HASAN

Yine o menhus hastalık.
Yine bir ölüm.
Hasan da gitti bu dünyadan. Ne kadar genç!

Ne samimiyetim vardı ne sohbetim. Belki birkaç merhaba, birkaç el sıkış, o kadar.
Samimiyeti gerektirecek bir durum da yoktu aslında. İyi diye bildiğim bir adamdı.
Ayrıldığım kocamın teyzesinin oğluydu.
İki hafta kadar önce duydum hastalığını ve son evresinde olduğunu. Çok üzüldüm.
Annesi Meziyet teyze de genç ölmüştü. Oysa hiç ölmeyecek sanılan insanlardandı bence. Hayatı seven, ailesine düşkün.
Şu son birkaç yılda kocamın ailesinden ne kadar çok insan göçtü öte tarafa. Hasan'la olmasa da diğer hepsiyle ne çok anım var. Her yeni ölümde tekrar tekrar gidiyorum eski günlere.
Yıllar önce Selahattin enişte, sonra Güngör bey, yakın tarihlerde iki elti Nevin ve Leyla yenge, kocaları Nuri ve Hakkı dayı. Ve Orhan... Şimdi de Hasan. 
Nur içinde yatsınlar.

Ve hep aynı duygu; hayatı erteliyoruz, sanki önümüzde uzun yıllar varmış gibi. Geldiğimiz yerden baktığımızda başlangıcı görünen tünelin içinde debelenip duruyoruz.



Yorumlar

Popüler Yayınlar