BİR SOSYETE DÜĞÜNÜ


Fenerbahçe Faruk Ilgaz tesislerinde bir düğüne gittim bu akşam.
Kadim dostum Hatice'nin arkadaşı, benim de 3 yıl önce Akyaka seyahatinden tanıdığım Sema hanımın oğlu evlendi.
Kız Amerika'da yaşıyormuş ailesiyle. Anne ve babası Virginia'da berber dükkanı sahibiymiş. Düğünün tüm masraflarını onlar üstlenmiş.

Hülya Koçyiğit'in damadı Ender Alkoçlar da düğündeydi. Benim Hatice'nin uzaktan akrabasıymış, bir süre sohbet ettiler. Kız tarafı mı erkek tarafı mı onu anlayamadım. Hiç de sevmem zaten kendisini.
Damadın annesi Sema hanımı Akyaka'dan tanıyorum demiştim. Tanıştığımız yıl bir trafik kazası geçirdi. 3 kişinin ölümüne sebep oldu, ama nasıl olduysa oldu adamlar falan soktu araya, kurtuldu. Fiziksel arazlarını da halletmiş maşallah. Bol göbek attı düğünde. Kocası Elvan'ı gösterince Hatice şaşırdım, beş yıl falan önce Kadıköy'de Hatice'nin  bilgisayarını aldığımız adamdı bu. Meğer karı kocaymışlar. Gerçi ayrı yaşayan, çoktan boşanması gerekip de mal mülk sevdası için evliliği kâğıt üstünde sürdüren insanlar bunlar. Sema'nın Akyaka'daki sevgilisini gördük, Allah kimseye vermesin böyle bir sevgili yarabbim. Hem hödük hem üçkağıtçı. Sema şimdi onu silkeleme derdindeymiş. Oğlu Amerika'ya gidelim demiş. Dükkandan olan borcunu harcını esnaf kredisi ile ödeyip gitmeyi düşünüyormuş. Borç ödenir ya da ödenmeden kaçılır da, ölen insanların vebali ne olacak, hiç düşünüyor mu bilmem. Düşünüyordur mutlaka; böyle büyük bir kazanın hafizadan silinmesi mümkün mü? Ama kendini aklayacak sebepleri de vardır. Yoksa nasıl yaşar?
Hatice'nin oğlu Mete bey, eşi Candan hanım ve Hatice'nin öteki oğlu Murat beyin kızı Zeyno ile gitmiştik düğüne. Yemek servisi mükemmeldi, yemekler de öyle. Divan'danmış güzel olacak elbet. Nikah kıyılmadan önce bir kadeh beyaz şarap içmiştim, yemek süresince de iki kadeh daha içtim. Normalde direkt sarhoşluk hali bende. Fakat nasıl bir otokontrol var bende, orada hiç sarhoşluğumu hissettirmedim. Yabancı topluluklarda hep yaparım bunu; evde içsem kendimi kaybettiğimin resmidir de dışarıda kimse anlamaz. Nitekim eve gelir gelmez dışarıda tuttuğum sarhoşluğumu salıverdim orta yere. Başladım şarkı söylemeye,sarılıp sarılıp öptüm güzel oğlumu, canım, kahve yaptı bana, limonlu suyumu hazırladı. Yeter ki ben susayım. Sustum işte bir fincan kahvemi içer içmez.
Sosyetik düğünler de bir alem, alafranga başlıyor, alaturka bitiyor. Uzun sarı saçlı, beyaz tenli, mini etekli orta yaşlı bir kadın Fransızca şansonlarla başladı, Sibel Can ile bitirdi. O kadar güzel Fransızca söylüyordu ki hayran kaldım, şarabın etkisiyle de ağzım açık dinledim. Edith Piaf'tan Sibel Can'a geçişi muhteşem yaptı ister inanın ister inanmayın. Sonrası erik dalı...
İnanamadım, Fransızca ve erik dalı.
Tabi öncesinde Türkçe şarkılara geçiyoruz dediğinde Ajda Pekkan'dan söyledi ve biz ameliyatlı bacaklı Hatice ile piste fırladık. Karşımda İstanbul Mali Müşavirler Odamızın geçen dönem başkan yardımcı İhsan bey var ve ben göbek atıyorum, inanılır gibi değil. Ama inanın yaptım.
Bir saat kalır döneriz dediğimiz düğünü bitiriyorduk neredeyse.
Bir sosyete düğünü böyle geçti işte.
Bu arada, dolar 6 lirayı euro 7 lirayı geçmiş kime ne...


Yorumlar

Popüler Yayınlar