CANLARLA KEYİFLİ KAHVALTI

Babaları ölmüş iki kadının Babalar Günü ile artık ilgisi kalmadığından, bu ticari (!) günü unutup yer ayırtmadan Göztepe Özgürlük Parkı'na gidip kahvaltı etmek istemesine ne demeli bilemedim.
Ancak öyle keyifli oldu ki anlatmak istedim.

Sabah erkenden -burası önemli, gerçekten erkenden- Üsküdar'dan trene bindim Göztepe istasyonunda indim. Arkadaşım beni bekliyordu, hemen parka yöneldik; ağaçların, piknik için gelmiş insanların ve her adımda karşımıza çıkan kedilerle köpeklerin arasından geçerek kahvaltı edeceğimiz mekana geldik. Bir sürü boş masada 'rezerve' notu yazıyordu. Notun ayrıntısında masa sahiplerinin gelecekleri saatler de yazıyor, bir çoğu en az iki saat sonrasına falan. Fakat geniş zamana rağmen bizi oturtmadılar tabi ki masalara. Dolaşan görevliden bize mutlaka yer bulmasını rica ettik. Sonuçta sadece iki kişiyiz bulunur elbet değil mi? Buldu, bizi köşede çöp kutusunun da yanında olduğu küçük bir masaya yönlendirdi. Hadi dedik, hiç yoktan iyidir. Arkadaşım, masaya bir işaret bırakmamızın uygun olacağını söyledi, ama ben gerek olmadığını, görevlinin yeri bize ayırdığını söyledim ve tabaklarımızı alıp kahvaltılıkları seçmeye başladık. Tam yerimize doğru döndük ki bir de baktık yerimizde gerine gerine keyifle oturan bir çift.
-Nasıl ya?
-Ben sana demedim mi?
Derken hadi gel çöz işimizi görevli oldu sonunda.
Adam sağa baktı, sola baktı, arkaya öne derken içeri alayım sizi deyince hafif bir isyan benden, kat'iyen olmaz.
-O zaman arka bahçeye gidin madem, bulursunuz belki yer.
Elimizde tabaklar, suratlar biraz düşmüş çıktık yukarı arka bahçeye. Aaa! en uçta köşede boş bir yuvarlak masa, tam ikimize göre. Sevine sevine yerleşirken karşı masalardan birindeki, yanında iki tane minik köpeği olan adam, orası personel masası hanımlar, kaldırırlar sizi deyiverdi. Hiç istimi bozmadan yerleştim, kimse kaldıramaz beni buradan, ayrılmış yerimize sahip çıkmadılar hele kaldırsınlar bakalım, deyip daha bir yerleştim. Sürekli insanlar gelip gidiyor masa bakıyor, o adam herkese laf yetiştiriyor, rezerve efendim orası, kaldırırlar sizi.
Rezerve sahipleri geldikçe doldu bizim arka bahçe. Herkeste en az bir köpek, iki hatta üç köpekle gelen var. Ortalık zaten kedi kaynıyor. Minicik köpekler iri yarı azman köpeklere havlıyor, kediler haline bakmadan küçük büyük demeden bütün köpeklere miyavlayıp kafa tutuyor. Bir adam geldi kocaman çok güzel bir köpekle, masalardan birine oturdu. Köpek kuyruğunu sallayıp duruyor sevinçle, adam da başını okşuyor. Arkalarındaki masada oturan çift pek memnun olmadı bu durumdan; kadın, e ama olmuyor böyle, köpeğin kılı tüyü uçuşuyor havada, nasıl yiyeceğiz biz kahvaltımızı dedi. Diğer insanlar şöyle bir baktı onlara, ama öyle bir garip baktı yani. Herkese laf yetiştiren arkadaş, hanımefendi burası evcil hayvan bahçesi, siz de hem buraya oturmuş hem de şikayet ediyorsunuz dedi. Hah, şimdi anlamış olduk, neden tüm insanların hayvanıyla geldiğini buraya. Fakat kadın ısrarlı, olmaz ki, biz nereden bilelim, işletme oturttu bizi buraya, söylemeliydiler dedi. Bir iki masa ötelerinde bir başka kadın başka bir tartışma çıkardı, tam anlamadım, ama o da bu evcil hayvanlarla ilgiliydi. Bizim masa gerilimimiz hiç bir şey değilmiş, bunlar epey bir konuyu uzattılar.
Personel masasındaymışız, burada servisler yokmuş, gidip ayrıca istemek zorunda kalmışız, portakal suyunun açık büfeye dahil olduğu yerde su ekstra ücrete tabiymiş falan ne gam, biz çok eğleniyorduk. Gözüm kulağım etrafta ne yediğimi bilmeden atıyorum yiyecekleri ağzıma. Bir yandan da sahipsiz kediciklere salam, peynir veriyoruz. Sahiplerinin didişmeye daldıkları minik köpekler de kıskandılar kedileri, yanımızda bittiler. Onları da doyurduk sevabına:)
Görmeliydiniz nasıl sevimlilerdi, nasıl güzellerdi. Bir benim bir arkadaşımın sandalyesine tırmanıyor mazlum mazlum bakıp yemek istiyorlardı.
Didişenlerin yarısı bu bahçenin nasıl müdavimiyse meğer bu kediler de buranın müdavimiymiş, her birinin ismi bile var.
Oyyy, iyi ki yerimizi kaptırmışız çok eğlenceli bir kahvaltı oldu bizim için.
Ama o kalabalıkta kahve istersek gelmesi akşamı bulur deyip kalktık. Değişiklik olsun diye tekrar trene binip Maltepe istasyonunda indik, sahilde buluruz bir yer dedik. Dragos'a gelmişiz meğer, Adalar'a karşı bir kafede oturup kahvelerimizi içtik, garsonun tavsiyesi karadut şerbetini de. Gerçekten tavsiye ettiği kadar varmış. Kafenin adını hatırlamıyorum, ama Karslılar işletiyor, onu biliyorum, hani gitmek isterseniz diye:)

Yorumlar

  1. Keyifle ve gülümseyerek okudum. Kaleminiz daim olsun.
    Yaşanan bu ne ilktir ne de son olacaktır.
    Herkes kendi bildiğini doğru sanıyor.
    Bir diğerine saygı mı?
    İşte o yerlerde.
    Yerlerde olmasa zaten bu yazının yazılışı da gerçekleşmezdi.
    Anılarımı sizin yazım anlayışınız ve akıcılığı ile bir yazabilsem var ya,
    gerçekten mutlu olacağım.
    Her ne olursa olsun yine de doğru olanı yapmaya devam etmeli insan, her yerde her ortam da ki, diğerleri de mutlu ve huzurlu olsun.
    Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam yorumunuzu şimdi gördüm.
      Mail adresimde nedense birincil bölüme değil de tanıtımlar bölümüne girmiş, ben de onlara pek bakmıyorum.
      Çok teşekkür ediyorum,
      Anılarınızı çok güzel yazacağınıza ve bizim de keyifle okuyacağımıza inanıyorum ben.
      Sevgi ve saygılarımla.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar