YAŞAMAK



Cuma akşamım ile Cumartesi akşamım arasında ne büyük fark vardı inanın anlatması zor.

İki ayrı topluluk iki ayrı zihniyet. 

Fakat iki toplulukta da cehalet dizboyu. Bir akşam arayla bulunduğum iki ayrı etkinlik sonrası "Ben nerede yaşıyorum?" dedim. 

Gerçekten ben nerede yaşıyorum? Ait olduğumu sandığım yer mi burası? Ülke, şehir, semt ne derseniz, hangisiyse önemi yok, sonuçta bu coğrafyada hepsi. Bunları düşünürken bir de gelip ablamı dinledim ki off... Başka bir coğrafyadan yeni dönmüş ablam sanki Alis Harikalar Diyarında masalını anlatıyordu bana. "Biz çok şanssızız Nurten." dedi. İlk kez, inanın ilk kez hak verdim bu söyleme. Ben hep ne olursa olsun ülkemizden başka yerde yaşamayı düşünmedim. Beni yetiştiren bu ülkeye borçlu olduğumu, arkadaşlarım, dostlarım, anılarımın burada olduğunu, bu yüzden başka hiçbir yerde mutlu olamayacağımı düşündüm. 

Gidemem, yine aynı düşüncedeyim, gidemem hiçbir yere ama evet artık şanssız olduğumuzu düşünmeye başladım. Tabi ki tersi de var durumun, Afganistan yahut Afrika'da da doğmuş olabilirdim. Savaşın ortasında kalabilirdim. (şu anda savaş yok bizde ama garantisi de yok maalesef)

Sevgiye, güzelliğe, sanata uyanabilseydik keşke her sabah. 

Sosyal medyada paylaşılan "90'lı yıllarda nasıldık bakın ey gençlik" videolarını izlemeseydik de içinde kalsaydık o zamanın keşke. 

Öyle bir gençlik gördüm ki bu iki günde, içi özellikle boşaltılmış eğitim sisteminin verdiği çürük meyvelerdi. Öyle adamlar ve kadınlar gördüm ki sahip oldukları paranın gücünün her şeye yetebileceğini ve bu güçle istediklerini fütursuzca yapabileceklerini sanan, kapitalizmin köleleriydi. 

Ben bu yaşıma kadar güzel yaşadım, teknolojik gelişme öncesi ve sonrasını da gören şanslı insanlardanım. O çok hor görülen eski Türkiye'nin içinde mutluydum, idealleri, hayalleri olan bir kadındım. İnsanda ne yaşam sevinci bıraktılar ne hayal ne de hedef. Yazmak bile gelmiyor artık içimden. Oysa en büyük sağaltma biçimimdi kendimi. 

Bir tek, çocuklar için üzülüyorum, oğlum için üzülüyorum. Çalınan gençliklerini kimse veremeyecek onlara. 

Yaşamak nefes alıp, yiyip içip yatmak değil. Yaşıyormuş gibi yapmak değil. 

Ne acı ki hepimizin yaptığı bu.

Yorumlar

  1. Merhaba Nurten. Yazını benzer düşünceleri paylaştığım için bana referans oldu. Keşke demeyi pek sevmem. Lakin, yaşananları gördükçe bu coğrafyada şu son yıllarda. Son günlerde de desem doğru olur. Geçmişin o yoksul gençliğimi arar oldum. Yoksulduk. Fakat onurumuzla bu günlere geldik. Gençlik. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Bir tık ötede onlar. X e, facebook a ve diğer sosyal medya sitelerine, yazılan çizilenlere bakmak yeterli.
    Ah ki ne ahh...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam özür dilerim seyahatte olduğumdan geç gördüm ve ancak yanıtlayabiliyorum.
      Benzer düşünceleri paylaştığımızı tahmin ediyordum, nasıl olmasın ki?
      İnanın ben o yoksul ama huzurlu, mutlu, onurlu günlerimizi çok arıyorum.
      Saygı ve sevgilerimle.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar