KAHROLASI ÖĞLE UYKUSU

Serseme çevirdi beni bu öğle uykusu.
Zaten hiç yaramaz bana gün içinde uyumak. Kaç gecedir geç yatıp uykusuz kalıyorum. Bugün pazar, çok fazla işim de yok, biraz uyuyayım da telafi olsun dedim.
Sabah kahvaltısını annemlerde yapıp geldik eve oğlumla. Yolda açık olan bir kitapçıya uğrayıp hep istediğim bir kitabı ve bir de daha önce adını duymadığım bir edebiyat dergisi aldım. Uzandım koltuğa, çektim üstüme yumuşak battaniyemi, Neriman durur mu? Hemen girdi battaniyenin altına. Önce dergiden başladım, sayfaları karıştırdıkça memnun oldum aldığıma. Sonra kitabımı elime alıp daldım yarım asır öncesinin Üsküdar'ına. Yarısına gelirken uyumuş kalmışım. zaten istediğim de bu değil miydi? Ama ne uyku, akşamın dokuz buçuğunda uyandım. Ne yapılır bundan sonra? Gece uykusu gene haram. Yüzümü yıkayıp çay yaptım kendime, içinde kabuk tarçın, yanında bir kaç ceviz ve kuru kayısı. Dört saat geçti hâlâ ayılamadım. "Huu!" diyorum kendime, "Sabah iş var, hem de hafta başı. Zaten pazar pazar posta kutum dolmuş, sanki yarını bekleyemiyorlar. Hadi bi silkin kendine gel." Yok, beynim vücuduma komut veremiyor, vücut sersem, ne dese boş.
Annem, çocukluktan çıktıktan sonra bize hiç öğle uykusu uyutmadı; azıcık uyumaya davransak hemen, "Gündüzleri miskinler uyur, kalk bir işin ucundan tut." derdi. Ondandır gündüz uyuyamamam. Kırk yılda bir uyusam da böyle sersem sepelek ortalıkta dolaşmam.
Halbuki size cuma akşamı tiyatroda seyrettiğim güzel bir oyunu anlatmayı düşünüyordum. Nerdeee, kafamı toparlayamıyorum, istek de yok, ilham hiç yok.
Ne yapalım? Bu hafta da benim bu sersemlik anlatımımla idare edersiniz artık.
Bakalım ne zaman uyuyacağım bu gece?

Yorumlar

Popüler Yayınlar