CUMA KAÇAMAĞI



Hareketli bir hafta sonu geçirdim. 

Ama önce, cuma günü gerçek bir tatil yaşadığımı söylemeliyim. Bir günlük kısacık bir tatil. Bilgisayarsız, işten uzak, sosyal medya takibi yapmadan, saatlerce sadece sohbet ederek. 

Her gittiğim yere bilgisayarımı götürürüm ben, maalesef mesleğim bunu gerektiriyor. Her an bir iş çıkabiliyor ve genellikle de acil oluyor bu işler. Bu kez bir önceki gün fazla mesai yapıp olan ve olabilecek işleri önceden bitirdim. Gerisi Allah kerim dedim. Nikahına gittiğim günü saymazsak otuz beş yıldır görüşemediğim arkadaşımı görmeye gittiğimde de işle ilgilenmek olur muydu? Olmazdı elbette. Cuma sabahı erkenden evden çıkıp Pendik'ten Adapazarı trenine bindim. Uzun bir aradan sonra Adapazarı Garı da açıldı çok şükür. Artık eskisi gibi Haydarpaşa'dan kalkmasa da, eski vagonların yerinde yeller esse de aynı heyecanı yaşadım ya bana yetti. Takip edenler bilir benim tren yolculuklarına sevdalı olduğumu. Otuz sekiz yıl önce üniversiteye başladığımda tanıştım Adapazarı treni ile. Hafta başı gider hafta sonu dönerdim İstanbul'a. Ne hatıralar birikti o yolculuklarda... 

Her şey değişmişti ama rötarda değişiklik yoktu. Sekizi iki geçe kalkması gereken trenimiz on beş dakika gecikmeyle kalktı ve bir saat kırk dakikalık yolculuğum başladı. Saat dokuza kadar geçtiğimiz istasyonları inceledim tek tek. Çocukluğumdaki istasyonlar o kadar değişmiş ki, Kızıltoprak artık yok mesela, Süreyya Plajı'na yazık ettiler zaten; denizin ortasındaki Bakireler Anıtı artık karada bir yerlerde. İstasyona bakan cephedeki plajda yüzen insanları tasvir eden kabartmalı duvar yerle bir edildi. İçmeler, Tuzla bizim denize girdiğimiz yerlerdi. Şimdi tersaneler bölgesi. Bir tek Çayırova değişmemiş geldi bana. Yemyeşil ve ağaçlıklı, öyle güzel ki. Pencereden vuran güneşin ışığıyla uyumuşum bir süre. Gözümü açtığımda hemen kulaklığımı taktım, bugün Ünsal Ünlü'nün edebiyat günüydü ve canlı yayında Nazım'ı anlatacaktı. Başladım keyifle dinlemeye. Memleketimden İnsan Manzaraları kitabından bölümler okuyor ve bir tesadüf oluyor, trende geçen bu şiir romanın bir bölümünde Kuvayı Milliye Destanı'ndaki Kambur Kerim'in hikayesini anlatırken "Sapanca ile Arifiye arasında" diyor. Bizim tren de tam o sırada Sapanca'dan çıkmış Arifiye'ye doğru yol alıyor. Böyle tesadüfler çok olur bende. 

Biraz da yolda yaşanan dur kalk ve beklemelerle iki buçuk saatte varıyoruz Adapazarı Garı'na. İner inmez çekiyorum içime Adapazarı'nın havasını. Ohhh! Başım dönüyor adeta. Şimdi ben, neredeyse kırk yıla yaklaşan yüksek okul maceramın başındayım sanki. Garın kapısına yürüyorum ve dönüp arkama, peronlara bakıyorum. Hey gidi günler!

Doksan dokuz depremi Adapazarı'nın miladı. Büyük acılar yaşandı, yerle bir oldu Adapazarı. Acaba nasıl bir değişim geçirdi? Merakla yürüyorum arkadaşımın evine hatırladığım sokaklardan. Uzun Çarşı'ya geliyorum, değişmiş, ama güzel ve düzenli. Kömür Pazarı'na az kala, evinin olduğu yola sapıyorum. İşte bahçeli birkaç ev, eskiden daha çoktu, şimdi apartman çok. Sokağa girdiğimde arkadaşımın el sallayarak bana doğru yürüdüğünü görüyorum. Sarılıyoruz sıkıca, uzun uzun. O kadar yıl hiç geçmemiş, daha dün berabermişiz gibi başlıyoruz sohbete ara vermeksizin. Kahvaltı ediyoruz, kahve içiyoruz, yemek yiyoruz ama susmuyoruz. Öyle susamışız birbirimize. O anlatıyor ben dinliyorum, ben anlatıyorum o dinliyor. Akşam üzeri önce oğlu okuldan sonra eşi işten geliyor, onlarla tanışıyorum. Küçük bahçesinden kendi yetiştirdiği domates, salatalık, biber, nane ve fasulye toplayıp yanıma katıyor. 

Canım Menekşe'm!

Adapazarı'nın, sevilen idealist öğretmeni. Şimdi artık emekli.

 


*

Cumartesi gündüz matinesine biletim vardı Şehir tiyatrolarına. Minimalist Sezon bitmeden Geçit oyununa yer bulmuştum. Oyunculukların üst düzey olduğu, tek perde muhteşem bir oyundu. İnşallah yeni sezon sıkıntısız ve kesintisiz başlayıp devam eder.

