EVVELA SELÂM EDER HASRETLE GÖZLERİNDEN ÖPERİM

 


Benim çocukluğum mektup çağıydı. İnternet hayal bile edilemediğinden, telefon ise çok az evde, o da ancak şehirlerde bulunduğundan, uzaktaki akraba, eş-dost ve arkadaşlarla mektup aracılığıyla haberleşilirdi.

Ben çok mektup yazdım çocukken. Kendim için değil ama. 

O yaşta haberleşmem gereken uzakta birisi yoktu çünkü. 

En çok babaannem ve halamın mektuplarını yazdım. Babaannem hiç okuma yazma bilmiyordu, halam ise okumayı biraz bilir ama yazmayı beceremezdi.

Okuyup yazmayı öğrenince, biraz da bu yazı çizi işini sevdiğim anlaşılınca görevim oldu mecburen.

Bazen külfet olduğunu düşündüysem de keyifli bir görevdi aslında. Bana hiç görmediğim insanları hayal etme imkânı verir, yaşadıkları yerler hakkında bir fikrim oluşmasını sağlardı. Benim yaşadığım şehirde hiç olmayan bazı olaylar oralarda olurdu. Başlık parasını, beşik kertmesini, kan davasını ve daha birçok şeyi ilk kez bu mektupları yazarken öğrendim mesela.

Ayrıca, mektubu yazdıranla mektubun muhatabı olan kişiler arasında özel kalması gereken birçok şeyi de öğrenirdim haliyle. Ama sıkı sıkı, binbir türlü tembihle bunları kimseye söylememem gerektiğini de öğretmişlerdi.

Nasıl yazardım bu mektupları?

Şöyle:

Efendim, eğer halam rahmetli eniştemin Tokat’taki akrabalarına yazdıracaksa, hafta sonu onun evindeki bir odanın ortasına konan bir küçük tahta masaya otururuz karşılıklı. Önüme çizgili, beyaz bir kaç kâğıt ve mavi tükenmez bir kalem koyar.

Tarihi mutlaka sağ tarafa yazarız; bu benim olduğu kadar halamın da titizliğiydi. Sonra hitaba başlarız. Mektubu yazdığımız kişinin statüsüne göre değişir bu hitaplar.

"Çok kıymetli babacığım", "Canımdan çok sevdiğim anneciğim", "Kıymetli ve hakikatli kardeşim" gibi...

Peşinden hal hatır sorma faslı başlar. Bu fasıl öyle uzundur ki; mektup yazılan kişinin evinde ve yakınında ne kadar kişi varsa hepsinin hatırı sorulur.

"Annem nasıl, iyi mi? İnşallah iyidir. X abla nasıl, hastalığı düzeldi mi? İnşallah düzelmiştir. 

V 'nin kızı Y nasıl, iyi mi?  Z de iyidir inşallah." gibi. Bu böyle uzar gider, dolar mektubun yarım sayfası. Sonra esas anlatılacaklar anlatılır ve mektup selâm faslı ile son bulur. Bu selâm faslının hatır faslından hiç eksiği yok hatta fazlası vardır.

"Mektubuma son verirken evvela sana selâm ederim, ellerinden (ya da gözlerinden) hasretle öperim" ile başlar.

"Anneme de çok selâm eder, ellerinden öperim. X ablaya da selâm eder, ellerinden öper, acil şifalar dilerim. V 'ye de kızı Y'ye de çok çok selâmlarımı gönderir hasretle öperim. Z 'nin de gözlerinden sevgiyle ve hasretle öperim." diye devam eder.

Yazarken en sıkıldığım bölüm bu hatır ve selam fasıllarıydı. Allah’ım bir türlü bitmeyecek sanırdım. Esas konunun anlatıldığı bölümü yazmayı severdim ben. Heyecanlı olurdu çünkü, bilmediğim ya da bilip de gelişimini öğrendiğim şeyler anlatılırdı burada.

