İST DERGİ / ÜÇ AYLIK İSTANBUL DERGİSİ (İBB)

 


Şubat 2019'da BENİM İSTANBUL'UM yazımda şöyle demişim:

"Üç Aylık İstanbul Dergisi. .... Tarih Vakfı'nın yayını. ..... 1992 yılında yayın hayatına başlamış. Beşinci sayısından başladım sanırım abone olmaya. Daha sonra önceki sayılarını da buldum ve koleksiyonumu tamamladım. Üç ayda bir kalın sarı bir zarf içinde gelirdi postadan iş yerime. Sabırsızlıkla beklediğim o günlerimi de ne çok özledim. Çünkü 16 yıl sürdü ve 2008 yılında 64.sayıda yayın hayatına son verildi. Bir kent için o kentin adıyla çıkan ilk dergi unvanını taşıyormuş. O kadar güzel yazılar yer alıyordu ki dergide. Her sayıda bir dosya konusu oluyor, enine boyuna irdeleniyordu konu. Önemli yazarlar, mimar ve mühendisler İstanbul'un dünü bugünü ve geleceği hakkında yaptıkları araştırmaları yayınlıyorlardı. Oldukça keyifliydi okumak; çok üzüldüm, ama ne çok... Bir boşluğa düştüm, eksildim sanki."

Ve bu cumartesi, üç aylık yayınlanan yeni bir İstanbul dergisine kavuştum. 

Kapalıçarşı gezisiydi programımız. En başta da Şark Kahvesinde oturup keyifle kahve içmek. Beyazıt Kapısından girip Yağlıkçılar Caddesi'ne yürüdük ve kahvenin önüne geldik, bir de ne görelim, kapalı.  Pandemi nedeniyle kapanmış önce, ancak sonra işletmecisi değişmiş, ne zaman açılacağı bilinmiyormuş. Hayal kırıklığı içinde Kapalıçarşı'nın sokaklarını geze geze Mahmutpaşa 'ya, oradan Sultanhamam'a indik. Sonra Üsküdar vapuru. Marmaray'a binmiyorum çok zorunlu olmadıkça artık. Vapur keyfi bir başka.

Koltuklarımıza otururken arkadaşım, yan koltukların arkalıklarının üstündeki desteden bir dergi çekip aldı ve bana uzattı. "Nedir bu?" dedim. "Bak bakalım, çok beğeneceksin eminim, geçen gün görüp almıştım, okuyunca sana da bir tane alayım dediydim, kısmet burasıymış. "dedi. Gözlerime inanamadım; üzerinde İSTANBUL VE İSTANBULLUYA DAİR ÜÇ AYLIK YAŞAM KÜLTÜRÜ DERGİSİ yazıyor. Üç aylık! İstanbul Dergisi! Allah'ım bu ne güzel bir sürprizdi böyle. Şark Kahvesi hayal kırıklığı falan geçti gitti bir anda. Başladım okumaya. İşte buydu, işte o düştüğüm boşluk doluyordu. Tam 176 sayfa ve tam da eski dergimin boyutunda. Üstelik ÜCRETSİZ! 

Vapurda bir iki yazıyı sonuna kadar okuyup bir çok yazının da başlıklarına baktım. Sabırsızlıkla eve gitmeye can atıyordum. Üsküdar'da iner inmez İBB Beyaz Masa İletişim Noktasından içeri girdim. Bugün vapurdan aldığım derginin bundan önce çıkan iki sayısını nerede bulabileceğimi sordum. O kadar beğenilmiş ki onlarda kalmamış. Diğer noktalarda da bulamayabileceğimi söylediler. Üzüldüm, yapacak bir şey yoktu, derginin e-posta adresine yazmaya karar verdim. 

Eve gelir gelmez de yemeğimi hazırlayıp derginin başına oturdum, hem yiyorum hem okuyorum. 

Twitter'da İBB'nin sayfasındaki tanıtıma baktım, biri yorum yazmış: 

Bırak fasa fiso işleri başkanım, dergi istemiyoruz, yol yap vs. 

mealinde. 

Kimsenin gazete kitap dergi okumadığı toplumda normal gibi bu yorum, yaşam kültürü denen şey umurlarında değil ki. Oysa karnını doyurduktan sonra insanın en büyük ihtiyaçlarından biridir bana göre kültür ve sanat ve okumak. Fasa fiso deniyor maalesef bunca emeğe. Aynı şey bizim meslek odamızın çıkardığı İSMMMO YAŞAM dergisi için de geçerli. Ona da dudak büküp burun kıvıran bir dolu meslektaş var. 

Okumayanların bahanesi, kitabın pahalı olduğu oluyor genellikle. İnsan yeter ki istesin, takastı, kütüphanelerdi ne yapar eder okur. Üstelik sözünü ettiğim dergiler ücretsiz. Hani bahane edecek bir şeyleri de yok. Ama okunmuyor, bir de üstüne tu kaka ediliyor. Sonra işte, sadece para kazanmaya odaklı, sanattı kültürdü hak getire ot gibi yaşamlar süren bir topluluk oluyoruz. 

Kimseyi küçümsemek, kendimi yüceltmek gibi bir derdim asla yok. Ben neyim ki? Öğrenilecek  milyonlarca bilgi varken bildiklerim nedir ki? 

Sadece üzülüyorum. Hadi bizim zamanımızda eğitim sistemi görece iyiydi; şimdi gençlerin çoğu sadece maddesel ve görsel boyutta yetişiyor. Buna yetişmek denirse. 'Millet aya biz yaya.' diye bir söz var biliyorsunuz. Amiyane tabirle tam da bu halde koşuyoruz bir yerlere de nereye biz de bilmiyoruz. 

Neyse, gelelim bu güzelim derginin içeriğinden bazı yazılara:

-Huysuz Virjin'in Ardından - Cengiz Özkarabekir

-Eskinin el emeği apartman tabelaları izinde İstanbul turu - Burak Kuru

-Barınaktan ve sokaktan hayvan sahiplenen ünlüler

-146.yaşını kutlayan İstanbul İtfaiyesi'yle bir gün

-Gökhan Akçura ve Banu Tuna'nın kaleminden Haydarpaşa ve Sirkeci Garları

-Halide Edip'in Üsküdar'ı

-Tarihi Eyüp oyuncakları

-Kaan Sezyum'un kalemiyle En büyük İstanbul Mafyası (Kediler)

-Yandan çarklı vapurlar

Vs.

Her bir yazı başlı başına özel, sonuna kadar okunmayı hak ediyor. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesine, özenle hazırlandığı belli olan bu dergi için çok teşekkür ediyorum. 

Henüz görmeyen, görüp de almayanlar için şiddetle (!) tavsiye ediyorum.

İşim başımdan aşkın, fırsatım yok okumaya demeyin. İşler bitmez, ama ömür bitiyor. Kendinize bir iyilik yapıp zaman ayırın okumaya. 

Sadece kendiniz için. Ruhunuz için.




Yorumlar

Popüler Yayınlar