Pazar yani bugün, geçici de olsa bir vedaya gittim. Arkadaşım, dostum ailesiyle birlikte Muğla'ya Dalaman'a taşınıyor. Veda ona değil, onun İstanbulluluğunaydı. Belki bundan sonra bir daha geçmeyeceğim o güzel sokağına, balkondan görünen dolunaya. Biz zaten hep beraberiz, akılda, kalpte. Gidiş geliş te bir uçak yolculuğuna bakar. 

Fakat yine de hüzünlü oluyormuş...

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Bir Cuma kaçamağı yazınızı daha bir solukta okudum. 35 yıldır görmedğiniz arkadaşınızı görmek için Pendik'ten bindiğiniz tren, tren rötarı ve nihayet 15 dakika sonra trenin hareket etmesi, kaldırılan istasyon, değişen ve yazık edilen çevreler ve nihayet geldiğiniz Adapazarı. Depremden sonra değişmiş olduğunu görüyorsunuz. Müstakil bahçeli evlerin azaldığı yerlerine çok katlı apartmanların dikildiği ve nihayet eve yaklaşıyorsunuz ve 35 yıllık hasreti son erdiriyorsunuz.

    Ne güzel okuyucuyu sıkmayan ve akıcı bir dille anlatmışsınız Cuma kaçamağınızı. Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.

    Emekli öğretmen arkadaşınızın Pazar gün Muğla Dalaman'a taşınacağından bahsetmişsiniz. Adapazarı'ndaki ikamet etiikleri evleri kira mıydı? Dalaman'a taşınmalarının sebebi oradan alınan herhangi bir yazlığa mı, yoksa yine bir apartman dairesine mi taşınıyorlar? Bu taşınmanın sebebini merak etmemi bağışlayın ne olur. Ben Ankara'da ikamet ederken kirada oturduğum yerler hariç, iki kez ev alıp sattım. Ve hala ruhuma hitap eden bir mesken bulamadım.

    Şimdilik, bir kez daha bir Adapazarı yolculuğu görünmüyor. 35 yıl da az bir zaman değil. Ama olsun, 35 yıl sonra da olsa sevdiğiniz bir arkadaşı ziyaret etmenin mutluluğu, sevinci ve heyecanı anlatılmaz, ancak yaşanır.

    Hüzünlü olmaz olur mu hiç!.. Giderken ne güzel bir hasreti sonlandırmanın sevinci ile çıkılan yol sevinci ile o yoculuğun geri dönüşü bir olur mu? Dönüşler hep buruk olmakla birlikte yaşanılan ayrılığın hüznünü yine tarif edemezsiniz, o hüzün de ancak yaşanır.

    İnşAllah yakın bir zamanda yine bir Cuma kaçamağıyla Muğla Dalaman'a giderek o çok sevdiğiniz emekli öğretmen arkadaşınızla birlikte hasret giderirsiniz. Ama artık öyle 35 yılda bir olmamalı, ömrümüz tükeniyor bir de artık yaş alıyoruz ve akabinde bedenimiz de eskiyor. Aksi halde yaş alan bu bedenlerle öyle yolculuk falan yapamayacak hale geleceğiz.

    Cenab-ı Hakk sağlık, sıhhat ve afiyetler versin inşAllah. Önce sağlık. Sağlık olmayınca ne siz arkadaş ziyaret yapabilirsiniz, ne de kendi yaşamınızı kaliteli bir şekilde idame ettirebilirsiniz. Her şeyin başı sağlı, önce sağlık.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep bey öncelikle çok geç cevap verebildiğim için özür diliyorum. Sonra, yazımla ilgili beğeniniz için teşekkür.
      Yalnız bir yanlış anlama var, sanırım ben üç günü bir arada anlatınca oldu bu karışıklık. Dalaman'a taşınan arkadaşım İstanbul'daydı.
      Adapazarı'na cuma, Dalaman'a taşınacak olan arkadaşıma pazar günü gitmiştim.
      Başka bir şehirde yeni bir hayata başlamak zor olmalı elbette, ama beyinde bitirince eski yaşadığı yeri zorluk aşılıyordur mutlaka.
      Adapazarı'na tekrar gitmek mümkün olacak inşallah. Çok sevdiğim, unutamadığım anılarımın olduğu şehre gitmek bana büyük mutluluk veriyor.
      Sağlık ve afiyet dileklerinize çok teşekkür ediyor ben de sizin için diliyorum.
      Selâmlar.

      Sil
  2. Yazılarınız okumak, akıcı anlatışınız, tanıtımlarınız, çok güzel.
    Keşke, uzun soluklu bir roman yazsanız.
    Yarı otobiyografik bir romanı kaleme almak geleceğe kalıcı bir hayat hikayesi bırakacaktır eminim.
    Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam merhaba,
      Uzun soluklu bir roman yazmak istiyorum, hedefimde var. Yılbaşından sonra sanırım oturabileceğim bilgisayar başına yazmak için. Hem muhasebe hem yazı beraber zor gidiyor.
      Sizin bu dileğiniz beni daha da motive etti, çok ama çok teşekkür ediyorum.
      Saygı ve selâmlarımla.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar