ŞİŞLİ ATATÜRK EVİ VE GÜLHANE PARKI


İş için her karşı yakaya geçişimde şeytan beni dürter. Daha işim bitmeden başlar, Taksim'e doğru uzansan, İstiklâl'i şöyle bir baştan başa dolaşsan diye. Fakat şimdilerde tadilât yapıyoruz diye İstiklâl diye bir cadde bırakmadıklarından şeytan bu kez rotayı başka yöne çevirmemi istedi.
Yolumun üzerindeydi Şişli Atatürk evi, diğer adıyla Atatürk İnkılâbı Müzesi. Epeydir tadilâttaydı, baktım açılmış. Ziyaret saati de uygun, girdim içeri. Giriş ücreti yok.



Kapı önündeki merdivenleri çıkıp giriş katına ayak bastığımda cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle karşılaştım. Üç ilkokul grubu öğretmenleriyle ziyarete gelmişler. Cumhuriyet Bayramı haftasında son derece anlamlı bir ziyaret. Oda oda binayı gezerken bir yandan da gözüm ve kulağım onlarda. Nasıl coşkulu ve meraklılar. "Öğretmenim, öğretmenim ben de görmek istiyorum. Öğretmenim, Atatürk bu diş fırçasını mı kullanmış? Öğretmenim, bu dişler Atatürk'ün müymüş?"
Öğretmenleri de sabırla onlara sorularının yanıtlarını vermek için didiniyor ve onların anlayacağı dilde açıklamalar yapıyor. "Çocuklar bakın, Atatürk alt katta çok çalışıp yorulduğu zaman bu odaya gelip dinlenirmiş." "Tabii tabi çocuklar Atatürk, burada gördüğünüz her şeyi kullanmış." "Eskiden evlerde böyle ahşap merdivenler vardı çocuklar, ne kadar güzel değil mi?"
Yıllardır geçmeyen hevesimle, o çocukların öğretmeninin ben olduğunu hayal ederek çok yakınlarında dolaşıp konuşmalarına katıldım, öğretmenlerinin yetişemediği yerlerde bildiğim kadarını aktardım. Müze evi ilk kez görüyor olmamdan daha fazla heyecan verdi bana bu minikler.   

Atatürk, 1918 aralık ayından 16 mayıs 1919 tarihine kadar kiracı olarak yaşamış bu evde. Ev üç katlı, kendisi orta katta oturmuş. Kurtuluş Savaşı planlarını yaptığı bu eve annesi Zübeyde hanım ve kız kardeşi Makbule hanımı da getirtip üçüncü kata yerleştirmiş. İstanbul'un işgal altında olduğu bu yıllarda sık sık arkadaşlarıyla gizli toplantılar yapmış. Milli Mücadele'ye böyle hazırlanmış. 
Atatürk, Anadolu'ya geçtikten sonra ev Tahsin Uzel tarafından satın alınmış. 1928 yılında ise İstanbul Belediye'sinin mülkiyetine geçmiş. 15 Haziran 1943'de Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından Atatürk İnkılâp Müzesi olarak ziyarete açılmış.
*
Şişli'deyken Gülhane'ye gitmek pek akıl kârı değil ama, ben de zaten aynı gün gitmedim. Yine iş sayılabilecek bir karşı yakaya geçişte, bir arkadaşımın sosyal medyada paylaştığı Gülhane Parkı fotoğrafları geldi aklıma ve şeytan beni oraya doğru itekledi. Tabi arkadaşlarımla birlikte.

Yıllar var ki gitmedim. Girişten Arkeoloji Müzesi ve Topkapı Sarayı'na çok gitmişliğim oldu ama, bahçenin içinde hiç dolaşmadım desem yeridir. Çocukluğumun Gülhane Parkı bambaşka anılarla dolu. Şimdiki görünümünden çok uzak.

Hayvanat bahçesi vardı içinde; hatta "Gülhane'ye gidelim" demek, hayvanat bahçesine gitmek demekti. Bir çok hayvanı ilk orada gördüm ben. Sonra halk konserleri verilen bir yer, daha sonraları Ramazan etkinliklerinin yapıldığı bir yer oldu. Sonra işte yıllarca gitmediğim için başka hangi amaçlarla kullanıldığını bilmiyorum. Şimdi tamamen bir bahçe görünümünde düzenlenmiş, çay kahve içilebilecek kafe türü bir yer de var. Daha çok gençleri gördüm, bankların her birinde bir genç kız ve delikanlı oturuyordu. Bu haliyle bakılırsa âşıklar parkı da denilebilir. Sanırım artık İstanbul'da görüp görebileceğimiz az sayıda yeşil alandan biri.
Tanzimat Müzesi vardı bahçede bir zamanlar, aradım ama göremedim ve çok üzüldüm. İnternette yaptığım araştırmaya göre taşınma bilgisi yok, hâlâ orada olduğu yazılıp çiziliyor.
Bizans döneminden kalma 1600 yıllık bir sarnıca rastladık. Bizanslıların İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak için yaptığı depolardan biriymiş. Dikdörtgen plân şeklinde. Tabi ki ziyarete açık değil ve metruk olarak kendi haline bırakılmış. Pencerelerinden görebildiğimiz kadarıyla içerisinin fotoğraflarını çektik. Giriş kapısı olarak görünen yerin yanında, duvarda çok zarif bir Osmanlı çeşmesi var, 1911 yılında yapılmış. Yazık ki ne çeşmenin ne de sarnıcın etrafında hiçbir bilgi yok. Bütün bunları kendin araştırıp bulacaksın. Merakın varsa tabi.

Gülhane Parkı'nın girişinde hemen solda Alay köşkü var. Osmanlı padişahları resmi geçitleri bu köşkten seyredermiş. Şimdi Ahmet Hamdi Tanpınar Kütüphanesi olmuş. Ziyaret gün ve saatleri de yazıyordu ama, kapalıydı maalesef, göremedik. Yıllarca önünden geçer ve merak ederdim içerisi nasıl diye. O zamanlar ziyarete kapalıydı. Şimdi ise açık olduğu yazıyor ve önünde barikat var. Kısmet değilmiş.













Sultanahmet'e doğru yürüyerek dönmeye karar verip belediyenin sosyal tesisinde oturduk. Mehter takımının gösterisine denk geldik, fena değildi, bayağı sürdü, şölen gibiydi. Daha çok turistlere yönelik diye düşünüyorum.

Sizi de şeytanın dürtmelerine kulak vermeye çağırıyorum, keyifli oluyor:)
Kalın sağlıcakla.

Yorumlar

  1. Bende yıllar yıllar önce Perpe'da çalıştığım dönemler de bir gün gitmiştim Şişli'de ki Atatürk Evi'ne. :)
    Ama tekrar gitmek gerek fotoğraflara bakınca bunu hissettim.
    Gülhane demek benim için de "hayvanat bahçesi" demek Nurten Ablacım.
    Öperim çok iyi haftalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım çok teşekkür ediyor ben de seni öpüyorum.
      Sevgilerimle.

      Sil
  2. Güzel bir yazı her zaman ki gibi . Severek okudum. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam sizin de yüreğinize sağlık.
      Selam ve sevgiler

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar