ÇEMBERLİTAŞ'TA SONBAHARA BAŞLANGIÇ


Serin bir pazar gününde Çemberlitaş gezisi bize tam bir sonbahar başlangıcı oldu.

Özlemişiz üşümeyi. 

Buraya ne zaman gelsek hep üşüdük ne hikmetse. Bir kere de sıcak bir hava denk gelmedi. Türbeler Müzesinin kafesinde otururken 2013 yılının Ocak ayındaki gezimizi hatırlayıp ne güldük. Donmuştuk adeta o gün. Neyse bugün hafif serinlik çok iyi geldi. Yağmur havasıydı, ama Sibel'in tüm yağmur duaları boşa çıktı ve ben ıslanmaktan kurtuldum. 

Gezimizin ilk durağı Üsküdar Selimiye Kışlasındaki Florence Nightingale Sağlık Müzesi olacaktı. Hani insan burnunun dibindeki güzellikleri görmez bazen ya, görelim dediydik. Fakat bu seneki bilmem kaçıncı hayal kırıklığı oldu bu müze de; kapalıymış. Hem de geçici falan değil, kalıcı kapalıymış, olacak şey değil. Neden kapatıldığını öğrenmeliyim en kısa zamanda. 

Biz de gerisin geri yürüyüp Üsküdar'dan Marmaray'a bindik ve Sirkeci'de inip tramvayı yakaladık. Çemberlitaş'ta bulduğumuzda kendimizi nereden başlayalım derken, kahvesiz başlanmaz deyip Türbeler Müzesindeki Türkocağı Lokaline girdik. İçilmeyecek gibi değildi ama kahvesi de çayı da bir tuhaftı bu sefer. Etrafıma baktım, herkes mutlu keyifli içiyor, bizim mi ağzımızın tadı yoktu acaba? Çünkü garsona da sordum, kimseden şikayet gelmemiş. 

Çay kahve faslı bitince başladık bahçede gezmeye. Burası II.Mahmud Türbesinin bahçesi ve bu bahçede onlarca mezar var. Padişah Abdülmecid babası II.Mahmud için yaptırmış türbeyi. Yapıldıktan sonra diğer padişah ve Hanedan üyeleri de gömülmüş. Uzun bir süre restorasyonda idi. Padişahlardan Abdülaziz ve II.Abdülhamit  de burada yatıyor. Bahçesinde (haziresinde) Şeyh Bedrettin, yazar Ziya Gökalp ve Muallim Naci, En son Osmanlı veliahdı Ertuğrul Osman, Abdülaziz'in torunu Mihriban Mihrişah Sultan gibi şahsiyetlerle bir dolu eski sadrazam ve paşalar var. 

Sonraki durağımız Şerefiye Sarnıcı.

Yıllarca çalıştığım şirketin emlak vergilerini ödemek için gittiğim Eminönü Belediyesinin altındaymış bu sarnıç meğer. 2010 yılında Büyükşehir Belediyesi tarafından belediye binasının bir kısmı yıkılıp restore edilmiş ve ziyarete açılmış. Muhteşem olmuş. 

Girişi Pier Loti Caddesinde olan sarnıç, 428 ve 443 tarihleri arasında İmparator II. Theodosius tarafından Bozdoğan Kemeri vasıtasıyla su depolanmasını sağlamak amacıyla yapılmış. 32 adet mermer sütun tarafından desteklenen 9 metre yüksekliğinde bir çatısı var. Girişten aşağıya indiğimizde büyülendik adeta. Burada konserler verildiğini de öğrendik. Kim bilir ne keyiflidir o konserleri dinlemek bu muhteşem ortamda? Sarnıcın üzerinde İstanbul Kitapçısı ve kafesi var. Yıllar önce Turing'in tesislerinde aldığımız keyfe benzer hislerle doluyduk. Belki yok olan çok şey var, ama yeni yapılan böyle güzellikler de var dedik. Orada da nefis bir kahve içtikten sonra sıradaki durağımıza doğru yürüdük.




Yine, yıllarca önünden geçip içine girmeyi hiç düşünmediğim bir yer vardı sırada. Nuruosmaniye Cami. 

Kapalıçarşı girişinde yer alan caminin yerinde daha önce Fatma Hatun mescidi varmış. Mescid yıkılmaya yüz tutunca I. Mahmud'un emriyle cami inşaatı başlamış. Mimar Mustafa Ağa ve yardımcısı Simon kalfa tarafından gerçekleştirilen inşaat I.Mahmud ölünce kardeşi III. Osman zamanında  Osmanlının Nuru anlamında Nur-u Osmani adıyla tamamlanmış. İstanbul'da yapılan ilk Barok özellikli cami imiş. 1748-1755 yılları arasında sürmüş inşaatı. Cami ile birlikte, medrese, imarethane, kütüphane, türbe, çeşme ve sebilden oluşan bir külliyesi de var. 
Barok sanatının etkisi müthiş. Eteği 32 pencere ile çevrili olan ana kubbe 26 metre çapında ve Osmanlı camilerinde kullanılan en büyük kubbelerden biri.
Onca Cami gezdim, bu kadar beğendiğim bir cami hatırlamıyorum. 

  



Eh, bu pazar da hiç görmediğimiz yerleri görüp mutlu mesut döndük evimize.






















Yorumlar

Popüler Yayınlar