NE KADAR AZ O KADAR İYİ

 Aziz Nesin'in anılarını okuyorum. 

Çocukluğunu anlattığı sayfalar boyunca yoksulluk, yoksunluk ve daha bir sürü şeyi okurken aklıma benim de çocukluğum geldi. 

Oda oda kiralanan evler ve o odalarda yaşayan yoksul insanlar. 

Ne kadar az eşyalı olurdu o oda evler, eşyasız denecek kadar az. Mutfak ortak, tuvalet ortak; şimdiki gençlerin hayal bile edemeyeceği zor bir yaşam. 



Annemden babamdan çok dinlemiştim, bir yılda neredeyse üç ev değiştirdikleri olmuş. Eşya az olunca taşınmak da kolay oluyormuş. Yatak, somya, tel dolap, gaz ocağı ve birkaç parça giysi küçük bir kamyonete doldurulup yepyeni ama yine bir fakirhane odasına taşınırmış. 

Böyle bir evimizi hayal meyal hatırlıyorum. Bağlarbaşı Yenimahalle'deydi. Vasiyet Sokak'ta Surp Garabed Ermeni Kilisesi karşı sırasında bir iki ev yukarıda. Ahşap, giriş kapısına taş merdivenle çıkılan bir evdi. Hâlâ duruyor yerli yerinde, hayret ettiğim bir durumdur bu da. Ondan çok sonra taşındığımız en sevdiğim ev yerle yeksan olmuşken burası duruyor. 

Kaç yaşındaydım bu evde diye düşündüm, çıkaramadım ama sonra kız kardeşimin burada evden tek başına çıkıp kaybolduğunu hatırladım. Annem sık anlatırdı. İki yaşından çok az büyükmüş, demek ki ben de üç buçuk yaşlarında falandım. Bunu fark edince çok şaşırdım. İlk hatırladıklarımın beş altı yaş civarında olduğunu sanıyordum hep. Ama hayal meyal dedim ya, öyle eni konu hatıralarım yok burada. sadece evi amcamlar ve başka bir aile ile paylaştığımız aklımda. Bir de net bir görüntü, babaannem ve yengem giriş katında sokağa bakan pencerenin arkasında konuşuyorlar. Yengem gülüyor. Ah! Hep gülerdi yengeciğim. Hayırsız koca, beş çocuk (o zaman kaç taneydi bilmiyorum), sabahlara kadar dikiş makinesinin başında sipariş yetiştirirdi. Bakın burası da Aziz Nesin'in çocukluk anılarıyla benzeşiyor. Onun da genç ölen annesi sürekli makine başında dikiş dikermiş, geceler boyu. Yengemi hiç suratsız, kızgın, üzgün hatırlamıyorum; tüm sıkıntılara, yoksulluğa karşın. Yazıma başlarken hiç aklımda yoktu yengem, demek onu yad etmek varmış kısmette. O hayırsız amcamdan çok çekti de gene sevdi onu. Hâlâ hayret ederim. İnebolu'nun bir köyünden İstanbul'a gelip amcamın ikinci karısı olmuş. (Burasını yanlış hatırlıyor, uyduruyor olabilirim, ama hatırımda böyle kalmış, şimdi amcam iki kez mi evlenmişti diye soracak kimsem de yok maalesef.) O yüce gönüllü kadın siroz oldu genç sayılacak yaşta, şimdi kocasının memleketi Bartın'da bir köy mezarlığında yatıyor, babamla arasında yüz metre mesafe var yok. Amcamdan bir buçuk yıl önce öldü. Amcam yalnız kalınca anladı herhalde karısının kıymetini. Üzüntüden hastalandığını düşünüyorum. İstanbul'da yeni açılan bir mezarlıkta gömüldü, yeri kayboldu.

Tesadüf, babamın peşinden çok üzülen annem de ondan bir buçuk yıl sonra hayatını kaybetti. Onlar da ayrı yerlerde yatıyorlar şimdi.

Nereden nereye geldim? 

Derdim onları hatırlayıp anlatmak değildi. Eskiler der ya, rahmet istediler herhalde. Hepsinin ruhu huzur bulsun, amcam için pek dileyemiyorum ama hadi o da alsın bu duamdan nasibini. 

Yani, eskiden çok yoksulluk, yokluk varmış da, vicdan, merhamet ve dürüstlük daha çok varmış. Son zamanlarda bunu çok düşünür oldum. Zamanın içinde nereye ışınlanmak istersin diye sorsalar, böyle bir imkanım olsa kendi yaşamım içinde en mutlu olduğum yetmişli yıllara dönmek isterdim, kesinlikle. 

Kendi yaşamım içinde ben mutluydum, birçok insanın da benim gibi mutlu olduğunu, en azından umutlu olduğunu, idealleri olduğunu o kadar iyi biliyorum ki. Bugün yaşadığımız bu dünyaya ait hissetmiyorum kendimi. Çok sıkıldım, bunaldım. O yüzden her şeyi ardımda bırakıp bir köy evine yerleşesim var. 

Her şeyin hayırlısı, hepimiz için.

Esen kalın. 

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Yazınızı okudum. Çok güzeldi. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Ancak, bu yorumdan sonra dönüp yazınızı tekrar okuyacağım ve kaçırdığım bir yer kalmış mı merak ettim doğrusu. Yazınızdan bir cümle aldım." Çok sıkıldım, bunaldım. O yüzden her şeyi ardımda bırakıp bir köy evine yerleşesim var. " Bu nasıl tesadüftür ki, ben de aynen alıntı yaptığım cümlenizdeki işi benim de yapasım var. Bize ve bizim gibi insanlara ne oluyor da, bulunduğumuz yerleri terk edip bir köy evine yerleşmeyi arzu ediyoruz? İşte yazınıza tekrar dönüp, tekrar okuyacağım, bakalım satır arasında kalıp da okuyamadığım neler var.
    Selam ve saygılarımla birlikte sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep bey teşekkürler öncelikle,
      Biz bu dünyanın insanları değiliz galiba. Bizim nesilde bizim gibiler, yani maddi hevesler dışında manevi hazlara daha fazla değer verenler için şu anda bulunduğumuz dünya hele büyük şehirler dayanılmaz geliyor.
      Selâmlar.

      Sil
  2. Merhabalar.
    "Yani, eskiden çok yoksulluk, yokluk varmış da, vicdan, merhamet ve dürüstlük daha çok varmış. Son zamanlarda bunu çok düşünür oldum. Zamanın içinde nereye ışınlanmak istersin diye sorsalar, böyle bir imkanım olsa kendi yaşamım içinde en mutlu olduğum yetmişli yıllara dönmek isterdim, kesinlikle. "

    "Bugün yaşadığımız bu dünyaya ait hissetmiyorum kendimi." Ben de bugün yaşadığımız bu dünyaya ait olduğumu sanmıyorum. Ve yukarıdaki alıntı paragrafta da olayı özetlemişsiniz. Ben de bu zaman makinasının olup olmadığını merak eden ve mutlu olduğum o eski zamanlara yolculuk yapmayı çok arzu eden biriyim.

    İşte bu yazınızda ortak yönlerimiz çok. Yazınızda yer verdiğiniz tüm geçmişlerinize Cenab-ı Allah rahmetiyle ve cennetiyle muamele eylesin.

    Çok güzel ve anlamlı bir yazıydı. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim. İnşAllah, Cenab-ı Hakk gönlünüze göre verir. Gönlümüzden geçenler gerçekleşmese bile ,Uuut etmek ve hayal etmek bile ne kadar güzel.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umut ve hayal etmek bile ne kadar güzel!
      Haklısınız, teşekkürler.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar