KEŞAN'DA EYLÜL TATİLİ


Perşembeden pazara harika bir dört gün geçirdim geçtiğimiz hafta. 

Kadın Muhasebeciler Derneği başkanı Gülüzar Özev hanımın daveti üzerine gittim. Ne yalan söyleyeyim biraz tereddüdüm vardı başta, Gülüzar hanımdan başkasını tanımadığım bir grupla dört gün geçirecektim. Yeni yerler görmeyi, yeni insanlar tanımayı çok seven biriyim. Ayrıca davet, haziran ayında çıkan ilk öykü kitabımın söyleşisiyle ilgiliydi. Tereddütlerimi geride bıraktım ve perşembe sabahı, aracı olan arkadaşlarla her araçta dört beş kişi çıktık yola. İki arkadaş da otobüsle geldi. 

Daha ilk dakikalarda rahatladığımı hissettim. Ben Gülüzar hanımın da bulunduğu araçtaydım, yeni tanıştığım arkadaşlarla hemen kaynaştım. Sanki yıllardır tanışıyorduk, bol kahkahalı dört saatlik bir yolculuktan sonra konaklayacağımız yere geldik. Burası, Edirne'nin Keşan ilçesinin Mecidiye köyündeki Akbaba Çiftliği. Otuz dönüm arazinin sadece altı dönümünde yaşam alanları var. Mecidiye köyünden çıkışta trafikten, gürültüden uzak sessiz sakin bir yer. Sezon bitmek üzere ve biz de kalabalık bir grup olduğumuzdan başka müşteri yoktu, daha doğrusu dernek üyelerinden bir arkadaşımızın akrabasının yeriydi ve biz kadınlarla neredeyse dolduğu için başka müşteriye yer yok denmiş. Yani koca çiftliği kapatmış gibiydik. Evimizdeki kadar rahattık.

İlk gün tanışma ve yerleşmenin yanında bir iki saat deniz keyfi de yaptık. Nasıl güzel bir denizi var, normalde ben serinlemek için girer çabuk çıkar sahilde oturur kitap okurum. İnanın sudan çıkmak bilmedim. Akşamında ise Mecidiye köyüne gidip ufak alışveriş yaptık. Herkes kendi yaptığı yiyeceklerden getirmişti, içecekleri de alınca sıra sıra dizili ev-odalarımızın önündeki masaları birleştirip mükellef bir sofra hazırladık. Geç saatlere kadar süren sofra muhabbetinin ardından yattığım gibi uyuduğumu hatırlıyorum. Sabah da çok zinde kalktım. Henüz uyuyan da vardı yürüyüşe çıkmış olan da. Ben kalkar kalkmaz kahvaltı derdine düşenlerden olduğum için masaya ilk oturan oldum. Bugün derneğin çalıştay etkinliği vardı, dernek üyesi değildim ancak hem kadındım hem de muhasebeci, dolayısıyla çalıştay masasında bana da yer vardı. Meslekte kadın olmanın yanında genel meslek sorunlarının da konuşulduğu ve çözüm arandığı toplantı sonrası serbest zamanda kimi köyü gezdi, kimi dinlendi biz de bir grup sohbet ettik. Denizi gündemden çıkardık bugün, çünkü hava bulutlu ve rüzgarlıydı. Akşam yemeğini canlı müzik eşliğinde oranın ünlü lokantalarından Güler Balık'ta yedik. Lokantanın ağaçlık yeşil bahçesinde. 

Ertesi gün kitap söyleşi ve imza günüydü. Kahvaltıdan sonra yaklaşık bir saat sürecek bu söyleşi için heyecanım doruk noktasındaydı. Çünkü videoya çekilecekti. Mesleğimizin basın mensubu Nusret Sümer bey gelmişti çekim için. Öncesinde biraz sohbet ettik, sağ olsun rahatlattı biraz, yatıştı heyecanım.  

Derneğin başkanı Gülüzar hanımın da yeni çıkmış bir kitabı var, söyleşi beraber olacaktı. Önce ben 'Tövbemi Bozdum Anne' öykü kitabımı anlatmaya çalıştım, yazmaya nasıl başladığımı, bundan sonraki hedeflerimi. Sorular geldi onları yanıtladım. Sonra Gülüzar hanım 'Tanrıçalar' kitabını tanıttı, sorulara yanıt verdi. Güzel bir söyleşi oldu, kitabımla ilgili ilk kez bir kalabalığa konuştum, bu hep istediğim, geleceği uzak olan bir hayaldi benim için. Kitaplara imzalar da atıldıktan sonra haydi yine deniz!

                                      


Başka bir sahile gidelim dedik bu kez. Gittik, beğenmedik, gerisin geri eski yere döndük. Aslında muhteşem uzunlukta bir sahil ve pırıl pırıl bir deniz vardı karşımızda ama deniz kestaneleriyle karşılaşma ihtimali yüksekmiş, deniz ayakkabısız girmeyin yazıyordu girişte. Oradan dönerken gördüğümüz bir tabeladaki isim ve yer bizi çekti. 'Sığınak' adlı bu yerde yedik akşam yemeğini. Pek hoş hatıralar bırakmadı bizde ama yemekler çok güzeldi doğrusu.


Artık son gün gelmişti, birbirimizden telefon numaralarımızı, sosyal medya hesaplarımızı aldık. Son kahvelerimizi içtik ve geldiğimiz gibi arabalarımıza binip ayrıldık. Dönüş yolunda Tekirdağ'ın köftesinin de tadına baktık. Tekirdağ ne kadar güzel bir şehirmiş, bayıldım doğrusu. 

Endişe duyarak çıktığım tatil diyebilirim ki hayatımın en güzel tatillerinden biri oldu. Kahkahalarımız hiç eksilmedi. 

Çok güzel insanlar tanıdım, her insan bir dünya bir kez daha anladım. Trakya insanı ise bambaşka bir dünya. 

Akbaba Çiftliği'nin sahipleri ve personeli son derece güler yüzlü ve hatırnaz, ayrıca sanırım süper bir hafızaya sahip idi:) Sabahları limonlu suyum ben söylemeden önüme geliyor ve kahvaltı tercihlerim hatırlanıyordu. 

Size bir şey diyeyim mi son bir cümle? 

Kadın kadına tatil yapmak çok güzel, rahat hatta muhteşem:)

Gülüzar hanımın davetini geri çevirmemekle ne iyi yapmışım.


Yorumlar

Popüler Yayınlar