GODZİLLA SELAHATTİN


Hava çok sıcak, güneşin altında durmanın imkanı yok, kavuruyor. Sabah banyo yapıyorsun mis gibi, ama daha banyodan çıkar çıkmaz terliyorsun. Dışarı çıkar çıkmaz ise teninde bir yapış yapışlık.
Beşiktaş'tan bindiğim motorun kapı önündeki koltuklarından birine oturdum, yolculuk sırasında açık kapıdan içeri giren rüzgar bu sıcakta iyi geliyor.



Motorun kalkmasına yakın elinde bastonu yaşlı bir adam, "Yanınıza oturabilir miyim hanımefendi, rahatsız olur musunuz?" diye sorunca incelemekte olduğum banka dekontlarından başımı kaldırıp, "Ne demek? Buyurun lütfen." diye cevap verdim. Dekontları çantama yerleştirdikten sonra cep telefonumdan e-postalarıma bakayım dedim. Sonra da, yollarda pek adetim olmadığı halde facebook vs. gezinmeye başladım. Bir süre sonra yanımda sessizce oturmakta olan yaşlı adam, "Bakıyorum, ama sizi rahatsız etmiyorum değil mi?" deyince anladım ki beraber geziniyormuşuz sanal ortamda. Henüz cevabımı veremeden başladı konuşmaya. Meğer ne kadar istekliymiş anlatmaya. Sohbetin yolculuğun sonuna doğru başlaması da canını sıkmışa benziyordu. Aslına bakarsanız ben de üzülmüştüm. Keşke daha otururken göğsünde asılı çeşit çeşit kimliklere baksaymışım. İlk başta anlamazdım belki, ama bu göğüste kimlik taşıma işi ilginç olduğundan sohbeti daha erken ben başlatabilirdim.

Efendim, bu kibar beyefendi Selahattin Gelgeç, namı diğer Godzilla Selahattin imiş.

100 yıllık Türk sinemasının 60 yıllık emektarı. Türk sinemasının ilk set amiri. kriz çözücüsü, kaşif ve oyuncu.

Tokat'ın Halilalan köyünden gelip Beyoğlu Atlas sinemasında mısır, gazoz satıp temizlik yaparken henüz ilk filmini çekecek olan yönetmen Metin Erksan'ın dikkatini çekiyor. Becerilerine tanık olduğu on beş yaşlarındaki bu delikanlıyı yeşilçama kazandırıyor.
Metin Erksan'ın, Godzilla Selahattin'in hayatındaki önemi büyük. Godzilla lakabını da o takmış zaten. Kendisi anlatıyor:

"Yenikapı'da çekim yapıyoruz. Bir vosvos koymuşlar oraya. metin bey, 'Selahattin kaldır o arabayı' dedi. Ne şoför var ortada ne de anahtar. Bir kaldırdım, kenara çektim arabayı. Ondan sonra Godzilla aşağı, Godzilla yukarı. Yıl 1961, o günden beri bu unvana toz kondurmamak için uğraşıyorum."

Ünlü oyuncu Yılmaz Güney'le de aralarında özel bir dostluk oluşmuş. Tüm masrafları ödeyip o evlendirmiş Godzilla'yı.

Geçen yıl Çukurcuma'da bir sergi açmış. Eline geçen her şeyi, fotoğrafları, kâğıtları saklamış şimdiye kadar. Ve bütün bunları satışa çıkarmış artık. Çünkü emekli maaşından başka bir geliri yokmuş ve evinin borcunu ödemesi gerekiyormuş.


Sergide satılık olmayan sadece üç eşya varmış. 2011 yılında aldığı Altın Portakal Emek Ödülü, kendi oluşturduğu özel kolyesi ve kendisine imzalanmış sinemacı fotoğraflarının olduğu albüm.


Susuz yaz filminde Erol Taş'ın kullandığı baltayı o yapmış (plastikten), İlk sis makinesini de o yapmış. Hatta bir filmde Türkan Şoray'ın dublörü bile olmuş. Bir filmde Türkan Şoray'ın rol gereği suya girmesi gerek, fakat boynunu incittiği için giremiyor. Yönetmen Ertem Göreç "Koş Selahattin." diyor, "Kendine bir gelinlik bul, bir de 44 numara ayakkabı." Koşuyor Selahattin ve bembeyaz giyinip geliyor, duvağını da taktıktan sonra başına atlıyor suya.

Motor iskeleye yanaştı, biz de yavaş yavaş kalktık yerimizden. Elimi uzattım sıkması için, "Tanıştığımıza çok memnun oldum." dedim. Uzattığım eli kibarca bir reverans yaparak öptü Godzilla. "O şeref bana ait." dedi.

Motordan dışarı çıktığımda ne kavuran güneş ne de havanın nemi umurumdaydı.




Yorumlar

  1. Nurten'im çok hoş....sen mıknatıs gibi ilginç olayları çekiyorsun, hüzünlendim de sanatçılarımızın kıymetini bilmiyoruz maalesef:(

    YanıtlaSil
  2. Ben de anlamıyorum:)
    Gelip gelip beni buluyor vallahi.
    Hem ilginç hem hem hüzünlü gerçekten

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar