PANDEMİ SÜRECİNDE - EVİM EVİM GÜZEL EVİM


Bu başımıza gelen Pandemi belasından (!) önce ne güzel yaşayıp gidiyorduk değil mi?
Maske, sosyal mesafe, sokak kısıtlaması, altmış beş yaş üstü ev hapsi, hiç biri yoktu. Dilediğimiz yerlerde dolaşıp istediğimiz zaman sarılabiliyorduk sevdiklerimize. 
Fakat, sanırım benim gibi birçok kişi işin gücün stresinden, trafikten, şundan bundan epey şikayetçiydi ve evrene, şöyle bir evimde oturup ayaklarımı uzatıp istediğimi rahatça yapacağım zaman olsa keşke diye güçlü bir enerji yolladı. Sadece serbest zamanı istedik, nasıl olacağını ne bilelim, al işte Pandemi denen bela (!) geldi oturdu dünyanın üstüne. 
Her gün Sağlık Bakanının açıkladığı tabloları takip eder olduk. 
Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığının kararlarını merak edip televizyonlara, sosyal medyaya sardık.
Bayramda sokak kısıtlaması olacak mı?
Altmış bey yaş üstü evde çürüyor, ev hapsi gevşeyecek mi?
Berberler, kuaförler kapalı. Saç sakal o biçim, dip boyaları iki santim.
Kahveler, kafeler, lokantalar yalnızlık şarkısı söylüyor.
Herkes oldu evinde aşçı, facebook, instagram obez olmaktan kıl payı kurtuldu.
Evden konserler, konferanslar, online eğitim, home ofis.
Hapşırsan, sanırlar vebalı. Şöyle normalinden bir grip olmak bile zor.
Maske takandan kaçıyorduk eskiden, şimdi maske takmazsan üstüne bir de ceza yiyoruz.
Korku, panik, evham aldı başını yürüdü.
Vs.vs.

1 Hazirandan beri normalleşme takvimine girdik de çok şükür, sen sağ ben selâmet durumundayız:) 

Neyse, 
Hepsi, her şey bir tarafa, ben çok sevdim bu Corona dönemini. 
19 Martta eve bir kapandım, yirmi altı gün kapının eşiğinden adım atmadım vallahi. Bu da benim ömrü hayatımda kırdığım ilk kişisel rekorumdur yani. 
Ama nasıl mutluyum, nasıl huzurluyum anlatamam. Sanırsın Corona, ben rahat edeyim, huzur bulayım diye çıkmış ortaya. 
Çalışmadım mı? hem de nasıl. Bizim meslekte boş geçen gün mü var? Ne hafta sonu dinler ne yıllık izin. Evde olmanın huzuruyla çalıştım ben. Bunun ne demek olduğunu, ruha nasıl işlediğini gördüm. 
Meğer ben evimi ne çok özlemişim. Meğer evimde ne çok keşfedilecek şey varmış. 
Hayatı dışarıda yaşamaktan yorulmuşum.
Bu süreçte ben evimle tanıştım yani.
Sabah erken kalkmak, kendine harika kahvaltılar hazırlamak, peşinden bol köpüklü sade Türk kahvesini yudum yudum keyifle içmek hayatımın güzelliği oldu. Cidden, günümün en keyifli en mutlu zamanıydı sabah kahvesi saati. Hâlâ öyle, çünkü artık evden çalışmaya karar verdim. 
Kahveden sonra işe başlanıyor tabi. İnsan keyifle çalışınca her şey değişebiliyor. Aylardır süren siyatik ağrılarını bile unutturuyor. 
Ah o siyatik ağrıları! Corona döneminin de başına denk gelen bir iki ay sabah yataktan zor kalkıp ayağımın üstüne basamıyordum. Ancak öğlene doğru, o da ağrı kesicilerin yardımıyla normale dönüyordum. Yine de çok mutluydum.
Ev ve meditasyon beni güçlendirdi, iyileştirdi.
Yıllardır ardiye gibi kullandığım balkonumu düzenledim. Bir küçük masa ve iki sandalye koydum çiçek gibi oldu. Arada işe ara vermek istediğimde kahvemi kitabımı alıp geçiyorum keyif makamıma, karşımdaki ağacın dallarındaki yeşil yaprakların hışırtılarıyla mest oluyorum. 

Ne çok yemek yaptım inanılır gibi değil. Bir çoğunu da ilk kez hem de. Kısa Çalışma Ödeneği koşuşturmalı günlerimde bile oturup zeytinyağlı yaprak sardım.. İstediğimi, özlediğimi yapabiliyor olmanın hazzı ve bünyeme verdiği güç inanılır gibi değil. 
Bir akşam ertesi gün için börek yapalım dedik, baktık yufka almayı unutmuşuz ve sokağa çıkma yasağı gelmiş. Yaparım dedim, evde un var, aradım taradım merdaneyi de buldum, ertesi gün elde açtığım börekler hazırdı. 
İlk dışarıya çıkışım biraz garip ve tutuk oldu tabi. Paşalimanı'ndaki bir müşterime gitmek zorundaydım. Maskeyi ilk kez taktım ve çok yadırgadım. Eldivenin içinde ellerim terledi falan derken alıştık işte. 
Dışarıda tek özlediğim doğa oldu. Bahar aylarındaydık ve doğanın yeniden uyanıp canlandığını göremiyorduk. O gün gördüğüm bütün ağaçlara sarılasım geldi. Uzun uzun baktım, şükür dedim, sonunda kavuştuk. 

Beni yeni bir hayata başlatan Corona'yı sevdim ben, ama lütfen artık gitsin.

Herkes benim kadar şanslı değil.
Dükkânı kapanan esnaf, işsiz kalan, Kısa Çalışma Ödeneği ve Nakit Ücret Desteği ile nasıl geçineceğini, şaşıran işçi, geliri sadece kira olup bu dönemde kiralarını alamayan ev sahipleri belki ilk kez böyle büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldılar. 
Allah hepsinin yardımcısı olsun. 

Her halükarda, bizim anlamamız istenen şey: 
Dünyada mal mülk, para pul, hırs hepsi boş. Sağlık, sevgi, dostluk, huzur ve mutluluk olmadan hiçbir şeyin değeri de yok anlamı da.
Minicik bir virüsün varlığına bakıyor işte. Ne paranı kullanabiliyorsun ne sevdiklerine sarılabiliyorsun.

Yorumlar

Popüler Yayınlar