BAŞKA KAYDA RASTLANMADI / REŞAD EKREM KOÇU VE İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ ARŞİVİ

Reşad Ekrem Koçu adını ilk kez 1993 yılında Tarih Vakfının fasiküller halinde yayınladığı Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisini almaya başladığımda duydum. Ünlü tarih yazarı Reşad Ekrem'in 1944 yılında yazmaya ve yayınlamaya başladığı 1973 yılında 11.cilde geldiğinde G harfinde GÖKÇINAR maddesini yazdıktan sonra yarım kalan ansiklopedisidir. Yarım kalmasının nedeni olarak maddi yetersizliği gösterilse de sanat tarihçisi Semavi Eyice'ye göre tarihe geçecek derecede önemi olmayan kişilere uzun sayfalar ayırması, bunların yazdıkları veya onlar için yazılmış birtakım manzumelerin tamamına yer vermesidir. 

İstanbul'la ilgili her şeyi merak eden ve araştıran biri olarak haliyle Reşad Ekrem fazlasıyla ilgimi çekti. İlk olarak 1996 yılında Cağaloğlu'nda çalışırken bir sokak satıcısında eski basım OSMANLI PADİŞAHLARI kitabına rastladım ve aldım. Dilini ilk defa keşfetmiş ve çok sevmiştim. Tarihi sevdiren yazar olarak anılır; gerçekten öyle akıcı ve tarihi olayları anlatırken sanki kendisi içindeymiş gibi öyle bir anlatımı var ki sevmemek imkânsız. Oldukça kalın olan bu kitabı bir çırpıda okuyup bitirdiğimi hatırlıyorum. 

Sonrasında Doğan Kitap'tan çıkan birçok tarihi romanını okudum ve yine aynı tadı aldım. 

Yaklaşık on beş gün önce, yani Eylül ayının sonlarına doğru bir gün işyerinde sıkılınca, İstanbul'da gidebileceğim hangi sergiler olduğunu araştırdım internetten ve tam bana göre bir sergi buldum: BAŞKA KAYDA RASTLANMADI / REŞAD EKREM KOÇU VE İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ ARŞİVİ sergisi varmış Karaköy Bankalar Caddesindeki SALT GALATA'da. Vakit öğleden sonraydı, hemen çıktım, vapura binip Karaköy'de indim ve yürüyerek ulaştım sergi binasına. Buraya ilk kez geliyordum; Fransız asıllı Levanten mimar Alexande Vallauri tarafından yapılıp 1999 yılına kadar Osmanlı Bankası olarak kullanılmış bu tarihi binayı görmek ayrı bir heyecandı benim için. Giriş katının altındaki salondan başlanıyor dedi görevli, ben de aşağıya indim. İnanılmaz bir arşiv vardı gözlerimin önünde. İstanbul'la ilgili o kadar çok gazete kupürü biriktirmiş ki Reşad Ekrem, hemen hepsini tek tek okumaya çalışmak oldukça zamanımı aldı. Bazılarının sadece başlıklarıyla yetinmek zorunda kaldım. Aile fotoğrafları, yazdığı kitapların müsveddeleri, hakkında yazılmış gazete kupürleri derken artık yukarı katlarda devam eden sergiyi görmek üzere asansöre bindim. Gördüm ki bu bina, atölyelerin olduğu bir araştırma, söyleşi ve konferans mekanı aynı zamanda. Ayrıca Osmanlı Bankası Müzesi Koleksiyonundan belgelerle bankanın 145 yıllık tarihini anlatan kalıcı bir sergi de var. Onu gezmeyi başka bir zaman bıraktım. 

Reşad Ekrem'in arşivi gerçekten çok fazla ve karışık. Bu yüzden sergi tanıtımında da şöyle yazıyor:

"Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi arşivi büyükşehir İstanbul gibi, tuhaf ve münasebetsiz; bir anlamda kötü bir arşiv. Arşivin kötülüğünden kasıt, Koçu'nun yoksunluğu ve yalnızlığından kaynaklı düzensiz yapıdan, onun ölümünü takiben arşivin parça parça satılarak eksilmesinden ve zaman içinde hırpalanmasından fazlasına işaret ediyor. ...İyi arşiv hararetli, çatışmalı, yoğun, kısacası hummalı bir sürecin sonunda iyileşerek ortaya çıkar; tarih disiplini bu "sağlıklı" görünümün adıdır. Unutmamakta yarar var; Reşad Ekrem Koçu da arşivi de bu disiplinin dışında kalır. Söz konusu arşiv bu hummalı süreci hiç atlatamadığı için tuhaf ve münasebetsizdir."

Sergiyi gezmeyi bitirince giriş katındaki Robinson Crusoe 389 kitabevini gördüm. Üstelik vitrininde Reşad Ekrem Koçu'nun kitaplarını sergiliyorlardı. Durur muyum girdim içeri, sanırım okumadığım tek kitabı olan KÖSEM SULTAN'ı gördüm, yaklaşık 650 sayfalık kalın bir roman. Parasını ödedim, kitabı aldım ve hemen karşımdaki Neolokal isimli kafeden bir kahve alıp bahçesine çıktım. Kafe binanın içinde, akşamları da gurme lokanta olarak hizmet veriyormuş. Eylül ayının son güneşli günlerinden birini kahvemi içip kitabımı karıştırarak keyifle bitirdim.

Kitaba gelince, yıllar önce yabancı bir yazarın kaleminden okuyup bilgi sahibi olduğum Kösem Sultan'ın hayatına ve o dönemin tarihine artık tam olarak vâkıf olduğumu düşünüyorum. Muhteşem bir kitap, muhteşem bir dil. Kesinlikle tavsiye ederim.

Aynı şekilde sergiyi de gezin derim, memnun kalacağınıza garanti veririm. 29 Ekim Pazar gününe kadar

açık.

       



Yorumlar

Popüler Yayınlar