SİDE / YİNE YENİDEN

Seyahat güzel şey!

Zamanı olanın, sağlığı yerinde herkesin mutlaka güzel ülkemizi gezmesini tavsiye ediyorum. Zamanının olmadığını düşünen ne çok kişi var biliyorum ama isteyen herkes bir şekilde zaman yaratabilir. İş bitmez, sorumluluklar hiç bitmez. Tatil lüks değildir ihtiyaçtır, çalışmayı verimli kılar. Bir de para tabi, parasız tatil olmuyor. Yalnız her seyahat da çok para gerektirmiyor. İster kendi şehrini dolaş ister görmek istediğin başka bir şehri az para ile de çok güzel tatil yapılıyor bir şekilde. Bu zamanda Asgari ücret ile geçinmek zorunda kalanlar için değil sözüm tabi ki, bizim gibi mesleğini bağımsız çalışarak yapan ya da kurumsal firmalarda maaşlı çalışanlar için söylüyorum. Üç günden bir şey anlamam bir hafta on gün kalmalıyım, pansiyon istemem beş yıldızlı otel olmalı diyorsanız o başka bilemem. O zaman bekleyin durun para biriktirmeyi, artık ne zaman gidersiniz Allah bilir. Yıllardır ayda bir yahut iki ay da bir, iki üç günlüğüne bir yerlere giderim ve her seferinde mutlu, enerji dolu dönerim evime. 

Geçtiğimiz hafta Dalaman'daki arkadaşlarımın yanına gittim, son üç yıldır yaptığımız gibi Side gezisi için. Antik Side'de olmak bizim için tadına doyulmaz bir zevk. Her yeri tarih kokan bir yer Side ve biz antik şehirleri gezmeyi çok seviyoruz. Üç günlük bir tatil programladık, yalnız bu seferki üç günlük tatilimiz hiçbirine benzemedi. Side'ye bir gün ayırdık, diğer günler daha önce görmediğimiz o kadar çok antik şehir gezdik ki başımız döndü keyiften. Çevre yolunu kullanmayıp sahil yolundan önce Kaş'a vardık. Tam otuz yıl önce gittiğim Kaş'ı tekrar görmek harikaydı. Kahvaltımızı orada yaptık, ufak bir çevre gezisinden sonra tekrar yola düştük. Sırayla önce Olimpos sonra Phaselis Antik Kentlerini gezdik. Side'ye varmamız akşamı buldu. Kalacağımız pansiyona geldiğimizde bizi bir sürpriz bekliyordu. Odayı boşaltması gereken turist hastalanmış, bizi diğer otellerinde misafir etmek zorunda olduklarını söylediler. Önce tepki gösterdik ama yapacak bir şey yoktu, gene Side'de ama Antik Side'nin dışındaki apart otele aldılar bizi. Her şerde bir hayır vardır ya iyi oldu aslında bizim için, daha fazla yere gitme fırsatımız oldu. Alanya İncekum Plajı'na bile gittik. Dönüş sabahı Manavgat Irmağı kenarında Yeşil Bahçe diye pek meşhur bir kahvaltı yeri olduğunu öğrendik, internetten yorumları da beğenince gittik. Aile işletmesi, salaş basit bir yer. Ama bir manzarası var inanılmaz. Yemyeşil ırmağın kıyısındaki masamızda yemyeşil ağaçların suya yansıyan görüntüleri eşliğinde çok lezzetli bir kahvaltı yaptık. 

Görülecek bir antik kentimiz daha vardı, yolumuzun üzerinde Antalya'nın Aksu ilçesi yakınlarındaki Perge Antik Kenti. Onu da gezip yorgunluk kahvemizi içtikten sonra artık Dalaman'a dönüş zamanı gelmişti. 

Gezdiğimiz antik kentler için fazla bilgi vermek istemiyorum. Tek bir yer olsa anlatırdım eni konu ama bu kadar çok olunca nereye sığdırayım yerim dar:) Zaten meraklısı bilgiye mutlaka ulaşır, Google bu konuda uzman nasıl olsa. Hepsi harikaydı, Olimpos ve Perge oldukça büyük, Phaselis daha küçük ama henüz ziyarete açılmayan yerleri var. Perge dışındaki diğer ikisi deniz kıyısındalar, Olimpos'un plajı bile var uzunca. İnsanlar Müze Kartı basıp giriş yapıyor ve doğru plaja gidiyor, çoğu bakmıyor bile etrafına. Müze Kart deyince, eskiden aldığımız fiziki kartlar tarihe karışıyor Müze Kart da elektronik oluyor artık. Çip sorunu varmış onda da, uygulamayı telefona yükleyip kartı satın almak gerekiyor. Sonrasında kullanmak gerektiğinde barkod oluşturulup turnikelere okutuluyor. Kolaylık aslında tabi de biz her yıl değişik bir ören yerinin fotoğrafı olan kartlarımızdan koleksiyon yapıyorduk onu yapamayacağız artık. 

Dalaman'da yaklaşık iki yıl kaldığımı bilen bilir, yazıp durdum. Temmuz ayının sonunda İstanbul'a geldim kesin olarak. İki ay sonra Dalaman'a gittiğimde diğer evime gitmiş gibi oldum sanki. Her şey herkes tanıdık, hiçbir şey yabancı değil. Hele canım Tarçın'ımla kucaklaşmamız her şeye değer. Öyle sevindi ki beni görünce elimi yüzümü ayaklarımı yaladı durdu. O yaladı ben ağladım; bu öyle bir şey ki düşündüğüm her an burnumun direği sızlıyor, şu an bile... Gözümün önünde hep bakışları... Neyse ki orada çok mutlu, ona benden daha iyi bakan, daha fazla özgürlük ortamı sunan canım arkadaşlarım var sağolsunlar. 

Yazıyı gözyaşıyla bitirmeyeyim değil mi?

Çok keyifli, çok mutlu bir hafta geçirdim ve geldim, artık iş zamanı.

Esen kalın.


  

 




Yorumlar

Popüler Yayınlar