ÖZLEDİĞİM DALAMAN'A DÖNÜŞ


Dudullu terminalinde 00:15 Dalaman otobüsünü bekliyorum oğlumla. Kadıköy servis noktasında ayrılacaktık aslında; bagajda yer yok denince bavul ve çantaları yerleştirmek için servise bindi ve daha işimiz bitmeden şoför aracın kapılarını kapatıp gaza bastı. Zaten yeni gelen servis aracında bagaj niye dolu olur anlamadım, bir de üstüne henüz kalkmasına zaman varken hareket etmesi canımı sıktı. Seslenip aracı durdurmasını isteyecekken, “Sıkıntı yok anne, geleyim seninle.” dedi ve böylece Dudullu’da birlikte beklemeye başladık 23:15 itibariyle. İçerisi kalabalıktı dışarıdaki sıra sıra dizili sandalyelere oturduk. Otobüsü gelen kalkıyor yerine yenileri oturuyordu. En son bir genç kız geldi. Telefonda annesiyle konuştu, sonra bana dönüp nereye gittiğimi sordu, cevapladım. Birden, “Takıyı seviyorsunuz galiba” dedi, parmağımdaki yüzüğü göstererek; sohbetimiz böylece başlamış oldu. Biraz telaşlı bir kız, otobüsü kaçıracağından korkuyordu. İzmir’e gideceğini ve otobüs saatini öğrenince, “Telaş etme aynı otobüsteyiz.” dedim. Buna rağmen hep tetikteydi, geldi mi, gecikecek mi, ya kaçırırsam?

Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon Sinema bölümü 2.sınıf öğrencisiymiş. Son derece güzel, alımlı olmasının yanında zarif, samimi, akıllı ve zekiydi. Molalarda sohbetimizi devam ettirdik. Ayrılırken telefon numaralarımızı verdik birbirimize.  

Güzel başlayan yolculuğumda uyumayıp bir Netflix dizisi izlemeyi düşünüyordum. Geçen ay başladım THE CROWN’a. İngiliz Kraliyet Ailesini anlatıyor, Kraliçe II.Elizabeth’in hayatı da denebilir. Dördüncü sezona kadar geldim. Şimdiye kadar beş sezon yayınlanmış. Her bölüm yaklaşık elli elli beş dakika kadar. İki bölüm izleyebildim ve uyku bastırdı. Bursa’ya gelmiştik, uyuyamadan kalktım dışarı çıktım. Soğuk hava ve genç arkadaşımla sohbet iyi geldi. Sonrasında bir bölüm daha izleyip uyumuşum. Beşinci sezona ulaşamadım yani.

Otobüs yolculuklarını severim, gece yahut gündüz fark etmez. Tek başına yolculukları daha çok severim. Çevremi incelemek, değişik insan davranışlarını gözlemek hoşuma gider. Bir iki saatten uzun yolculuklarda bazen o insanları yıllardır tanıyormuşsunuz gibi olur. Harika geçen yolculuklar olduğu gibi berbat yolculuklar da olur tabi.

Bu kez genel olarak güzel geçen yolculuğumda muavin sorunu yaşadık hep beraber. En çok da şoförümüz yaşadı bu sıkıntıyı. Gençten, saçları fiyakalı bir çocuk. Fakat laf anlamaz, herkese tepeden bakan, kendini otobüsün ve oradaki yolcuların sahibi gibi gören bir kişilik. Üstelik saygısız ve küstah. Kahve istedim, bardağa doldurduğu sıcak su bardağın yarısına ancak gelmiş. Biraz daha su isteyince, “Kurallar böyle, kasislere girildiğinde üstünüze dökülür, veremem.” dedi. İkisi bir arada verdiği kahve poşeti zaten suyu tamamen kaplıyor ve çamur gibi bir şey oluyor. “İlk kez binmiyorum otobüse, biliyorum ben o kuralları.” diye itirazıma bir de kendisi itiraz etti. Oysa duymuştum şoförle konuşmasını, suyu meşrubatı unutmuşlar, ne varsa o kadar servis yani. “Aman kızım sus, kahve içtin zaten evde, bununla uğraşılmaz, tıpkı kahve gibi çamura benziyor bu.” dedim kendime. Bu hiçbir şeydi tabi; yolcuların ne içeceğine, onunla ne yiyeceğine karışmak, şoförün isteklerini oflaya puflaya yerine getirmek, mola bitimi yola çıkmadan önce yolcu sayılarını karıştırmak, inecek yolcuları unutmak, bagajları karıştırmak gibi hataları sık sık tekrarladı. Servis sonrası çöpleri toplarken çöp poşetinden akan suyu gösteren yolcuya kötü kötü bakıp geri gitti, döndüğünde elinde ne bir temizlik aracı ne de başka bir çöp poşeti vardı. Geldi oturdu yerine, akan pis su da kendi kendine kurudu epey bir zaman içinde. Asıl fenası, şoförün artık dayanamayıp uyarmasına verdiği cevaplardı. “Dayı, sen niye kızıyorsun ki bana şimdi? Ne yaptık yani, insan hata yapamaz mı? Uykum var benim, bırak da şurada biraz kestireyim.” dedi ve gerçekten kollarını göğsünün altında kavuşturup uyumaya başladı. Şoför ‘ya sabır’ çekti. Sanki o muavin diğeri şofördü.

Anlamıyorum, bu çocuk nasıl böyle olmuş? Öncelikle muavinlere eğitim verilmiyor mu otobüs firmaları tarafından? Yoksa ücretleri mi çok az? Sonra şoför neden ezikti? Şimdiki nesil bazı gençler çoğunlukla böyle. Aile eğitimi en başta önemli ama okullarda da öğretmiyorlar anlaşılan saygı, görgü, nezaket gibi şeyleri.  

Bugün otobüs firmasının internet sitesinden şikâyet formu doldurup gönderdim. Hemen aradılar şaşırdım. “Bir daha seyahat edilmeyecek firmalar arasına girdiniz benim için.” dediğimden diye düşündüm. Öncelikle çok üzgünlermiş yaşadığım sıkıntı için. Eğitim veriyorlarmış efendim mutlaka. Ve bu muavine yeni bir eğitim verilecek hem de çok sert uyarılarda bulunulacakmış. “Kimseyi ekmeğinden etmek istemiyorum, genç insanları kazanmak gerek ama mutlaka çözüm bulun. Yoksa benim gibi boykot edecek yolcularınız çoğalır.” dedim, teşekkür edip kapattım.

Elbette berbat sayılmazdı, keyifli yanları daha fazla olan bir yolculuktu ama bir daha bu firma ile yolculuk yapmayacağım fikri değişmez tabi.

Eh, artık özlediğim Dalaman’dayım, daha fazla kitap okumak, daha fazla film izlemek, biraz gezmek istiyorum. En azından bir on gün kadar. Sonra yine işle sarmaş dolaş olacağım😊 

Yorumlar

Popüler Yayınlar