HAFİZE


Erkek kardeşim köyden Hayriye ablayla konuşuyordu, telefonu ben aldım sonra. "Başımız sağolsun Nurtenim." dedi. "Ona bitek sen benzerdin, o gitti bi sen kaldın, en çok seni severdi, en çok da sen onu severdin." 

Telefonu kapattıktan sonra düşündüm, evet halamı çok severdim ama benziyor muydum gerçekten? 

Galiba... Galiba benziyordum.

Köyde bir Hafize daha vardı, yıllar önce öldü. Deli Hafize derlerdi ona. Kadınların sigara içmesinin görülmediği hatta ayıp sayıldığı zamanlardı. O hiç çekinmeksizin köyün meydanında birbirine ekleyerek filtresiz sigarasını tüttürürdü. Yemenisinin üzerine alnından çatkısını çatar, evinin kapısının önündeki taşın üzerinde oturur elinde sigarası, boncuk gözleriyle etrafı tarar, önüne gelene lâf yetiştirirdi. Son yıllarında dişleri de döküldüğünden pepe gibi konuşması pek anlaşılmazdı ama o hiç umursamazdı. Aklına estiğini yapan bir kadındı.

Bazen halamı ona benzetirdim. Eskiden sigara içmişliği olan halam da aynı onun gibi takmazdı kimseyi. Sigarasını keyifle tüttürürken ise bir elinde mutlaka çayı olurdu. Eski fotoğraflarında, elinde hep ince belli küçük çay bardağı vardır. Bu çay bardağını objektife göstererek tutardı ve hep gülümserdi diyeceğim ama aslında sanki biraz sonra kahkahası patlayacakmış gibi dururdu. Tıpkı Deli Hafize gibi de aklına estiğini yapardı. 

Henüz demans hastalığına yakalanmadan önce İstanbul'da yalnız yaşarken bir gün bana gelmişti. Arkadaşım Sibel de vardı, onu konuşturuyor, şen şakrak haliyle hep birlikte kahkahalar atıyorduk. Dedi ki, "Bazen deli numarası yapıyorum, delidir ne yapsa yeridir deyip rahat bırakıyorlar. Hayat başka türlü çekilmiyor ki." 

İsmail eniştem ölünce kırk iki yaşında dul kaldı. Hiç evlenmedi, tek çocuğu olan kızı Suzan ablamla o evlenene kadar beraber yaşadı. Sonrasında hep tek başına... Ablam Bursa'ya gelin gidince o da oraya taşındı, torunları oldu onlara baktı. Ama hep tek başınaydı.

Huysuzdu, aksiydi, geçimsizdi ama hiç kin tutmazdı. Kavgadan beslenirdi, bayılırdı kavgaya ama sabun köpüğü gibi de sönerdi öfkesi. Aslında en kolay idare edilebilecek insandı. Yeter ki idare etmeye gönlün olsun. Tatlı bir iki söz et, gönlünü al, dünyalar hem senin hem onun olurdu. 

Genç yaşta dul ve Tekel işçisi yalnız bir kadın olarak İstanbul'da yaşamak zorunda kalmak belki onu böyle yaptı. 

Halamın ne çok kimsede hakkı vardı; en çok da benim ve kız kardeşimin sanırım. Çocukluk yıllarımızda elimizden tutup gezdirmediği yer yoktu. Üsküdar Cuma Pazarından bize kırmızı küçük bikiniler aldığını ve plaj plaj gezdirdiğini hiç unutmam. Küçüksu, Moda, Bostancı, Kartal Nizam, Süreyyaplajı vs. İstanbul'u ilk onunla gezdim ben. Küçücük bir kızken Şemsipaşa'daki gazinoda Şükran Ay'ı, Kısıklı'daki Gazino İzmir'de Ahmet Sezgin mi Nuri Sesigüzel mi şimdi hatırlayamıyorum (ikisi de olabilir) dinlemiştim onun sayesinde. Evi çok şenlikliydi, yani çocukken bizim ev pek kurallı, disiplinli olduğundan hafta sonları halamın evine gitmek için can atardım. Plak dinler karşılıklı göbek atardık. Yaz akşamları Bülbülderesi Solak Sinan mahallesinde çıkmaz sokaktaki müstakil evde çaylar demlenir, sokağın Arnavut taşları su serpilip süpürülür, kilimler serilir, sokak lambası direğinin altında komşularla çekirdek çitlenip muhabbet edilirdi. Ah ne güzeldi o günler... Çingenesi, lâzı, kürdü hep bir arada yaşıyorduk. 

Mektup yazmayı da onunla öğrendim. İlkokula yeni başlamıştım, Tokat'taki akrabalarına gönderdiği mektupları bana yazdırırdı. Tahta yer sofrasının bir başına ben öbür başına o oturur herkese selâmla başlayıp gene herkese selâmla biten ve bütün sırları içeren ne mektuplar yazardık. 

Teyzem hep hayırla anar onu. Ağva'daki köyde yaşadığı zulümden çekip İstanbul'a onun getirdiğini anlatır. Annemin de Tekel'e işçi olarak girmesine vesile olan gene odur. İşe başvuru evrakları gizli doldurulur. İşe kabul edildiğinde ise babam ve babaannemin yapacağı bir şey yoktur artık. 

Yıllar sonra üniversite için Adapazarı'na gitmem gerekince Sapanca'da bulduğumuz evde benimle ilk kalan odur. Üstelik ilk torunu Kutlay daha yaşına bile girmemişken onu da alıp iki üç ay bana yoldaşlık yapmış, oraya alışmama yardımcı olmuştur. Sapanca ve halam deyince aklıma geldi; ev sahibimin bir torunu vardı, Hicran, çok güzel kızdı. Almanya'dan gelmiş orada bir delikanlıya tutulmuştu. Ailesi istemiyordu, gizli gizli buluşuyordu. Halamın sevdaya, sevdalılara özel bir hürmeti vardı, bu Hicran'ın hemen tüm gizli buluşmalarına yardım etti. 

Okuma yazma bilmezdi, ilkokul üçüncü sınıfa kadar okumuş diye biliyorum. O da tabi o zamanın köy okulu, öğrenememiş. Küçük kardeşlerine bakmak için okulu bırakmak zorunda kalmış. Sayıları ise çok iyi bilirdi bir de imzasını atmayı. Bunlar önemlidir tabi yaşamda. Eskiden mühür veya parmak izi kullanılırken imza yerine halam bunları kabul etmemiş, imza atmayı öğrenmiş. Büyük harflerle kargacık burgacık da olsa ismini yazardı, imzası buydu. 

Bildiği sayılar sayesinde alışverişini kazıklanmadan yapar, hiç yanlış otobüse binmezdi. Hatta altmışlı yaşlarında tek başına hacca gittiğini ve oradan eşyalar satın alıp kargoyla buraya gönderdiğini hatırlıyorum. Bir nevi ticaret yaptı yani. Okuma yazma bilmezdi ama cin gibiydi. 

Hacı olmuş olsa da eski şen şakrak halini hiç bırakmadı, sadece usulünce tesettüre girdi o kadar. O iğne topuk ayakkabılı, kırmızı rujlu kadın değildi artık ama ruhu aynıydı. Öyle sözleri vardı ki duruma uydurduğu, benim diyen kadın söyleyemez, öyle müstehcen, öyle zekâ gerektiren. Babaannem de maniler söylerdi ama halamın manileri onunkilere hiç benzemezdi, burada yazamayacağım kadar müstehcendiler. Ama bir tanesini yazmadan duramayacağım, en kibarından olanı:)

Gökte yıldız top durur,

Kız memesi tok durur.

Kızın göynü olursa

Paçasından sokturur.

Araştırdım internette, ilk dize her yerde aynı ama sonrası farklı. Bizim köyde gerisini kadınlar uydurmuş galiba, yahut halamdır bilmem...

Son altı yedi yılı demans hastalığı ile geçerken bile neşesinden umursamazlığından bir şey kaybetmedi. Az önce yediğini unutsa bile eskileri çok iyi hatırlar, etrafındakileri güldürmek için bu sözleri söylerdi ara sıra gene. 

Çok üzgünüm, dün ilk kez, mutfakta yemek yaparken ondan aldığım eski kırkbeşlik plakları dinliyordum, gözümden akan yaşları durduramadım. Ama bir ölümün arkasından ilk kez keyifli bir yazı kaleme aldığımı fark ediyorum. O da böyle isterdi biliyorum. 

Babamın ve annemin öldüğünü hiç bilmedi, söylenmedi ona üzülmesin diye. Onları da unutmamış, hep sorardı ne yapıyorlar neden gelmiyorlar diye, "Hastalık, salgın var ya hala, ondan gelemiyorlar." derdim, inanırdı garibim. Şimdi o da gitti öteki aleme, belki görüşmüşlerdir kim bilir? 

Bayramın birinci günü doksan yaşından birkaç ay almışken öldüğü haberini aldık. Ertesi gün Karacaahmet'de eniştemin ve babaannemin yanına defnettik. 

Nurlarda yatsın, ruhu huzur bulsun...

Hayriye ablanın dediği gibi benziyor muyum halama siz karar verin artık.

Kedisi Şurup ile


Çok sevdiği torunu Kutlay ile


Yorumlar

  1. Allah rahmet eylesin sabırlar dilerim kardesim

    YanıtlaSil
  2. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Bazen, teyzenin yaptığı gibi hayatı umursamadan yaşamak lazım. Teyze gibi insanlardan kimseye kötülük gelmez. Yazınızı her satırında üzülerek okudum. Nurten sen gerçekten çok iyi bir insansın. Vefakar olduğun yazılarında anlaşılıyor. Yazılarını severek takip ediyorum. Sağlıcakla kal. Başın sağ olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duyarlı yorumunuz ve güzel sözleriniz çok teşekkür ederim, vefa önemlidir hayatımda, bazen hayatın koşturmacası içinde arayıp sormayı ihmal ettiklerim olabiliyor ve ben buna çok üzülüyorum. Elimden geldiğince şu yalan dünyada mutlu olmaya ve mutlu etmeye çalışıyorum.
      Kim olduğunuzu bilmiyorum, adınızı yazmıyorsunuz, öğrenmeyi isterim.
      Selâmlar.

      Sil
    2. Merhaba Nurten.
      Yukarıdaki yorumu yapan benim.
      Cep telefonu ile bloğa girip yorum yaptım.
      Lakin, isim "adsız" olarak çıkmış.
      İlginç bir durum. Bunu da bu vesile ile öğrenmiş oldum.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
    3. Aaaaa, çok şaşırdım.
      Gerçekten ilginç. Demek ki bilgisayardan yazmak gerekiyor:)
      Selâm ve sevgiler.

      Sil
  3. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun

    YanıtlaSil
  4. Allah rahmet eylesin. Ben de annemi gecen ay kaybettim. Annem de Demans idi ama cok cekmedi. Bazi yönlerinin Hafize Teyzeye benzemesi (Kin tutmamalari, tatli dille yumusamalari vb...) ve yakin zamanlarda benzer rahatsizliktan vefatlari beni duygulandirdi. Basiniz sag olsun.

    YanıtlaSil
  5. Sizin de başınız sağolsun. Allah rahmet eylesin annenize.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar