ÖKKEŞ USTA'NIN AVİZELERİ


"Bir Köroğlu bir Ayvaz yaşayıp gidiyoruz" dediğinde çocukları yok sandım.
Pek neşeli, esprili, değişik bir adam Ökkeş Usta. Bana kalırsa çapkın bir yanı da var da, Süheyla hanım göz açtırmıyor gibi.



Ökkeş usta, Dalyan çarşısındaki onlarca esnaftan biri. 12 yıl önce gelmiş İstanbul'dan, aslen Kahramanmaraşlı. Gece yarısına doğru, artık otelimize dönecekken uğradık dükkanına. Öylesine bakıp çıkacaktık, bir saatten fazla kaldık.
Su kabakları ve Kapalıçarşı hikayesi bağladı bizi. İstanbul Kapalıçarşı'da su kabağından avizeler yapıp Türkiye'nin çeşitli illerine satarken birden Dalyan'a yerleşme kararı almışlar. Eh, iki oğlan da büyümüş evlenmiş zaten, kendi deyimiyle bir Köroğlu bir Ayvaz, nisan başında gelip kasımda dönüyorlarmış. Ökkeş Usta mutlu, ama Süheyla hanım özlüyor İstanbul'u. Hatta bir bıkkınlık bile seziliyor sesinde. Kolay değil tabi turizm cennetlerinden birinde esnaflık yapmak. Sabah erkenden kepengi açıp ıncık cıncık süs eşyalarını tek tek seriyorlar tezgaha. Bütün gün iki sandalye üzerinde müşteri bekliyor, gelen müşteriyle ilgileniyorlar. Dükkanın sezonda kapanış saati sabahın ikisi. Şimdilerde gece yarısına pek kalmıyorlarmış, ama yine de tezgahtaki eşyaları tek tek toplayıp içeri almaları bir saati aşıyormuş.
"Hayat değil bizimki" dedi Süheyla hanım. "Sabaha karşı üçte yat, sabah sekizde kalk. Uykusuzluktan bitiyorum bazen.
Ökkeş Usta ise hiç oralı değil, keyfi o kadar yerinde ki, söz evliliğine geldiğinde "Seda Sayan'ın ablası ile evlenecektim olmadı be!" deyip kahkaha atıyor. Süheyla hanım ters ters bakıp "Evleneydin de göreydin, bakalım şimdiki malı mülkü yapabilecek miydin? Para yetiştiremezdin o sosyetiklere" diyor. Ökkeş Usta askerden geldiğinde Kadırga'daki komşularının kızını istemeye gitmiş ablası, o zaman iş yok, para hiç yok, vermemişler tabi kızı. O kadar içinde kalmış ki, sanırım bizim gibi bir çok kişiye anlatıyor bu hikayeyi. ve sanırım her seferinde Süheyla hanımı sinirlendiriyor.

Kendi el emeği, su kabağından avizeleri görünce hayran olduk. Paramızın olmadığını, alamayacağımızı söylememize rağmen "Olsun, göstereyim size, hepsine bakabilirsiniz" dedi. Biz de, ışıksız ne idüğü belirsiz gibi görünen, ama ışıklı tablaya yerleştirince renk renk, desen desen ışıldayan avizelere daldık. Bu arada İstanbul hikayesine başlayınca Ökkeş Usta, ilgimi çekti, sorular soruları kovaladı, "Size kahve yapayım" dedi. Dükkanın önüne kurulduk hep beraber, kahvelerimizi keyifle içtiğimiz gibi arkadaşımın falına bile baktı. Üstelik Süheyla hanımın "Hava karardıktan sonra fincan kapatılmaz" sözüne rağmen.

Ökkeş Usta'nın su kabağından yaptığı avize ve abajurlar muhteşem. Epey de pahalı, ama Ökkeş Usta itiraz ediyor pahalı dememize. "Al bunu, yıllarca kullan, benim malıma hiçbir şey olmaz. Bak, sabahtan akşama bütün gün yanıyor kapının önünde bunlar, sapasağlam. Git başka dükkana, ucuz bulursun, ama Çin işidir o. Yıllar önce Kapalıçarşı'dayken Çinliler fotoğraflarını çekerdi bunların. Sonra aynısını yaptılar, ama görüntüde aynı, el işi değil, makine işi onlar. Üç gün sürmez bozulur."

Artık hava üşütmeye başlamıştı, üstelik uyku da bastırdığından kasım ayında Kapalışarşı'da buluşmak üzere söz verip veda ettik Ökkeş Usta'ya ve "Feminist diyor bana, ezik mi olayım?" diyen sevgili Süheyla hanıma.

NOT: Fotoğraflar internetten alınmıştır. Maalesef Ökkeş Usta'yı fotoğraflayamadık.

Yorumlar

  1. Avizelere bayıldım özellikle yıldızlı olana, Ökkeş usta ve eşini sevdim, ne güzel anlatmışsın. Keyifle okudum Nurten'cim,sevgiler:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar