DÜNYA DÖNÜYOR HAYAT DA DEVAM EDİYOR



Cumhuriyet Bayramı sabahı erken uyandım. Evde kahvaltı etmek istemedi canım. Sokağın bitiminde kafemiz var, mahallelinin uğrak yeridir. Yemekleri ucuz, temiz ve leziz, çayı ile kahvesinin de tadı yerindedir. Bahçesinde sohbetinden pek hoşlanmadığım kadını görünce iç kısma girdim. Peynirli poğaça ve bir parça ıspanaklı börek ile çay söyledim. Kafenin sahipleriyle sohbetteyken apartman komşum turizm firmasının eski çalışanı girdi içeri. Selâmlaştık, "Hayırdır?" dedim, "Siz yeniden çalışmaya mı başladınız?" "Öyle oldu, geçici olarak buradayım. Murat bey ölünce..." dedi. "Murat bey mi? Muhasebeciniz, bizim Murat bey? Nasıl, gerçek mi bu?" diyebildim ve bir an sanki hayat durdu. 

İnanamadım, genç sayılacak yaştaydı henüz, iki küçük çocuğu vardı. Yıllardır görüşür konuşur, apartman işlerini paylaşırdık. Kalp krizi! 

Sessiz sakin bir insandı, çok konuşmazdı. Tahmin ettiğim gibi içine atarmış her şeyi. 

Ah! Çok üzüldüm, çok. Bir aya yakındır İstanbul'dayım ve her gün kapılarının önünden geçip sokağa iniyorum. Oğlumun bile haberi olmamış. İstanbul'da apartman yaşamı böyle işte. Ev iş arasında koştur koştur dur. Komşuluk kalmadı ki. Utandım kendimden, bir kere bile gideceğim yere gecikeceğim demeden uğrayıp hal hatır sormadığım için. 

Önümdeki tabağı zar zor bitirip kahvemi söyledim ve sohbetinden hoşlanmadığım kadını umursamayıp bahçeye çıkıp bir masaya oturdum. Ruh gibiydim, bir sigara yaktım, kafamı kaldırıp gökyüzüne bakıp sessizce içerken sigaramı Ata bey geldi, çok sağlıklı görünüyordu hatta kilo almıştı, hastaymış karaciğerinden. Henüz tam teşhis konmamış, haftaya emar çekilecekmiş. Mehmet bey geldi sonra, neyse ki o neşeliydi, dağıttı kasvetli havayı. Biraz siyaset biraz Dalaman'daki hayatı konuştuk. 

Kahvemi bitirdiğimde kalkıp hesabı ödedim ve yürümeye başladım. Aklımda hep Murat bey ve küçük çocukları ile Doğancılar Parkından geçerek Üsküdar Meydanına indim. Çarşıyı gezdim, henüz sabahın erken saati ve bayram günü olduğundan çoğu dükkan açmamıştı. Bir bavul almam gerektiği aklıma geldi. Yarın Dalaman'a yolculuk var ve götüreceğim eşya çok. Mimar Sinan Çarşısında  restorasyon sonrası tüm dükkanlar taşınmıştı, yoksa en güzel ve uygun fiyatlı bavulcular oradaydı. Çetinkaya mağazasına girdim olmadı, başka birkaç yere baktım olmadı. En son Üsküdar Kapalıçarşı'nın Selamsız dolmuşları tarafındaki girişinde bulunan çantacıya girdim. Tam aradığımı hem de uygun fiyata buldum. Elimde boş bavulla Ahmediye otobüs durağından 12 numaraya binip evime geldim. 

Aklımdaki ilk işi yapıp apartman WhatsApp grubundan Murat beyi çıkartıp şu anda onun yerine bakan firmanın sahibinin oğlunu ekledim. Bilmeyen varsa diye durumu açıkladım ve başsağlığı diledim. İnanın çok da umursamadılar gibi, sadece iki daire "Allah rahmet eylesin." dedi o kadar. 

Ben mi çok umursuyorum? Fazla mı duyarlıyım bilmiyorum. Ama insanın iyi bir komşusu ölünce üzülür yani değil mi? Aksini düşünemiyorum. 

Bütün gün bavul hazırlamakla ve evi temizlemekle geçti. Dünya dönüyor hayat devam ediyordu ve ben bunu çok iyi biliyordum anne babasını peş peşe kaybetmiş biri olarak. Sonuçta bugün Cumhuriyet Bayramıydı ve İstanbul kutlamaları Üsküdar'daydı. Hayır inmedim meydana, televizyondan canlı izledim. Her şeye rağmen bayram coşkusunu yaşadım evimde. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar