MASLAK KASIRLARI


Hanedanın huzurlu bahçesi diye yazıyor, Milli Sarayların  internet sitesindeki tanıtımda. 

Kim bilir o tarihlerde nasıl büyülü bir yeşillik içindeydi? Kim bilir nasıl sessiz sakindi? 

Şimdiki, büyük büyük binalarla çevrilmiş, trafik gürültüsünden boğulan bir Maslak'ta bile, bahçesinden adım attığınızda o sakinliği ve huzuru yakalayabiliyorsunuz. 

İlk, on beş yıl önce, 2005 yazının kavurucu sıcak bir gününde gitmiştik. O günlerden aklımda sadece Limonluk ve Hamam kalmış. Bugün ise çok daha farklı bir bilinçle dolaştık oda ve salonlarını. Hem eskiden sesli rehber diye bir şey yoktu ki; kendi kendimize gezmiş, çok da araştırma yapmamıştık. Bize en ilginç gelen Limonluk ile Hamam'da fotoğraflar çekmiştik o kadar. 

Bu kasırlar II.Abdülhamit ile özdeşleşmiş, çünkü padişah olmadan önceki sekiz yılını, Şehzade Abdülhamit Efendi olarak ailesiyle burada geçirmiş. 

Burada ilk yapılaşma Sultan II.Mahmud döneminde (1808-1839) başlamış, Sultan Abdülmecid döneminde de (1861-1876) çeşitli eklentiler yapılmış. 1868 yılında kendisine ve ailesine tahsis edilmesinin ardından buraya yerleşen II.Abdülhamid, tahta çıktığı 1876 yılına kadar 170 dönümlük bu arazide çeşitli düzenlemeler yapmış ve geniş bir çiftlik haline getirmiş. Kasırların ismi, o dönemde İstanbul'un su temini için kullanılan ve maslak ismiyle anılan su dağıtım haznelerinden geliyormuş. 

Farklı ihtiyaçları karşılayan bir yapılar topluluğu olarak gelişen kasırların bulunduğu araziye zaman içinde birçok ek bina yapılmış, bunların bir kısmı günümüze ulaşabilmiş. Kabul mekânı olan Mâbeyn-i Hümayun, harem işlevi gören Kasr-ı Hümayun, atlı talimlerin gözlemlendiği Seyir Köşkü, Ağalar Dairesi, Hamam, Bekçi Odası, Telgraf Odası, Su Deposu, At Ahırı, Limonluk, Çadır Köşkü, Kuşçu ve Bahçıvan Odası ile Matbah denilen mutfak gibi bölümlerden oluşuyormuş. Günümüzde sadece, Mâbeyn-i Hümayun, Kasr-ı Hümayun, Limonluk, Ağalar Dairesi ile Hamam ve Çadır Köşkü kalmış. 

Bu binaların inşasında geleneksel Türk Evi mimarisi benimsenmiş. Limonluk bahçesinde yer alan kamelyalar ise İstanbul'da türünün en yaşlı örnekleriymiş. 

Bu kasırların özel anlamı, II.Abdülhamid'in şehzadelik zamanını burada geçirmesiyse de, asıl, ağabeyi V.Murad'ın tahttan indirilmesinin ardından kendisinin tahta geçeceğinin burada bildirilmesiymiş. Sesli rehberimize göre üst kattaki büyük salonda bildirilmiş bu haber kendisine. 

1924 yılına kadar II.Abdülhamid'in özel mülkü olarak hanedan mensuplarınca kullanılan bu yapılar, 1937 ile 1982 yılları arasında verem mikrobu kapmış ancak verem hastalığına yakalanmamış askerlerin tedavisi amacıyla Askeri Prevantoryum olarak kullanılmış. 1984 yılında restore edilip Milli Saraylara devredilmiş, Müze-Saray ve dinlenme kompleksi olarak ziyarete açılmış. 

  

Ziyarete gelenler için şimdi bir de kafeteryası var, güler yüzlü garsonları ile iyi bir servis veriyorlar. 

Arabası olmayanlar için İstanbul Metrosu ile Oto Sanayi-Vodafon istasyonunda inince kolayca ulaşılabilen bu kasırların bahçesinde çok dinlenmiş hissedeceksiniz kendinizi. 

Biz on beş yıl önce, Sibel'in 1978 model sarı Mercedes otomobiliyle gitmiştik. 

Ah ne çok kahrımızı çekti o otomobil! 

Yorumlar

Popüler Yayınlar