İKİ YIL NE ÇABUK GEÇTİ ANNEM



1 Ocak Cuma akşamı, "Ölmez sağ kalırsam inşallah." demişti telefonda. Pazartesi sabah Ağva'daki evine gitmeden önce görüşecektik, yeni yıl için aldığım Saatli Maarif takvimini verecektim ona. "O nasıl söz anne, daha çok yaşayacaksın." dedim. Sabah yedide kız kardeşimin telefonuyla uyandım; o acı telefonu hiç unutamayacağım. "Annem fenalaştı abla, ambulansla hastaneye götürüyoruz." 

Yataktan fırlayıp giyinip çıkıp taksiyle hastaneye gidene kadar ölmüş annecim. Oğlumla hastaneye vardığımızda kız kardeşim kapıda, elinde bir poşetle dikiliyordu. Poşetin içinde annemin giysileri, kız kardeşimin gözünde yaşlar. 

Oysa Covid'i atlattı diye seviniyorduk. Bir gün önce dışarı çıkıp dolaşmıştı. 

O günden bu yana tam iki yıl geçti. 

Bu koca iki yılda bir kez bile rüyamda görmedim annemi. Ya o gelmiyor ya ben istemiyorum gelmesini. Çözemedim...

"Bir gün anne olduğunda anlarsın." derdi her çatışmamızda. Anne olduğumda değil, annemi kaybettiğimde anladım ne demek istediğini. Merakını, endişelerini, özlemini...

Annesiyle hiç yaşayamamış küçük kız çocuğunun anne olduğunda çocuklarına sevgi vermek için çırpınıp, evlilikte yaşadığı hayal kırıklıkları yüzünden bunda yetersiz kalışını... 

Hatırlayabildiğim en küçük yaşlarımdan itibaren annemle hemen her konuda çatıştım sürekli. Bambaşka karakterlerdeyiz, ondan diye düşündüm hep. Oysa onsuz geçen iki yılda anladım ki aslında benzermişiz biz. Bizi çatıştıran bu benzerlikmiş. Benzemeyen tek yanımız hayata bakış açımızmış. 

Annem çok güçlü bir kadındı. Hayatta hep hedefleri olan, aklına koyduğunu mutlaka yapan, yönetici karakterliydi. İki yaşında babasız dört yaşında annesiz kalmış, kız kardeşiyle köyde amcasının yanında zor bir çocukluk geçirmiş. Ondan bunları dinlerken Külkedisi masalı gelmişti aklıma. Aynı evde amca çocuklarının rahat hayatının yanında köy evindeki işleri yüklenen iki kız kardeş. Sürekli bağıran, küfür eden sert bir amca. Beş altı yaşlarında gece tepedeki ekinleri korumak için domuz nöbeti. Düşüncesi bile ürkütücü olan bu zorluğu yaşamış annem. İlkokul çağı geldiğinde okula göndermek istememiş amcası. Dedim ya annem aklına koyduğunu yapar; bir sabah erkenden herkesten gizli okula gidip kendi kaydını yaptırmış. Çok başarılıymış ve pekiyi derece ile mezun olmuş. Ne yazık ki ilkokuldan sonra okuyamamış. Okumayı çok severdi, hiçbir şey olmasa takvim yapraklarının arkasındaki yazıları tekrar tekrar okurdu. Çocukken bana kızarak söylediği, "Yerde b.k bulsan okuyacaksın." sözünü unutmuyorum. Kızardı, çünkü ben onun istediği değil kendi istediğim şeyleri okuyordum. Anlaşmazlığımız işte tam da buydu. Onun istediği gibi yaşamamı isterdi, ben de hayatıma müdahale edilmesine karşı çıkar isyan ederdim. Birbirimizin aynıydık, o da tıpkı benim gibi hayatına sadece kendi yön versin isterdi. Tek farkımız, benim oğlumun hayatındaki müdahalemin sınırlı oluşudur. Böyle olduğu için oğlumla arkadaş olmayı çok erken yaşta başardık. 

Vicdan azabım yok çok şükür. Yaşamının son on on beş yılında birbirimize sevgi ve hoşgörü göstermeyi öğrenebildik. "Seni seviyorum." cümlesini benden her duyduğunda aynı karşılığı verdi, sarıldık, öpüştük. Ne mutlu ki, ölmeden yaklaşık bir ay önce Ağva'daki evinin mutfağında ona arkasından sarılıp, "Canım annemm, seni çok seviyorum." dedim. 

Bunlar için mutluyum, çünkü bizim evde bu cümleler hemen hiç kurulmazdı. İlk kez kırk yaşımda ona yaklaşmayı deneyip bu cümleleri kurduğumda çok şaşırmış ama o kadar çok sevinmişti ki. O zaman anladım, 'Sen bir adım at, ben sana koşarım.' deyişinin anlamını. 

Hiç ölmeyecek sanırdım annemi. Sanki hep bizimle kalacak, bizim başımızda bekleyecek, bizi koruyup kollamak için çırpınmaya devam edecek. Zaten daha bir buçuk yıl olmuştu babacığımı kaybedeli. Henüz onun yokluğuna alışamamıştık ki....

Çok özlüyorum.

Salondaki fotoğrafına her baktığımda, gözlerimiz her karşılaştığında sessizce konuşuyoruz. 

Teşekkür ediyorum benim annem olduğu için. 

Yaradana teşekkür ediyorum, beni bu anne babanın kızı olarak yarattığı için. 

Ruhunuz huzur bulsun.










Yorumlar

Popüler Yayınlar