yağdırdık soruları.
Sonrası ise tam bir gırgır şamata. Kızlar bir araya gelir de şamata olmaz mı? Alâsı olur. O kadar koyulaştı ki sohbet, üç yıl boyunca içimde taşıdığım platonik aşkımın ismini bile ifşa ettim (!) Hani bir kaç kadeh yuvarladıktan sonra her şey normal gelir, ayıkken söylemeye çekindiğin ya da utandıkların bir bir dökülüverir ya bazen; işte aynen öyle oldu. İçimizden biri, vay kazma, üç yıl içinde hiç farkına varmadı mı aşkının bile dedi. Varmadı. Varamazdı, çünkü hiç belli etmedim. Ha farkına vardı da benim haberim olmadıysa, üstelik hiç umursamadıysa o da benim açımdan acıklı bir durum elbet (!)

O kadar çok isim geçti ki toplantımızda bir çoğunu zor hatırladım. Gerçi bir kısmıyla ilk yıldan itibaren beraber olduysak da bir kısmıyla sınıf birleştirmesi sonucu son yılda tanışmıştık.

Fakat ben lise ve üniversite yıllarımı neredeyse hafızamdan silip atmışım.
Neden?
Bunun üzerinde düşüneceğim.

İlkokul ve orta okul yıllarımı çok iyi hatırlıyorum oysa.
Daha fazla mı iz bırakmışlar bende ya da daha mı mutluymuşum o yıllarda? Çözmem gerek!
Sadece arkadaş değil öğretmenlerim açısından da aynı hafıza sorununu yaşıyorum. Gazete haberinde okuduğum bir kaç öğretmenimin ölüm haberi dolayısıyla hatırladığım isimleri dışında isim kalmamış bende. Kızlar söyleyince hatırladım bir bir.

Ölen arkadaşlarımız olmuş, kimi hastalıktan terk etmiş dünyayı kimi cinayete kurban gitmiş. Genç yaşta!

Paşalimanı sahilde kahvaltıyla başlayan sohbetimiz Kuzguncuk'ta kahve keyfiyle devam etti. Daha renkli olacağına emin olduğum bir sonraki buluşmayı uzatmamak sözleriyle birlikte Üsküdar'a yürüyüşle de son buldu.

İçime sığmayan bir mutlulukla girdim evimin kapısından.

Akşama ise hem dost hem müşteri buluşması ile Kadıköy bekliyordu beni.

Kaymaklı ekmek kadayıfı yani :)




Yorumlar

  1. Böyle telaşa can kurban:)) Nurten'im çok güzel olmuş, benim ortaokul, ilkokul, liseden hatırladığım arkadaşlarım var ama inanır mısın iki tanesi hariç sonra hiç görüşemedik. Facebookta da bulamadım. Zaten çoğunun soyadını bile unutmuşum. İlkokul öğretmeni hiç unutulmaz rahmetli olmuştu çok severdim...:( yıllar sonra gidip elini öpmüştüm en azından içim rahat...sonra tekrar gittim elimde çiçek ama rahmetli olmuş....:( üzüldüm tabii iyi insandı...
    sevgilerimle

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar