MATRUŞKA
Geçen hafta cuma günü, Şehir Tiyatroları'nın Üsküdar Musahipzade Celal sahnesinde meslektaşlarımızla keyifle seyrettiğimiz oyunun adı MATRUŞKA.
Konusu, kadın-erkek arasındaki ilişkide yaşanan çıkmazlar, sorunlar.
Oyun iki kişilik ve 65 dakikalık tek perde. Dekor yok denecek kadar az ve sahne az ışıklı.
Oyunun başladığını oyuncular konuşmaya başladığında anlayabildim. Sahnenin altında, seyircilerin önündeymiş oyuncular. İkinci sırada oturmama rağmen görmemişim. Sahneye odaklanmışım çünkü, orada bekliyorum oyuncuları.
Ayrılmanın eşiğinde, belki de son konuşmalarını yapmak için bir araya gelmiş kadınla erkek birbirlerini suçlayıcı bir iki cümleden sonra ilişkilerinin başlangıcına doğru yol alıyorlar. Biz de bu sayede bu ilişki nasıl başladı, nasıl gelişti ve nasıl yıprandı anlayabiliyoruz.
Bir tiyatroda koltuklarını ararken tanışıyorlar. Daha ilk anda aralarında büyük bir çekim oluşuyor. Kadın 30 yaşlarında, ailesiyle yaşayan, antika sayılabilecek eşyaları alıp satan ve geçmiş ilişkilerinde aradığını bulamamış biri. Adam ise 50 yaşlarında, evli ve çocuklu, bir tanesi bile çekilememiş senaryoların yazarı. Kadının güzelliğine ve cinsel çekiciliğine vuruluyor. Kadın ise tam aksi, onun cinselliğin ötesinde farklı duygularla kendisini beğendiğini düşünüyor. Sık sık iç sesleriyle konuşuyorlar. Düşünceleri ve davranışlarının ne kadar farklı olduğunu görüyoruz böylece. Kadın adamı yalancılıkla, daha en başında evli olduğunu söylemeyişi nedeniyle suçluyor. Adam ise bunu gayet doğal karşılayıp "Daha ilişkinin ilk günü sana evliyim, kızım var mı diyecektim, en baştan bitsin miydi?" diyor. Tanıştıkları ilk gün adam kadına kendi yazdığı senaryonun kitabını armağan ediyor. Mutluluk sarhoşu kadın, kitabın arkasında, yazarın biyografisinde yazan 'Evli 1 çocuklu' kısmına pek takılmıyor. O kadar mutlu ki ve adamın kendisine yıldırım aşkıyla vurulduğundan o kadar emin ki, bu evliliğin artık kağıt üzerinde kalmış olabileceğine inandırıyor kendini. Ve öteki kadınlığı yaşamaya başlıyor.
Oyun boyunca öteki kadınlığın zorluğuna, çektiği acılara, adamı kaybetmemek için yaptığı fedakarlıklara, söylediği yalanlara tanık oluyoruz. İki taraf ta, mükemmel ilişki arayışı içinde, birbirine yalan söylemek durumunda kalıyor sık sık.
Yıllar geçtikçe, süresi büyüyen ilişkide kendileri küçülüyor, küçülüyor, parçalara bölünüyor. Oyunun sonunda kadın adama doğum günü armağanı olarak matruşka veriyor. Şaşıran adama, "Biz de seninle böyleyiz işte, açtıkça küçülüyoruz' diyor.
Temposu hiç düşmeyen bir oyun, oyuncular harika. Hiç sıkılmadım, arada kahkaha attım, arada hüzünlendim. Çünkü insan mutlaka kendinden bir şeyler buluyor oyunun içinde. Sonuçta anlatılan insan.
Tavsiye ederim mutlaka.
Konusu, kadın-erkek arasındaki ilişkide yaşanan çıkmazlar, sorunlar.
Oyun iki kişilik ve 65 dakikalık tek perde. Dekor yok denecek kadar az ve sahne az ışıklı.
Oyunun başladığını oyuncular konuşmaya başladığında anlayabildim. Sahnenin altında, seyircilerin önündeymiş oyuncular. İkinci sırada oturmama rağmen görmemişim. Sahneye odaklanmışım çünkü, orada bekliyorum oyuncuları.
Ayrılmanın eşiğinde, belki de son konuşmalarını yapmak için bir araya gelmiş kadınla erkek birbirlerini suçlayıcı bir iki cümleden sonra ilişkilerinin başlangıcına doğru yol alıyorlar. Biz de bu sayede bu ilişki nasıl başladı, nasıl gelişti ve nasıl yıprandı anlayabiliyoruz.
Bir tiyatroda koltuklarını ararken tanışıyorlar. Daha ilk anda aralarında büyük bir çekim oluşuyor. Kadın 30 yaşlarında, ailesiyle yaşayan, antika sayılabilecek eşyaları alıp satan ve geçmiş ilişkilerinde aradığını bulamamış biri. Adam ise 50 yaşlarında, evli ve çocuklu, bir tanesi bile çekilememiş senaryoların yazarı. Kadının güzelliğine ve cinsel çekiciliğine vuruluyor. Kadın ise tam aksi, onun cinselliğin ötesinde farklı duygularla kendisini beğendiğini düşünüyor. Sık sık iç sesleriyle konuşuyorlar. Düşünceleri ve davranışlarının ne kadar farklı olduğunu görüyoruz böylece. Kadın adamı yalancılıkla, daha en başında evli olduğunu söylemeyişi nedeniyle suçluyor. Adam ise bunu gayet doğal karşılayıp "Daha ilişkinin ilk günü sana evliyim, kızım var mı diyecektim, en baştan bitsin miydi?" diyor. Tanıştıkları ilk gün adam kadına kendi yazdığı senaryonun kitabını armağan ediyor. Mutluluk sarhoşu kadın, kitabın arkasında, yazarın biyografisinde yazan 'Evli 1 çocuklu' kısmına pek takılmıyor. O kadar mutlu ki ve adamın kendisine yıldırım aşkıyla vurulduğundan o kadar emin ki, bu evliliğin artık kağıt üzerinde kalmış olabileceğine inandırıyor kendini. Ve öteki kadınlığı yaşamaya başlıyor.
Oyun boyunca öteki kadınlığın zorluğuna, çektiği acılara, adamı kaybetmemek için yaptığı fedakarlıklara, söylediği yalanlara tanık oluyoruz. İki taraf ta, mükemmel ilişki arayışı içinde, birbirine yalan söylemek durumunda kalıyor sık sık.
Yıllar geçtikçe, süresi büyüyen ilişkide kendileri küçülüyor, küçülüyor, parçalara bölünüyor. Oyunun sonunda kadın adama doğum günü armağanı olarak matruşka veriyor. Şaşıran adama, "Biz de seninle böyleyiz işte, açtıkça küçülüyoruz' diyor.
Temposu hiç düşmeyen bir oyun, oyuncular harika. Hiç sıkılmadım, arada kahkaha attım, arada hüzünlendim. Çünkü insan mutlaka kendinden bir şeyler buluyor oyunun içinde. Sonuçta anlatılan insan.
Tavsiye ederim mutlaka.
YAZAN | : | TUNCER CÜCENOĞLU |
YÖNETEN | : | BORA SEÇKİN |
DRAMATURG | : | HANDE ÖREN |
KOSTÜM TASARIMI | : | NİHAL KAPLANGI |
SAHNE TASARIMI | : | AHSENUR ÇİFTÇİOĞLU |
MÜZİK | : | EMRAH CAN YAYLI |
IŞIK TASARIMI | : | MAHMUT ÖZDEMİR |
EFEKT TASARIMI | : | HANEFİ TOPRAKTEPE |
YÖNETMEN YARDIMCISI | : | NURDAN KALINAĞA |
REJİ ASİSTANLARI | : | ERKAN AKKOYUNLU, SERAP DOĞAN, NİLAY YAZICIOĞLU, ELİF GÖKLÜ ÖZCAN |
SÜRE | : | 65 Dakika / Tek Perde |
OYUNCULAR | : | CEM KARAKAYA, DERYA YILDIRIM |
Yorumlar
Yorum Gönder