Mektup artık bitti sandınız değil mi? Hayır efendim, zaten yazma sırasında ikide bir "dur bakalım ne yazmışız, oku da unuttuğumuz bir şey varsa ekleyelim" uyarısıyla yüksek sesle okuduğum kısımların tamamını birden okurum bu kez. Beğenilmez ya da eksik bulunursa yeni baştan da yazdığım olmuştur bir mektubu. En sonunda, kâğıt ya da kâğıtları dörde katlayıp küçük mektup zarfının içine itinayla yerleştiririm ve zarfı dilimle ıslatarak yapıştırır adresi de yazarım. Ohh, bitmiştir artık mektubumuz...

Hemen her hafta tekrarlanırdı bu seremoni. Hafta sonu halamın, hafta içi babaannemin iç döküş ve sırlarını hem yazar hem öğrenirdim yani.

Büyüdüğümde kendim için de yazdım, hem de çok, keyif de aldım.

Ama çocukluğumda yazdığım bu mektupların yeri başkadır bende.

Yorumlar

  1. Yıllar öncesinin
    dostluk anlayışı
    insanlık anlayışı
    hak hukuk anlayışı
    yardımlaşma anlayışı
    komşuya saygı
    büyüklere saygı
    küçükleri kotuma anlayışı
    birilerinin emeğine saygı duyma anlayışı
    vs...
    Günümüzde nasıl değiştiyse
    değişiyorsa
    mektup yazma , hal hatır sorma
    anlayışı da ne yazık ki değişti.
    Kısacası,
    Geçmişi özlüyor olmamız.
    Yazınızdan anladığım bu.
    Selamlar saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba hocam,
      Hem de nasıl özlüyorum bilseniz.
      Ben hep diyorum, bu çağın insanı değilim. Eskiden de vardı olumsuzluklar fakat böyle değildi.
      Yine de, inadına umut diyerek yaşıyorum, elbet düzen değişecek, biz görmesek de çocuklarımız görsün.
      Saygı ve sevgilerimle.

      Sil
  2. Merhabalar.
    Mektuplar benim yanımda da çok kıymetli iletişim araçlarından biridir. Ben de sizin gibi yakınların ve tanıdıkların mektuplarını yazdım. Mektup yazarken bizler de aynı sizin tarz ve üslup da yazardık. Selam, hal-hatır, gelişmeler, selam ve kapanış. Ben de çok severdim mektup yazmayı. Hele de sürekli yazdığım mektupların başına geçince başlangıç kısmını ezbere yazardım.

    Mektuptan başka bir haberleşme aracımız yoktu. Bayramlar da ise kartpostal gönderirdik. Bayram tebriklerinin zarflarını kapatmazsan mektuptan daha ucuza giderdi. Ama zarfın ağzını yapıştırırsan aynı 20 gr. ağırlığındaki bir mektup fiyatına giderdi.

    Kıymetli evrak gönderilecek taahhütlü ya da iadeli taahhütlü gönderildi ve tabi bunların posta ücretleri farklıydı.

    Mektupların yeri hala ben de aynıdır. Mektup yazmayı da okumayı da çok severdim. Yurt dışında çalışan yakınlarımıza, vatani görevini yapan askerlerimize çok mektuplar yazmıştık. Blog sayfamın uzantısındaki "Mektup Var" ibaresi işte mektupları çok sevdiğim içindi. Geçenlerde nostalji olsun diye Ankara ve İzmir'de ikamet yakınlarıma dört tane bayram tebrik kartı gönderdim. İzmir hariç diğerleri yerine ulaştı. PTT özelleşti. Ve bu tür mektuplara hiç önem vermiyorlar. İzmir'e ulaşmayan kartımın peşine çok düştüm ancak, başına ne iş geldiğini bir türlü öğrenemedim. Taahhütlü gönderirseniz adrese ulaşır. Adi posta gönderirseniz dağıtıcının insafına kaldınız.
    Bu güzel mektup paylaşımınız için teşekkür eder, kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar